Gürültü elbette bir sorundur. Ne mutlu ki, üniversitelerimizin “müzik teknolojisi” bölümleri var. Mezunlarından istihdamla sağlanacak profesyonel yetkililer eliyle denetlendiğinde müziğin gürültü gibi bir sorunu olamaz. Ancak bunun yerine çözüm; “kısıtlama”…
Müziğin; insanlığın doğadaki varoluşuyla aynı zamanlarda ortaya çıktığı düşünülüyor. İlber Ortaylı’nın tanımıyla “doğaya uygun üretimlerini” işaret eden “kültür” kavramının en önemli unsuru; müzik… Kimi taksiciye, berbere, politikacıya, bürokrata, tornacıya göre müzik; yalnızca bir “eğlence” kaynağı… Halbuki sözüyle, ezgisiyle, hikâyesiyle müzik; ait olduğu kültürün bir yansımasıdır. Ne yazık, köyden kente gelen insanın çantasına koymadığı, o nedenle de şehirde karşılaştığında “yalnızca eğlence” sandığı, sandıkta unuttuğudur.
BARIŞ VE SEVGİYLE...
Çalgısı olan, ıslığı beceren, hiç olmadı iki eli alkış tutan her kim varsa, bugün onlara katılsın diye dünyanın dört yanında barışla, sevgiyle müzisyenler sokaklarda bekliyor. Evet, bugün müzik ücretsiz ve üstelik doğal kaynağından, sesinden! Unutmayalım ki sırf bu nedenle bile müzisyenler büyük bir saygıyı ve sevgiyi hak ediyor. Zira yaptıkları maddi olarak ölçülemeyecek değerde… Ve sizin için, size dair, sizinle birlikte... Özlemişsinizdir…
FRANSA’NIN ÖNCÜLÜĞÜNDE!
21 Haziran; 42 yıldır Fransa’nın öncülüğünde ve sayısı 120’leri aşan ülkede benimsenen bir “ortak” müzik günü… Amaç; ortak kullanım alanlarında müziğin herkesçe yapılması, bu görgünün hatırlanması… Sorun; ücretsiz olması… Pazartesi günü bir konservatuvarımızın bestecilik bölümündeki “kontrpuan” dersi sınavı sekiz saat sürdü. O genç, besteci olarak eser ürettiğinde her 21 Haziran’da emeğinden feragat edecek. Malum; “bizde ücretsiz, değersiz”… Feragat ettiği müziğiyle belki değer görmeyecek. Ve belki böyle güzel bir gün için 01.01’de minik bir konser yapmak istese “Müzik Yayın İzin Belgesi” almak için harekete geçecek. İlgili müdürlükçe uygun görülürse, çevreye zararı olmadığına kanaat getirilirse o takdirde dinletisini “bedava” gerçekleştirecek. Ne için? Toplum; “Dünya Müzik Günü vesilesiyle hep birlikte müzik yapma kültürünü hatırlasın, müzikten yararlansın” diye… 27 Mart’ta tiyatrocuların eve dönüşte markette kaşardan feragat etmesine rağmen o gün oyununu “ücretsiz” sahnelemesi gibi…
Aslına bakarsanız müzisyenler başta olmak üzere sanatçılar toplumsal yaşamımızın, kent kültürümüzün güçlenmesi için üzerlerine düşenin fazlasını yerine getiriyor. Hekimler başta olmak üzere tüm sağlık çalışanları gibi şiddete veya saygısızlığa, sevgisizliğe maruz kalabiliyor, kadınlarla birlikte en kolay katledilenler arasında yer alabiliyor, anlaşmalı konserleri sonradan siyasi gerekçelerle iptal edilebiliyor. 21 Haziran’da müzisyenler yine de (mülki ve yerel yönetimlerin izin verdiği ölçüde) herkesin olduğu alanlarda müzik yapıyor. Çünkü onlar, yaşamak, nefes almak, gülümsemek istedikleri toplum için üzerlerine düşeni yapmayı sürdürüyor: müzik… Kutlu olsun onların “Dünya Müzik Günü”… ([email protected])
( Kaynak: Cumhuriyet )