ADİL, DOĞRU, DOĞAL, SAMİMİ VE YÜREKTEN OLANLAR HER ZAMAN KAZANIRLAR

“Kibirli insanlara kızma, korktukları için öyleler. Güçlü insan, olduğu gibi her şeyiyle bir başkasını oynamaya çalışan değil, kendi olabilendir. Doğal, samimi ve yürekten”

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yönetim yeni rejimin inşası ile birlikte fiilen; tek adama dayalı otoriter, bir yönetim halini almıştır. Bu yönetim anlayışında Anayasa, kanunlar, TBMM, hukuk, uluslararası sözleşmeler, teamüller, bilim, ahlak, sanat ve felsefe var mıdır? Kesinlikle HAYIR. Peki, bu yönetim anlayışında; kaygı, korku, sindirme, ayrıştırma, teslim alma, ötekileştirme, gerilim, manipülasyon ve algı yönetimi var mıdır? Kesinlikle EVET. İşte böylesi siyasi atmosferde; adil, doğru, doğal, samimi ve yürekten olanlar kazanırlar. Bu nedenle siyasal iktidarın gündeminde erken seçim OLMAZ.

Tarafsızlığını, bağımsızlığını yetirmiş ve varlığı, siyasi iktidarın varlığına bağlı olan bütün kurum ve kuruluşlar, günü geldiğinde inşa etikleri hukuksuzluğun enkazında mahsur kalmamaları için önce hak, önce hukuk, önce adalet diyerek, acilen tarafsızlığı, demokrasiyi ve eşitliği esas almaları gerekmektedir.

Güzel ülkemiz, İLO gibi uluslararası platformlarda, insan hak ve özgürlükleri noktasında ki ülkeler sıralamasında, listelerin son sıralarında yer almaktadır. Bu durumun sorumlusu yurttaş değil, siyasal iktidarın ta kendisidir. Yargı organları ve yargıçlar adil ve adaletli olmak zorundadırlar. Cüppelerini düğmeleyen, tarafsızlığını yitirmiş, iktidardan talimat alan yargıç, yargıç değildir ve ne yazık ki bu tür yargıçların olduğu da bilinmektedir. İşte bu yargıçların ülkeyi getirdikleri nota da burasıdır.

Sosyal, kültürel, hak arama temelli hiçbir etkinliğin yaptırılmadığı, hemen her gün yüzlerce insanın COVİD-19 nedeniyle yaşamını yetirdiği, kamuda ve özelde çalışanların; işsiz kaldığı, iş güvencelerini yetirdikleri, baskı ve mobing gibi birçok faşizan uygulamalara insanların sistematik olarak maruz kaldıkları bir dönem…

Yoksulluğun, açlığın, sefaletin ve eşitsizliklerin her anlamıyla arttığı 2021 Türkiye’sinde, genel olarak bütün emekçilerin özelde de sağlık ve eğitim emekçileri; siyasal iktidar tarafından alınmayan COVİD-19 tedbirleri nedeniyle ÖL-MEK-TE-DİR-LER. Ölümlerin sorumlusu ise AKP- MHP ikilisidir.

Siyasal iktidarın küçük ortağı MHP’nin; İnsan hak ve özgürlüklerine, demokrasiye, barışa, kardeşliğe olan düşmanlığı nedeniyle, başta Kürtler olmak üzere, toplumun önemli bir bölümü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli aracılığıyla tehdit edilmekte, seçilmişlerin yerine kayyumlar atanarak iradeleri yok sayılmaktadır.

Siyasal iktidarın yani AKP ve MHP’nin antidemokratik uygulamaları nedeniyle toplumsal karşılıkları hemen her gün azalmaktadır. Emekçilerin talepleri, devletin zor aygıtlarıyla bastırılmakta, toplumsal muhalefet yok sayılarak tehdit edilmektedir. Dolayısıyla AKP ve MHP ittifakı ile ülke hızla geriye dönüşü olmayan bir uçuruma sürüklenmektedir. İçerde ve dışarda ülke itibarını ayaklar altına alanlar, her seferinde; “Bay Kemal” diyerek CHP’yi suçlamakta veya HDP’ye dönük düzenlenen, bir operasyonla binlerce insan terörize edilmektedir.

Emperyal, kapital güçlerin denetim ve yönetiminde olan siyasal iktidar, emekçilerin nice bedellerle kazandıkları, kazanımlarını KHK kararnameleriyle yok saymakta ve işçilerin, emekçilerin grevli toplusözleşme hakkını kullanmalarına izin verilmemektedir. Birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs hazırlık çalışmalarına illerde valilerin yasak kararlarıyla çalışmalar şimdiden engellenmekte ve yasaklanmaktadır. Aynı valiler, yirmi gün öncesine kadar, “lebalep dolu” kapalı spor salonlarında AKP’nin il kongrelerini yapmalarına ise müsaade etmişlerdi. Evet, belli ki; AKP ve Vali’leri artık ülke ve toplum sağlığına zarar vermektedirler. Ülke ve toplum sağlığına zararlı olan bu unsurları ilk seçimlerde göndermek, ülkemiz halkları için artık ahlaki, siyasi, politik, ekonomik bir zorunluluktur.

Farklılıklara tahammülü olmayan siyasal iktidar, gündemlerinde emek, barış ve demokrasi olan yoksul emekçi halkları, solcuları, sosyalistleri, devrimcileri, sosyal demokratları, Kürtleri ve Alevileri susturmak için bin bir türlü baskı uygulanmaktadır. İktidar bilmelidir ki bu kesimler toplumsal muhalefetin en dinamik bileşenleridir. Bu bileşenler bulundukları bütün platformlarda sonuçlarını düşünmeksizin her daim zalime karşı mazlumun yanında olabilenlerdir. Ve aynı zamanda bu bileşenler her koşulda insanı, insan onuruna yakışır şekilde, yaşatmayı şiar edinmiş devrimcilerdir.

Ülkemizi ve kardeşliğimizi, emek, barış, demokrasi mücadelesi verenler ile adil, doğru, doğal, samimi ve yürekten olanlar kurtaracaktır.

Sevgi ile kalın.