AMED ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ- Amed'de Tarihi Surlarda Ötekilerin Gündemi Kültür Sanat Söyleşileri, ilk söyleşide eğitimci yazar Birsen İnal, gazeteci Hamza Özkan'ın sorularını yanıtladı.
Amed'de Tarihi Surlarda Ötekilerin Gündemi Kültür Sanat Söyleşileri, ilk söyleşide yazar Birsen İnal,gazeteci Özkan'ın sorularını yanıtladı
Video devamı📹 https://t.co/1NLsnsuP91 YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın ve "Katıl" butonuna tıklayarak desteklerinizi bekliyoruz! pic.twitter.com/41YukIlrGa— Ötekilerin Gündemi (@OtekilerinG) January 5, 2025
Tarihi Surlar Sanat ve Edebiyatla Buluşuyor
Amed’in tarihî Surları, bölgenin kültür ve sanat belleğini zenginleştiren bir söyleşi serisine ev sahipliği yapıyor. Ötekilerin Gündemi Kültür ve Sanat Söyleşileri, bölgenin hafızasında derin izler bırakan yazar, şair, sanatçı, dengbêj ve ressamları ağırlayarak, geçmiş ve günümüz arasında köprü kuruyor.
İlk söyleşi, Diyarbakırlı eğitimci ve yazar Birsen İnal ile gerçekleştirildi. Tarihi Surlar’ın Mardin Kapısı'nda, bir çay bahçesinde kaçak çay eşliğinde yapılan söyleşide İnal, yazarlık serüveninden bölgenin kültürel mirasına, yaşamından unutulmaz anılarına kadar birçok konuya değindi.
Bölgenin Kültürüne Derin Bir Yolculuk
Birsen İnal, çocukluk ve gençlik yıllarından öğretmenlik dönemine, yazarlık sürecinden Diyarbakır’ın tarihî Sur ilçesindeki yaşantısına kadar birçok konuda samimi açıklamalarda bulundu.
Hamza Özkan, Ötekilerin Gündemi olarak bağımsız gazetecilikteki misyonlarını şu sözlerle dile getirdi:
"7 yıldır internet gazeteciliği yapıyoruz. Şimdiye kadar yaklaşık bine yakın söyleşi ve dosya çalışması gerçekleştirdik. Kültür ve sanat alanındaki bu yeni girişimimizle, her hafta farklı konuklarla Amed’in tarihî Surları’nda buluşmaya devam edeceğiz. Amacımız, bireysel hikâyelerin yanı sıra Amed’in kültürel dokusunu da görünür kılmak."
Birsen İnal’ın Yazarlık Yolculuğu
Yazar Birsen İnal, edebiyata olan tutkusunun çocukluk yıllarında şekillendiğini anlattı. Günlük tutarak, çimento torbalarına ve peçetelere yazdığı şiirlerle ve mektuplarla başlayan bu yolculuk, yıllar içinde profesyonel yazarlığa evrildi.
İnal, ayrıca Bitlis’teki 1915-1916 göç hikâyelerine tanıklık eden Kürt Ninesi Cemile’nin anlatılarını ve bu hikâyelerin yazılarına olan etkisini paylaştı. Bu anılar, yazarın eserlerine derinlik kazandıran önemli bir ilham kaynağı oldu.
Birsen İnal Kimdir?
1954 yılında Diyarbakır’da doğan Birsen İnal, 1974 yılında öğretmenlik mesleğine başladı. Diyarbakır, Bingöl ve Sakarya’da öğretmenlik ve yöneticilik yaptıktan sonra 1997 yılında emekli oldu. Emeklilik sonrası özel sektörde çalışmalarına devam ederken, şiir, öykü ve deneme türlerinde eserler kaleme aldı.
Türkiye PEN Yazarlar Derneği üyesi olan İnal, eserlerinde Diyarbakır’ın tarihî ve kültürel belleğini koruma amacını taşıyor. Toplumsal duyarlılık ve kadın hikâyeleri, eserlerinin odak noktası olarak dikkat çekiyor.
Eserlerinde Diyarbakır’ın Ruhu Saklı
Birsen İnal’ın yayımlanan eserleri şunlardır:
İSSİZ ÇIRA
İssiz Çıra’da, şiirleri dört bölüm halinde sunuyor şair okurlarına.
Öğrencilerine ayırdığı birinci bölüme; ‘Çiçeklerime’, ailesine ithaf ettiği ikinci bölüme; ‘Canlarıma’, mazlumlara seslendiği şiirlerinin bulunduğu üçüncü bölüme; ‘Ezilenlere’ ve dördüncü bölümde hemcinslerine sesleniyor; ‘Karanlığa Sessiz Çığlık Atanlara’ diyerek…
Şiirlerinde, zaman zaman feleğe serzenişleri olsa da yaşama sevinci ve iyimser bir dünya görüşü var. Kitaptaki şiir başlıkları barış, sevgi ve dostluk mesajları veriyor. Dizeler de aynı duygu ve düşüncelerle bezenmiş, bizi doğruya iyiye güzele, doğaya, doğallığa, birlik ve dayanışmaya çağırıyor, umut aşılıyor. Çocukların diliyle konuşuyor kimi şiirlerinde. Güneşi pembeye boyayarak çocukça oyunlarla büyüklere onların ağzından kötülüklerle savaşmak gerektiğini vurguluyor.
Kimi zaman yakılan bir anneye kimi zaman da zamansız ve amansız toprağa düşen bir fidan için diziyor dizelerini. Toplumsal olaylara duyarlılık gösteriyor duygularını dillendirdiği şiirleriyle.
İnal, sözcük oyunlarına, anlaşılmaz imgelere başvurmuyor. Oldukça sade, akıcı, açık ve duru sözcüklerle yazıyor şiirlerini ama kimi yerlerde anlamı güçlendirmek için betimleme ve söz sanatları da yapıyor. Bunlar yapmacık değil, ele alınan konuyu vurgulamak için yapıyor. Kitaba adını veren İssiz Çıra da olduğu gibi…
“ÖZÜMSEN DİYARBEKİR”
Bir kitap düşünün;sizi Balıkçılardan,aşefçilerden alıp mardinkapısından aşağı indirip,belinize acem kuşağı takacak...Sonra,avlunun tam ortasında kaneviçe işli yastığa oturmuş damadın etrafında,kına leğeni ile gezerken,”Yek mumik,du mumik,se mumik” diyerek,eğlencenin ortasında bulacaksınız kendinizi..
Ve..
Ne Sultan Şehmus kalmış anlatılmayan..
Ne Ben-u Sen..
Nefselikte,kirvelikte,eski komşuluklarda unutulmamış..
Yüzünüzde hep bir gülümsemeyle okuyacağınız,”Vay be! bunu bile yazmış”diyeceğiniz bizden sonraki nesile miras kalacak değerli bir kitap...
TENTENE
Hikayeler vardır birebir yaşamın içinden. Duyarsınız, tanık olursunuz, içiniz acır, isyan etmek: “Hayır, böyle olmamalı!” diye haykırmak istersiniz ama boğazınızda düğümlenir sözcükler. Bir gün dolup taşınca içinizdeki isyanlar, kağıda, kaleme sarılırsınız.
Bazen bir cümle yeterlidir bir öyküyü anlatmaya, sırtlanarak tüm öyküyü: “Buruşmuş çarşaflarda günden güne buruşuyordu bedenimin ütüsü.”
Tentene gibi işlenmiş sözcüklerle bezenmiş bu kitapta yer alan öykülerde yazar, toplumsal sorunları, özellikle kadın sorunlarını işlemektedir. Hikayelerin yaşandığı bölgelerin sıcacık yerel söylemlerinden oluşan dili okuru öykünün içine sessizce çekmektedir.
İlmek ilmek örülmüş sözcükler ve öykülerin yolu açık olsun!
Tülay AKKOYUN
Akademisyen Yazar
KALBİMİZ DÖRT YILDA KALDI
Öğrencilerim için hazırladığım bir kitaptır. 2012-2014 yılları arasında okutuğum sınıfın dört yıllık eğitim öğretim serüvenlerini fotoğraf ve fotoğrafın çekildiği gün ve an ile ilgili anektdotlarla oluşturduğum bu kitap özel bir çalışma olup satışı yoktur. Sadece öğrencilerim için hazırladım. Baktıkları zaman ilkokul anılarını film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmesiydi amacım ki öyle olacağını kitapları ellerine ilk aldıkları anda yüzlerinden ki heyecandan okudum.
Yolunuz bahtınız açık olsun Geleceğimizin Umut Çiçekleri...
“Geçmiş geçmemiştir. Geçmiş yaşanmışlıklar; kül değil, kabuk bağlamış yara altında iz olarak sürdürüyor hükmünü benim yüreğimde…”
CEMİLE
Nenemin anlatıları belleğimde hep bir ağırlık gösteriyordu. Boşaltmak gerekiyordu belleğimi.
Karar verdim yazacaktım. Yazmak biraz da neneme karşı vefa borcumu ödemek gibi oldu. Omuzlarımda ki yükü birazcık da olsa azalttı. Yazarken hayatı akışına bıraktım adeta beni zaman tünelinde 100 gerilere sürüklemesine izin verdim. Senaryo hazırdı. Bu da işimi kolaylaştırdı ve ben oyuncu olarak anlatılar içinde rolümü oynadım. Rolümü oynarken zamanın akışı içinde adeta bir mekik gibi gidip gidip geldim. Bu gidiş gelişlerle nenemi- nenelerimizi konuşturdum. Yüreklerden acıyla damıtılmış, inanılması ve dayanılması mümkünsüz hêkatlarınî sizlere sundum. Bu ülkede hatta dünyanın birçok ülkesinde hemen hemen her hanenin bir seferberlik hikâyesi vardır. Çoğu ya bilinmez ya unutulmuş ya da anlatılmadığı için kaybolup gitmiştir. Seferberlik, tehcir, göç hikâyeleri hakkında ne yazarsak yazalım, bir yerden kökleriyle beraber sökülen, koparılan, istemeden çıkıp gidenlerin, en sevdiklerini kaybedenlerin, çininde sadece bir turik-yüreğinde yığınla anılarını taşıyanların serencamını hakiki manada dile getirmekten çok uzaktır. Bu serencamı tam olarak dile getiremezsem de acı deryasında hiç olmazsa bir halka olmak adına yazdım.
100 yıl öncesinin hêkatlarınî okurken yakanızdan tutup, tarifi zor bir hicran içerisine sürükleyeceğim sizi. Damla damla akıtılan gözyaşları eşliğinde okuyacaksınız belki de başkalarına nakledeceksiniz. İşte tam da bu noktada içinizin “cız” larını duyumsayacağım ve sizlerden özür dileyerek; “Ne yazık ki tüm bunlar yaşanmış adı hêkat olsa da!” diyeceğim siz duysanız da duymasanız da…
•SİMURG'UN AHI
Şehir (Diyarbakır), kadın ve sosyal yapı içinde İstanbul ağzı-Diyarbakır şivesi şiirlere renk katmıştır. Dil zenginliği, anlam ve anlatım biçimi kuralların dışında bir güldestedir. Anka kuşunun kanatlarının gölgesinde kelimeler şiirleşmiş, bazen bir resim bir ağıt bazen bir portre olmuştur Simurg'un Ahı'nda...
Simurg'un Ahı, ikinci şiir kitabımdır. Şairlerin affına sığınarak “şiir kitabım” diyorum. Her ne kadar da yazma serüvenim şiir kitabı “İssiz Çıra” ile başlasa da, ben kendimi şair olarak görmüyorum. Sadece anlık duygularımı dizeler şeklinde yazıyorum. İssiz Çıra'dan sonra peş peşe anılar-anlatılar-kültürel metinler ve öyküler içeren kitaplar geldi. Hadi biraz soluklanayım, dedim ve bu kitabı hazırladım. Kitap üç bölümden oluşmaktadır. Kent / Diyarbekir, Kentin Kalbi / Sur ve Yaşam Membaı / Kadın. Özüm var dizelerimde. Bazen mutluluğum, bazen özleme dair buruk da olsa bir gülümseyişim ama çoğu zaman acılarım, gözyaşlarım, kederlerim ve ahlarım var. Hemen hemen hepsinin içinde ben varımdır. Zirâ rüyâlarıma giren eski Diyarbekir'im, mutlu çocukluğum, aşık olduğum babam, yüzünü görmediğim anam, varoluş nedenim nenem, dayım, teyzelerim, kadim komşularımız, arkadaşlarım var bu kelimelerde. Kent var. Kentin kalbi Sur var. Sur'da yaşam var. Sur'da acı var, Sur'da yıkım var, Sur'da yok oluş var, hatta Sur akreplerinin yası bile var… Akrepler yas tutar mı bilmem ama Sur'da Berfin demişti: “Akrepler yasta!…"
KİRİV
Canım babam, seni yazmak, yaşadıklarını toprağına
teslim etmek aklımın bir köşesinde hep vardı. Ama bir
türlü başlayamıyordum. Sanki bir şeyi bekliyordum. Ve o
beklediğim şey senden geldi. Bir sabah uykumdan
sevinçle uyandığımda hani başucumda duran fotoğrafın
var ya işte o fotoğrafa bakarak, “Tamam babacığım, senin
kitabını yazacağım.” dedim kendi kendime çünkü o gece
rüyamda seni görmüştüm. Tam da o fotoğraftaki gibi
gençtin. Hani Anzele Başı’ndaki evimiz vardı ya, işte o
evde kendi odandaydın. Yine çok şıktın. Lacivert takım
elbisen, içinde ipek mongon gömleğin, siyah saçların
düzgün bir şekilde geriye taranmış, sinekkaydı tıraşlı ve
oldukça yakışıklıydın. Ben odaya girdim. Rüya olsa da
öldüğünü biliyordum. Bu nedenle ürktüm, uzakta
durdum. Sen her zamanki sakin halinle beni yanına
çağırdın. Korkmamamı söyledin. Ayağa kalktın, gidecek
gibiydin. Güzel yüzüne hayranlıkla baktım biraz. Ne var
der gibiydi bakışların. Cesaret aldım ve “Baba, sen niye
’Kars’a Giderim Kars’a türküsünü söylüyormuşsun?
Yoksa Kars’ta da mı sevgilin vardı?” dedim ve “Senin
mı)?” soruma karşılık;
“Garsa giderim Garsa
Sözüm yare varırsa
Giderem böylesine
Kara kız mehlesine”
Bu dörtlüğü mırıldandın ve iki elinle omuzlarımdan
tutarak, “Yok kızım, Kars’ta sevgilim yoktu ama
yüreğimde büyük aşkların yarası vardı. Yaz kızım yaz!
Sevdiklerimi yaz, yaşadıklarımı yaz, Kiriv’i yaz. Unutma
sakın, içimde bir ah kalmadığını da yaz!”
GÜNEY'DEN ESİNTİLER
Güney'den Esintiler, bir söyleşi kitabı olup kahramanların kelamlanıyla sizleri onların dünyalarında gezintiye çıkaracak. Gezinti esnasında belleğinizde çokça anı, bilgi çağrışım yapacak. Belki de cümleler yüreğinizde kanat çırparak uçuşacak gâhî hüzünle, gâhî mutlulukla umuda kanat çırpan göç yolundaki Özgürlük sevdalısı turna misali....
"Karlı dağlar aşa αşa
Hem kavime hem kardaşa Turnam yare selam söyle Hem kavime hem kardaşa... "
Aşık VEYSEL
Özümsen Diyarbekir ve Tentene gibi eserlerinde, Diyarbakır’ın tarihî ve sosyal dokusunu mizahi ve nostaljik bir dille işleyen İnal, kadınların ve toplumun görünmeyen hikâyelerini okurlarına sunuyor.
Söyleşiler Devam Edecek
Ötekilerin Gündemi Kültür ve Sanat Söyleşileri, Amed’in kültürel ve sanatsal hafızasına katkı sunmaya devam edecek. Gelecek etkinliklerde, bölgenin dengbêjlerinden genç sanatçılara kadar birçok değerli isim ağırlanacak.
Daha fazla bilgi almak ve söyleşinin tamamını izlemek için Ötekilerin Gündemi YouTube Kanalı’nı https://youtu.be/G0M7TFHB57E ziyaret edebilirsiniz.
Tarihi Surlar, geçmişin tanıklığında sanat ve edebiyatla buluşmaya devam ediyor!