HABER MERKEZİ - BM yayınladığı bir raporda Türkiye’de kadına dönük şiddetin endişe verici boyutlarda olduğuna dikkat çekerek, İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi çağrısı yaptı.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi 53. İnsan Hakları Oturumları, BM Cenevre Ofisi’nde devam ediyor.
Oturumlar kapsamında BM Kadına Yönelik Şiddet, Sebepleri ve Sonuçları Özel Raportörü Reem Alsalem, 2022 yılından beridir çalışmasını yürüttüğü Türkiye’de kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, şiddetin nedenleri ve sonuçlarına ilişkin raporunu yayınladı. Raporda Türkiye’de kadına dönük artan şiddetin boyutlarına ayrıntılı olarak dikkat çekildi.
10 kadından 4’ü şiddete maruz kalıyor
Türkiye’de hem özel hem de kamusal alanda kadına dönük şiddetin artarak devam ettiğine vurgu yapılan raporda, ülkedeki her 10 kadından 4’ünün evli ya da birlikte olduğu erkekler tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığı belirtildi. Raporda resmi makamların kadın kimliğine dönük yaptığı açıklamaların, kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti daha da arttırdığı eleştirisi yapıldı.
‘Yaygın eksik raporlama nedeniyle gerçek sayı daha yüksek’
Raporda şu ifadelere yer verildi: “Hükümet kaynaklarına göre, 2010-2020 yılları arasında Türkiye'de en az 3.175 kadın cinayeti rapor edilmiş. Bu sayı 2021’de 300'den daha fazla. Bu kadınlar çoğunlukla birlikte oldukları veya eskiden birlikte oldukları kişiler, eşleri veya aile üyeleri tarafından öldürülmüştür. Yaygın eksik raporlama nedeniyle gerçek rakamların çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Eski veya mevcut yakın partnerler tarafından işlenen birçok cinayet vakasında, mağdurlar daha önce şiddet eylemlerini polise bildirmişler ancak yeterli ve etkili koruma sağlanmamıştır. Kadınlar ve kız çocukları arasında şüpheli ölümler ve zorla intihara sürükleme gibi endişe veriler raporla endişe verici boyuttadır. Aile içi şiddet Türkiye'de topluma yayılmaya devam etmekte olup, son altı yılda polis tarafından kaydedilen olaylar istikrarlı bir artışa işaret etmektedir. 2016 yılında 162 bin 110 olay kaydedilmişken, bu sayı 2021 yılında 268 bin 817'ye yükselmiştir. Alınan verilere göre, Türkiye'deki tüm evli kadınların yüzde 12'si hayatlarının herhangi bir döneminde, yüzde 5'i ise 2014 yılında cinsel şiddete maruz kaldıklarını belirtmiştir.”
Siyasetteki kadına yönelik şiddet
Siyasette kadına yönelik şiddete değinilen raporda, parlamentodaki kadın oranının düşüklüğüne de dikkat çekildi. Kadınların siyasi ve kamusal hayata katılımının önündeki başlıca engellerden birisinin cinsiyete dayalı şiddet veya tacize maruz kalma riski olduğunun belirtildiği raporda Cumhurbaşkanlığı kabinesinde sadece bir kadının olduğu hatırlatıldı.
‘Devlet çocuk evliliğini hoşgörü ile karşılıyor’
Ülkedeki çocuk evliliklerin boyutuna da değinilen raporda, “Türk Medeni Kanunu uyarınca yasal evlilik yaşı 18 olsa da ancak bu yaş ebeveynlerin veya vasilerinin onayı ile 17’e ve istisnai durumlarda mahkemelerin onayı ile 16’ya düşmektedir. Türk makamları dini evlilikleri tanınmasa da bu durumu hoşgörü ile karşılamaktadır. 2014 yılında yaptırılan bir araştırma, kadınların yüzde 26'sından fazlasının 18 yaşından önce evlendirildiği ve çocukken evlendirilenlerin neredeyse yüzde 20'sinin bunu yapmaya zorlandıklarını ve rızaları olmadığını bildirdiklerini ortaya koymuştur” denildi.
‘Kadınlar devlet ve devlet dışı aktörlerin ölüm tehdidiyle karşı karşıya’
Türkiye’de kadın hakları ve toplumsal cinsiyet konularında giderek artan kutuplaşmadan da duyulan endişenin boyutlarına işaret edilen raporda, devletin kadınlar hakkında aldığı kararlara kadın ve sivil toplum örgütlerini dahil etmediğine vurgu yapıldı. Raporda, “Ülkedeki, kadın insan hakları savunucuları, Kürt kadınları da dahil olmak üzere kadınların ve kız çocuklarının ifade, düşünce, örgütlenme ve toplanma özgürlükleri haklarının ihlali endişe verici boyuttadır. Kadın insan hakları savunucuları, azınlıklar ve hak mücadelesi üzerine çalışan kadınlar, cinsiyetleri ve çalışmaları nedeniyle devlet ve devlet dışı aktörler tarafından ölüm tehditleri, sözlü taciz ve tacizle karşı karşıya kalmaktadır” denildi.
Mülteci kadınlar sınır dışı korkusundan yaşadıkları şiddeti bir yere taşıyamıyor’
Türkiye’deki mülteci kadınların karşı karşıya kaldıkları şiddet oranının yüksekliğine değinilen raporda, bu kadınlar ve kız çocuklarının sınır dışı edilme korkusu nedeniyle yaşadıkları şiddeti bir yere taşıyamadıkları gibi, koruma da talep edemedikleri belirtildi.
İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülsün çağrısı
Raporda, iktidara konuya ilişkin önerilerde de bulunan Reem, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını bir an önce geri alması gerektiğinin altını çizdi. Raporda, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı mecliste tartışılmadan ve kadın grupları, şiddet mağdurları ve kadın insan hakları savunucuları da dahil olmak üzere sivil toplumla daha geniş çaplı istişarede bulunulmadan alınmıştır. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından yapılan resmî açıklamada, İstanbul Sözleşmesi'nin ‘Türkiye'nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmadığı’ gibi yanıltıcı iddialarla kararın gerekçelendirilmesi bizler için endişe vericidir. Hükümet, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını geri almalı ve Sözleşmenin değerini ve kapsamlılığını kabul ederek Sözleşmeyi onaylayan 37 ülkeye yeniden katılmalıdır” ifadelerine yer verdi.
İktidara kadın insan hakları savunucularının ve sivil toplum kuruluşlarından kadın temsilcilerinin meşru faaliyetlerini özgürce yürütebilmelerini sağlamak için olanaklar sağlanması gerektiği çağrısında bulunan raporda, “terörle mücadele” kanunlarının kadınların mücadelesinin önünü kesmek için uygulamasından vazgeçilmesi gerektiğine vurgu yapıldı.