Zarif laçin yazdı: Bir çığlık ve 34 can

        BİR ÇIĞLIK VE 34 CAN Karanlık, soğuk ve bıçak sırtı bir gecenin ortasında Sessiz sedasız Sıcak nefeslerinin buğusunu dahi salmadan ortalığa Korkularını sarp kayalıkların ardında bırakarak Vurdular kendilerini Dağların eteklerine Kimsesizliklerini Kavruk benizlerinin ardına gizleyerek Katırların sırtında Akbabaların geçit vermediği yolları Yaşlı, genç, çocuk demeden Yardılar o gece Başka çareleri yoktu Üzerlerine sinen bu yoksulluğun içinde debelenirlerken Başka çareleri yoktu Açlık kokan zamanların içinde sinsice vurulurlarken Ve 34 yürek Baharı üzerinde Bir sıcak umut yüklenerek Tutuşturdular göğüs kafeslerini Bir dirhem aş Bir dirhem düş uğruna Düştüler yollara Ayarı bozuk bir pusulanın peşi sıra Kekik kokusunun izini sürdüler Hiç insafı yok bu seher vakitlerin Yardım yataklık ediyor ölüme Yağdırıyor üzerlerine barut kokusunu Ortalık kararıyor Göz gözü görmüyor Kan doluyor çocukların ağzı Yırtılıyor gözlerinin retinası gecenin Şahdamarı paramparça Utancından ölüyor gece Gün ağarana kadar Göçüp gidiyor uykusunda insanlık Dağların ötesine geçmese de Bir resim düşüyor göz perdemizin ön yüzüne Çığlıklar beter can yakıyor Çığlıklar korkutuyor Çığlıklar oluk oluk kanıyor Kulak zarımızı deliyor Ve bir annenin çığlığı bölüyor dağların sessizliğini " Ez kurbana birinete bım lawo. ".

Abone Ol


 

 

 

BİR ÇIĞLIK VE 34 CAN

Karanlık, soğuk ve bıçak sırtı bir...