ANKARA - DEM Parti Grup Başkanvekilli Sezai Temelli, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile İmralı’da görüşme talebine dair henüz resmi bir dönüş olmadığını söyledi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi. Türkiye ve bağlı Suriye Milli Ordusu’nun (SMO), Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarını takip ettikleri esnada Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) ile hedef alınarak katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’i anarak konuşmasına başlayan Temelli, son 5 yılda bölgede en az 13 gazetecinin katledildiğini anımsattı. Temelli, “Bu çok önemli bir sorundur. Bütün dünya basınında konu gündem yapılmakta fakat Türkiye’de bu konuyu gündem yapanlar gözaltına alınmakta” dedi.
İstanbul’da gazetecilerin katledilmesine gösteren gazeteci, siyasetçi ve insan hakları örgütlerine yönelik saldırı, gözaltı ve tutuklamaları hatırlatan Temelli, konunun takipçisi olacaklarını dile getirdi.
ROBOSKÎ’DE KATLEDİLENLER ANILDI
TSK’nin bombardımanı sonucu Roboskî’de katledilen 34 yurttaşın katledilmesinin yıl dönümünün yaklaştığını belirten Temelli, “Şimdide İHA ve SİHA’larla yine Suriyeliler, gazeteciler, mahsum insanlar katledilmeye devam ediliyor. Roboskî’nin aydınlatılmaması işte bu aklın ve zihniyetin kendisini yeniden üretmesine neden oluyor. Bu vesileyle bir kez daha Roboskî’de katledilenleri rahmetle anıyorum, sabırla adaletin tecelli etmesini bekleyen haklımıza bir kez daha başsağlığı diliyorum” diye belirtti.
MECLİS’İN 2024 YILI
Meclis’in 2024 yılını geride bıraktığını ve yıl boyunca halk için hiçbir şey yapılmadığını sözlerine ekleyen Temelli, “İktidar ve sermaye için bir şeyler yaptı. Şiddet aklını üretmek için, savaş aklını üretmek için elinden geleni yaptı ama ne emekçiler ne emekliler ne engelliler için bir şey yaptı, ne detoplumsal barışa dair bir adım atabildik. Bir sene de böyle geçti” ifadelerini kullandı.
KANUN TEKLİFLERİ TASDİK EDİLİYOR
Memurlara dair Meclis’e yeni bir kanun teklifinin geleceği bilgisini paylaşan Temelli, “Gerçekten herhangi bir sorunun çözümüne dair bir kanun teklifi değil. Torba yasa mantığı ile hazırlanmış ve önümüze gelmiş bir kanun teklifi var. Bu hafta bunu görüşeceğiz. Meclis’in kanun teklifleri ve çalışmasına baktığımızda adeta her zaman dile getirdiğimiz gibi noterlik makamı gibi. Sarayda hazırlanan kanun teklifleri geliyor, hatta bazen bu kanun tekliflerinden ilgili bakanlığın habersiz olduğu ortaya çıkıyor. Burada oy çokluğuna dayalı olarak hem komisyon hem de genel kurul çalışmalarında kanun teklifleri tasdik ediliyor ve gidiyor” diye belirtti.
‘TEZKERE ÜRETEN BİR MECLİS’
Temelli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kanun tekliflerinin içinde yasalaşan kanunların birçoğu Anayasaya aykırı, Anayasa Mahkemesi’nden dönüyor. Başka bir kanun teklifinin içinde aynı maddeler tekrar geliyor. Aynı yönetmenle oy çokluğu ile geçip gidiyor. Yeniden Anayasa Mahkemesi’nde iptal edilip önümüze gelmesini bekliyoruz. En çarpıcı konulardan biri tezkere konusu. 1980’den beri 80 tane tezkere çıkmış. Biraz önce bahsettiğimiz gibi bir tezkereci bir Meclis. Bir barış siyaseti üretmek yerine hala militarist akılla tezkereler üreten bir Meclis. Bu karakterini koruyor ve bu karakterini korumasıyla ne ülkeye beklenen barış geliyor ne toplumsal barış geliyor, ne de bugün Ortadoğu için belki de elzem olan barış ve diyalog sürecinin önü açılıyor. Bir kere her şeyden önce önümüzdeki dönem bu Meclis tezkereci bir Meclis olmaktan mutlaka kurtulmalıdır.
VERGİ VE ‘TASARRUF’ PAKETİ
Bizim için barış ve demokrasi mücadelesi vazgeçilmez yol haritamızdır. Bundan asla taviz vermeden önümüzdeki yasama döneminde de 2025 yılında da bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Çünkü dönüp 2024 yılı yasama faaliyetlerine baktığımızda örneğin Öğretmenlik Meslek Kanunu geldi. Eşit işe eşit ücret dedik. Öğretmenlerin haklarını savunduk fakat çıkıp giden yasaya baktığınızda aslında bu meslek alanının nasıl daha da içinden çıkılmaz bir yere sürüklendiğini gördük. Eğitim alanındaki sorunları zaten biliyorsunuz.
Tasarruf yaptıkları şey ne oldu işte öğrencileri okula taşıyan araçlardan, okulların temizlenmesinden, emekçinin haklarından tasarruf ettiler. Her şeyden tasarruf ettiler ama esas tasarruf etmeleri gereken şeyden hiç tasarruf etmediler. Tasarruf edemedikleri için de zaten bütçe açıkları devam ediyor. Tasarruf edemedikleri için faiz yüksekliğini koruyor. Kriz aynen devam ediyor. Bu anlayışla tasarruf etmeleri mümkün değil çünkü teşhisleri yanlış. Enflasyon konusundaki ülkedeki ekonomik krizle ilgili teşhisleri yanlış. Bir başka paket geldi vergi paketi. Vergi ve Türkiye deyince akla adaletsizlik geliyor. Dolayısıyla neredeyse vergi cennetine dönmüş bir Gelir dağılımı ve servet dağılımı bozukluğu ortada. Bu eşitsizlikleri ortadan kaldıracak bir vergi düzenlemesi yapmak yerine yine her zamanki gibi dolaylı vergilere yüklenerek vergi yükü halkın sırtına yüklenmeye devam edildi. Vergi paketi de bunu pekiştirdi.
CEZAEVLERİNİN DURUMU
9’uncu Yargı Paketi geldi. Milyonlarca insan adalet bekliyor bu ülkede. Yargı paketinden adalet çıkmadı yine adaletsizlik çıktı. Bugünkü iktidarın özelliği adeta bu. Getirdiği paketlerle sorun çözmek yerine sorunları kalıcılaştırıp derinleştiriyor. Yargı paketinde de bunu gördük. Her şeyden önce cezaevleri çözüm bekliyor cezaevlerinde işkence var. Cezaevlerinde hasta mahpuslar var, çocuklar var, kadınlar var. Cezaevlerinde artık bu çilenin sona ermesini bekleyen bu yargı sisteminden dolayı yaratılmış büyük mağduriyetler var. Başta da siyasi tutsaklar var. Dolayısıyla her yargı paketi geldiğinde adına ‘infaz düzenlemesi’, ‘kısmi af’ deyin ama toplumun büyük bir beklentisi var. Cezaevlerinin sorunlarının çözülmesini bekleyen toplumda çok önemli bir duyarlılık var. Bu duyarlılığa karşı gelen paketlerde herhangi bir düzenleme söz konusu bugüne kadar olmadı.
Şimdi önümüzde 10’uncu Yargı Paketi düzenlemesi var. Cezaevi yapmakla övünen bir Adalet Bakanı’ndan biz 10’uncu Yargı Paketi’nde başta cezaevlerinin yaşadığı soruları çözecek bir infaz düzenlemesini barındıracak adına ‘kısmi af’ denilebilir, böyle bir düzenlemenin olmasını bekliyoruz. Kamuoyu bekliyor. Cezaevlerinde haksız hukuksuz bir şekilde tutulan insanlar bekliyor. Bu siyasi tutsaklığın bir an önce son bulması Türkiye açısından Türkiye demokrasisi ve Türkiye toplumsal barışı açısından öncelik taşımaktadır. Bunun da artık Türkiye’de tartışılmasını istiyoruz.
HAYVANLARI KATLETME KANUNU
Bir başka yasa geldi geçti Hayvanları Koruma Kanunu. Yasanın adı Hayvanları Koruma Kanunu idi ama hayvanları büyük bir katliam bekliyor. Bir hayvan soykırımı ile karşı karşıya kalabilirdik. Muhalefet bu anlamda DEM Parti öncülüğünde önemli bir dayanışmayı ortaya koydu. bir ekoloji anlayışına sahip bir parti olmanın ne denli önemli olduğu bir kez daha ortaya çıtı. Bütün dünya kamuoyu da partimizle dayanışmayı sergiledi. Bir nebze olsun geri adım attırabildik ama risk devam ediyor. Doğaya karşı olan bu anlayış hayvanlara karşı zalimane yaklaşımını göstermeye devam ediyor. Zaman zaman bazı vakalarda bunu görüyoruz.
ÇÖZÜM DEMOKRASİNİN ŞARTLARI İLE MÜMKÜN
Geride bıraktığımız dönemin önemli bir başlığı da kayyımlardı. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra iktidar yine kayyımcı anlayışını ortaya koydu. Kürt halkının iradesini yok sayarak kayyım atamaya başladı. Gerekçe olarak da OHAL döneminde çıkarılan bir darbe yasasının KHK düzenlemesinin yansımasını gördük. Bunu savunuyorlar. Darbe dönemini savunanlar, darbe hukukunu savunanların o mekanikten beslendiklerini çok iyi biliyoruz. Bunun iptaline yönelik de 10 muhalefet partisinin ortaklaştığı bir kanun teklifini de yine verdik. Bunun bir an önce yasallaşması iktidarın da bu konuda adım atması iktidara çağrımızdır. Çünkü Türkiye’nin gerçekten sorunlarını çözmek istiyorsak bu ancak demokrasinin şartlarıyla mümkün olabilir.
HALKIN DERDİNE ÇARE OLMAYAN BÜTÇE
Geçen hafta bütçeyi konuştuk. Bir kere bu bütçe tıpkı bir yıl boyunca çıkardıkları yasalar gibi halkın derdine çare olamayacak bir bütçedir. 2025 yılını 2024 yılından çok daha zor geçecek. Bütçe rakamları bize bunu gösteriyor. Özellikle yoksul halkımız için halklarımız için emekçiler için bütçenin umut vaat ettiği durum söz konusu değil. Ama sermayenin işleri tıkırında gidecek. Çünkü 3 trilyon liraya yakın hata biraz daha fazla bir vergi harcaması söz konusu. Bu şu demek; Ey sermaye ben senden bu kadar vergi almayacağım almak istemiyorum. Her ne kadar Şimşek çıkıp öyle değil alınmayan vergileri biz emekçiler için yapıyoruz diyorsa hayır bu kesinlikle gerçeği yansıtmıyor. Bu tamamen sermaye için vazgeçilen bir rakamı gösteriyor. Bu rakamdan vazgeçilmediği sürece zaten Türkiye’de ne vergi adaleti sağlanabilir ne de Türkiye’de bütçe açıklarını kapatabilirsiniz. Bütçe açığı 2,3 trilyon lira başlangıç rakamı.
Bunları üst üste koyduğunuzda yaklaşık 7-8 trilyon lira zaten önemli bir kriz bütçesi var. Vergi harcaması ve bütçe açığı. Böyle bir bütçe ile ekonomik istikrar mümkün mü? Mümkün değil. İşte enflasyon rakamı ortada. En son Merkez Bankası enflasyonu yine yukarıya doğru güncelledi, bırakın enflasyonu düşürmeyi enflasyon artmaya devam ediyor. O zaman hiç bir hesabınız tutmuyor. E tutmaz yaptığınız bütçe zaten hesapların tutmayacağını gösteriyor.
MECLİS ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALI
Bugün Kürt illerinin yaşadığı mağduriyet ciddi boyutlara ulaşmış. Fakat biz ‘bütçe ile ilgili şu kadar büyüdük , AB’de şöyle olduk’ gibi bir hamaset dinledik. Siyasette yapılmıyor sadece hamaset ekonomide de yapılıyor, ekonomideki hamaset bu bütçeye damgasını vurdu. Halkın hiç bir derdinin çözülemeyeceği bir bütçe bizi bekliyor. Önümüzdeki yıl Türkiye açısından bu bütçeye baktığımızda zor bir yıl olacak. Bu zorluğu aşmanın yolu aslında Türkiye’nin barışa demokrasiye kavuşması ve bu anlamda bütçenin yenilenmesinden geçiyor. Artık hukuksuzlukla değil bir hukuk devleti anlayışı yol almak gerekiyor. Bir hukuk devletini var edeceğimiz en önemli mekan da Meclis’tir. Meclis’i barışa demokrasiye ve müzakereye açık bir zihniyete vardırılması gerekiyor. Bu Türkiye halklarının barışa olan özlemi bu kadar büyümüşse İmralı kapılarının açılmasının arifesinde herkes bu umutla büyük bir beklentiye girmişse Meclis’te üzerine düşeni yapmalıdır.”
İMRALI BAŞVURUSUNA DÖNÜŞ YOK
Konuşmanın ardından partisinin PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme başvurusuna ilişkin bir geri dönüşün olup olmadığına dair soruyu yanıtlayan Temelli, “Bize ulaşmış hala bir resmi dönüş söz konusu değil. Zaten daha önce de ifade ettik. Bize bir dönüş olursa hemen basın ve kamuoyuyla paylaşacağız ama henüz bir dönüş söz konusu değil. Çeşitli yorum ve açıklamalar yapılıyor, MHP Genel Başkanı da açıklama yapıyor, beklentilerini dile getiriyor ama resmi bir dönüş söz konusu değil” diye belirtti.