@Mehdioztuzun Mehdi Öztüzün, “Yöntem Hatası” ya da Bilinçli Karşı Duruş!
Ortam hassas; söylenen her söz, kullanılmaya müsait. O nedenle yazmayacaktım ama son mesajını okuyunca, “yazayım”, dedim…
X ve Facebook’ta yazdıklarını geriye dönük okudum.
Mehdi Öztüzün “örgütlü”mücadeleye inanmıyor, literatüründe “örgüt” kavramı yok. “Halk yapacak”, “yoksul Batman halkı”, “sadece halkın önünde eğilirim”… VURGULARI “halktan güç alarak” halkın siyasi partisine “karşı güç olmak”, çabası olarak okunuyor.
2004’de, cezaevinden çıkmış DEP milletvekilleri ile görüşüyorduk. DTH çalışmaları yeni başlamış, DEHAP varlığını sürdürüyor ama “hiçleştiriliyor” “siyaseten bitirilmek” isteniyordu. Yapılan, hatalar, yanlışlar, olumsuzluklar var fakat birileri bunu fırsat bilerek, örgütlü yapıyı dağıtmak istiyor.
O zaman o arkadaşlara dedik ki, “bakın, size Diyarbakır’da bir miting, organize etmeye çalışıyoruz. Küçümsediğiniz o örgütle yapıyoruz bunu, örgüt olmasa halkın gücünü eyleme, siyasete dönüştüremezsiniz. Örgüt halkla, halk örgütle vardır. Yeni bir hareket kurulabilir ama mevcut örgütlü yapıyı, sorun ne olursa olsun yok sayamazsınız!”
Mehdi Öztüzün, sürekli kendisini anlatıyor ve sadece halkı referans aldığını söylüyor.
2002-2005 Parti döneminde, ABD Adana Konsolosluğu’nun, kendisiyle görüşmesi ve onun bunu kamuoyuna açıklamasının yankıları, üzerine görevden alındığını iddia ediyor. https://www.facebook.com/share/qiU41YVMAs3SDTG6/?mibextid=WC7FNe
Linki buraya bırakıyorum çok önemli bir iddiadır çünkü .
Bu halkın, hali hazır, siyasi partisinden belediye Eş Başkan adayı ama parti içindeki “komplodan” “gruplardan”, “müteahit siyasetinden”, “orta sınıftan”söz ediyor. Sorun, bu “suçlamaların”ne kadar yerinde olup olmadığı değil. Nihayetinde bu siyasi parti, 2023 seçimlerinden sonra, çok ağır eleştirilere tabi tutuldu; “sistem içileşme” gibi “kendi çizgisinden kopma” gibi “başka partilere payanda” olmak gibi…Ağır siyasi içerikli eleştiriler…
“70’lerin ruhu “ demiş arkadaş! Parti örgütüne karşı duruşu, birey olarak öne çıkma çabası, daha çok “yoksul halk” vurgusu; bana Mehdi Zana’nın, 1977’de, kazandığı Diyarbakır Belediye Başkanlığı’na özenti var gibi! Ne kadar farklı, zemin ve zamanda olduğumuzu hatırlatmama gerek yok! O gün çok değerliydi ama bugün halk örgütlü!
2013’te “Güney Konferansı”konuşulurken, öcalan’ın, Leyla Zana’ya ilişkin. altını çizdiği tek husus var; “örgütlü yapsın, örgütle yapsın” diyor! Bireysel “kahramanlıklar”, “fedakarlıklar” bu halkın mücadelesinde tartışılmaz hicap edilir. Zira bu halkın kahramanları var, gerçekten hak etmişler ve eşiği o kadar yükseltmişler ki…
Kürt siyasi hareketinin tarihi, iç sorunlarıyla uğraşma ve “tasfiyecilikle mücadele”, konusunda tam bir okuldur. Madem bu kadar ciddi SORUNLAR var! Batman Belediye Başkanı (“resmi’ olarak, yani devletin kabul ettiği) olsan neyi değiştirebilirsin. Bunun için, daha bilinçli örgütsel mücadele, yürütmen gerekir…
İkinci ciddi konu; Hizbullahdır.
“Özel Harp” konsepti içinde, JITEM ile aynı pratik amaçlar için kurulan ve kullanılan, tepeden tırnağa kanlı ve katil bir kontrgerilla yapılanması… Zekeriya Yapıcıoğlu, “ne biz Hizbullah’ın yaptıklarından sorumluyuz, ne de DEM Parti PKK’nin yaptıklarından…” derken, aslında ilişkilerini, net olarak ortaya koyuyor. HÜDA-PAR, Orta Doğu’da, Kürt halkının ve mücadelesinin karşıtlarının yanında, yer alıyor. Halkımızın dini duygularının kullanılması, uzun bir mevzu ama şu kadarını söyleyeyim; iDAİŞ ile islamiyetin ilgisi ne ise, HÜDA-PARı’nda o kadardır.
Tüm bunlara rağmen ; Hüda-Par, gerçekten Kürt toplumunda, sivil, demokratik siyaset yapmak istiyorsa, bunun toplumda en ufak bir karşılığı varsa, parti yönetimi kendisiyle görüşmelidir, elbette. 2013 yılında “kuzey konferansı’na” davet edilmesini, Öcalan istedi. Ama biliyoruz ki; 2023’te, “stratejik hesaplarla” meclise taşındı.Hassas bir konudur, sıradanlaştırmamak, anlamsızlaştırmamak gerek…
“Özgür Kadın” mücadelesinin sonucu olan “Eş Başkanlık” sistemi, Kürt siyasi hareketi için temel, ilkesel bir konudur. Ulusal mesele, başat olabilir; çünkü ortada, yok sayılan, yok edilen bir hak var. Ama kadın sorunu, toplumsal özgürleşme ve insanlaşma sorunudur. Öcalan’ın, en büyük projesidir. Teknik bir konu değil.