İSTANBUL - Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’na çıktığı ilk günden beridir mücadelelerinin destekçisi olan oyuncu Nur Sürer, “Onlar benim de annelerim, benim de babalarım. Bıraktıkları evlatları benim de kardeşlerim. Yaşadığım süre boyunca hep yanlarında olacağım” mesajını verdi.

Cumartesi Anneleri / İnsanları gözaltında, işkencede veya çeşitli devlet yöntemleriyle hak ihlallerine maruz bırakılarak kaybettirilen yakınlarının acılarını paylaşmak ve adalet arayışlarını sürdürmek amacıyla tam çeyrek asır önce Galatasaray Meydanı’nda oturmaya başladı. Arjantin’de çocukları ve yakınları askeri cunta tarafından kaybedilen Plaza de Mayo Anneleri’nin 1977’de başlattığı eylemden ilham alan kayıp yakınları, ilk eylemlerini 27 Mayıs 1995 Cumartesi günü saat 12.00’de oturma eylemi ile gerçekleştirdi. Emine Ocak’ın, oğlu Hasan Ocak’ın 21 Mart 1995’te gözaltına alınması ve 58 gün sonra işkence ile katledilen bedeninin Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunmasıyla başlatılan eylem, "Her Cumartesi aynı saatte Galatasaray Meydanı’nda sessizce oturalım" fikrini doğurdu. Ardından medya, oturan insanlara “Cumartesi Anneleri” demeye başladı.

Son nefeslerine kadar kayıplarını aradılar

İlk eylemden itibaren tüm baskı, işkence ve gözaltılara rağmen Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyen Cumartesi Anneleri’nin talepleri arasında, “gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması, failler ve sorumluların yargılanması, cezasızlığın son bulması ve Türkiye'nin BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme'yi imzalaması” yer alıyor. O günden beridir, son nefesine kadar kayıplarının kemiklerini arayan ve yalnızca bir mezarları olmasını isteyen binlerce kayıp yakınının buluşma yeri olan Galatasaray Meydanı, Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından eylemlerinin 700’üncü haftasında yasaklandı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Talimatı ben verdim” sözleriyle işkence ile gözaltına alınan ve daha sonra haklarında dava açılan Cumartesi Anneleri / İnsanları, o günden beri yalnızca 25 Haziran ve 9 Temmuz tarihlerinde Galatasaray Meydanı’na çıkabildi.

Hiçbir engel mücadelelerini geriletmiyor!

Eylemlerini her hafta Cumartesi günü online olarak sürdüren Cumartesi Anneleri, ne kayıplarını aramaktan ne de Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmedi. Cumartesi Anneleri, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iki kez verdiği “hak ihlali” kararlarının ardından 8 Nisan’da yeniden hafıza mekanları olan meydana çıkmaya başladı. 30 haftadır her hafta polisler, “yasak” gerekçesi bahanesiyle eylemcileri ters kelepçe ile gözaltına alıyor. Ancak 28 yıldır mücadelelerinden bir kez olsun vazgeçmeyen anneler, ne polis işkencesi ne “yasaklar” ne de gözaltılar karşısından bir adım dahi geri atmıyor. Tek talepleri kayıplarını bulmak, faillerinin yargılanması ve adaletin sağlanması olan kayıp yakınları, ellerinde taşıdıkları karanfilleri meydana atarak mücadelelerinden asla vazgeçmeyeceklerini her Cumartesi vurgulamaya devam ediyor.

Kadınlar Geleceği Örüyor Ağı’ndan Beluci kadınlara destek Kadınlar Geleceği Örüyor Ağı’ndan Beluci kadınlara destek

‘Yüreğimi hep annelerle atarken buldum’

Cumartesi Anneleri’nin taleplerini dünya kamuoyuna duyuran çok sayıda kişiden biri olan oyuncu Nur Sürer de, meydana çıkan ilk insanlar arasında yer alıyor. 27 Haziran 2022’de 22’nci Uluslararası Frankfurt Türk Film Festivali’nde aldığı “Yaşam Boyu Onur Ödülü”nü, mücadelelerini ilk gününden beridir desteklediği Cumartesi Anneleri'ne adayan Nur, 6 Ağustos 2022 tarihinde de İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde, “Yüreğimi hep annelerle atarken buldum… Eminim çok uzun olmayan bir zamanda Cumartesi Meydanı’na geri döneriz, ta ki son kayıp kalana kadar” sözleriyle ödülünü, gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Cumartesi Annesi Hanım Tosun’a takdim etmişti.

Nur, JINNEWS aracılığıyla 30 haftadır hukuksuzca eylemleri engellenen Cumartesi Anneleri ile dayanışmasının kesintisiz bir şekilde sürdüreceğinin mesajını verdi.

‘Devlet ayıbını örtmeyi çok iyi biliyor!’

“94 yılından bu yana, hiçbir kaybım olmamasına rağmen hep Cumartesi Anneleri’nin yanında oldum” vurgusunu yapan Nur, bu süreçte hep kendisinin de bir kayıp yakını olabilme ihtimalini sorguladığını dile getirdi. Nur, “Annelerimizi babalarımızı kaybettik. Bir iki anne babamız kaldı. Dolayısıyla bu arayışı ikinci, üçüncü kuşaklar sürdürmeye çalışıyor” dedi. Cumartesi Anneleri’nin, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en sessiz eylemi gerçekleştirdiğini söyleyen Nur, “Sadece bildirimi okunması kimleri nasıl rahatsız ediyor bilinmiyor. Ama bu ülkede böyle bir gelenek var. Hangi hükümet gelirse gelsin, devlet ayıbını örtmeyi çok iyi biliyor. Bugün gerçekten sol bir iktidar bile gelse, geçmişte olan her şeyi kapatacak. Ve bu bizi çok yaralayan bir şey oluyor” değerlendirmesini yaptı.

‘AYM kararları çok önemli’

AYM’nin Cumartesi Anneleri için verdiği “hak ihlali” kararlarının önemli olduğunun altını çizen Nur, “Türkiye için Anayasa Mahkemesi’nin üzerinde hiçbir şey yok. Kararları uygulanmıyorsa ne yapabiliriz diye düşünüyorum. Bazen saçma bir şekilde bu karara uyuyor, demek ki onu rahatsız eden bir şey diyorsun. Bir annenin evladının kaybının arayışı içerisinde olması, bir kadının kocasının akıbetinin peşinde olması çok doğal bir şey. Unutacak mıyız bu kayıplarımızı? O yüzden çok üzgünüm” sözleriyle kayıp yakınlarının mücadelesindeki haklılığı ele aldı.

‘Hep yanlarında olacağım’

Öte yandan iki yıl önce Frankfurt’ta aldığı ödülü Cumartesi Anneleri’ne adadığını söyleyen Nur, “Esasen bunu hep kolluyordum. Aldığım ödüllerimden birini onlara adayacaktım. Ve çok iyi denk geldi. Yaşadığım süre boyunca hep yanlarında olacağım. Onlar benim de annelerim, benim de babalarım. Bıraktıkları evlatları benim de kardeşlerim. Hep yanlarında olacağım” mesajını verdi.

Kaynak: http://jinnews.net/TUM-HABERLER/content/view/221110