DİYARBAKIR- “Pace” kısa filminin yönetmeni Rezan Bayram, "Kürdistan gerçekliğini en iyi burada yaşayan bir kadın aktarabilir. Hissedemeyen, göremeyen bir kişi sadece dışarıdan bir göz olabilir” dedi.
Rosa Kadın Derneği, Ovni Barselona ve Streemthings şirketi ortaklığında hazırlanan ve Eurimages tarafından desteklenen “Mor Meridyenler” projesi kapsamında 15 Ocak'ta Diyarbakır’da kadın yönetmenler bir araya geldi. Yönetmenlerden Rezan Bayram, 2019 yapımı kısa filmi “Pace (Pencere)” ile projede yerini aldı. Bayram’ın filmi “Pace” 2020 yılında İstanbul Kürt Film Festivali'nde gösterime girdi. Yaklaşık 7 dakika olan kısa film; çölün ortasındaki bir cezaevinde daha önce birbirini hiç görmemiş biri ressam diğeri gerilla olan iki kadının ilişkilerini, hayallerini, umutlarını ve geleceğe dair beklentilerini anlatıyor. Bayram’ın kısa filmi Venedik Film Festivali’nde de gösterildi.
Yönetmen Rezan Bayram ile sinemada kadının rolünü ve yaşadıkları sorunları konuştuk.
SİNEMA VE KADIN
Sinema alanında kadın yönetmenlerin yaşadıkları sorunlara değinen Bayram, hala “yönetmen” denince akıllara erkeğin gelmesini eleştirdi. “Sinema alanına girdiğinizde bu erilliği çok daha fazla hissediyorsunuz” diyen Bayram, şöyle devam etti: “Yanınızda yürüdüğünüz arkadaşınız bile sizin bir kadın olarak bir şeyleri başaramayacağınızı düşünüyor. Bir kadın olarak fikirlerinizi ve yapmak istediklerinizi anlattığınızda ‘nasıl yapacaksın, yapabilir misin, bir kadın kameraman nasıl olur’ sorularıyla karşılaşıyorsunuz. Kadın her alanda olduğu gibi bu alanda da kendini geri çekebiliyor. Mor Meridyen’leri bu nedenle çok önemsiyorum çünkü bu tür etkinliklerle daha çok fikir alışverişinde bulunuyoruz. Dayanışmamız artıyor.”
Kadınların hikayelerini yine bir kadın yönetmenin anlatabileceğini söyleyen Bayram, “Çünkü bir kadının hikayesini en iyi bir kadın aktarabilir. Yalnızca kadın da değil tüm olayları en iyi kadın ifade ediyor, hikâyelerdeki o duyguyu hissettiriyor. Kürdistan gerçekliğini en iyi burada yaşayan bir kadın aktarabilir. Hissedemeyen, göremeyen bir kişi sadece dışarıdan bir göz olabilir” şeklinde konuştu.
'UNUTULMAMASI İÇİN...'
Sinemaya olan tutkusunun annesinin anlattığı hikayelerle şekillendiğini ifade eden Bayram, geçmişte anlatılan Kürt hikâyelerin yazılması gerektiğini belirtti. Bayram, “Benim sinemaya başlama nedenim annem oldu. Annem sürekli her konuşmasında köyden ve oradaki anılardan bahsederdi. Bende bu hikâyelerin unutulmaması gerektiğini düşünüyordum. Bu hikâyeleri aktarmak istiyordum. Sinemaya böyle başladım. Kısa bir film yaptım. Herkes gibi senaryosunu hazırlarken biraz destek aldım. Çekim esnasında zorlandığım ve ‘artık yapamayacağım’ dediğim zamanlar oldu ama bu zorluklar daha çok mücadele azmi oluşturdu. Ve ‘hayır ben bunu yapacağım ve başaracağım’ dedim” sözleriyle sette yaşadıklarına değindi.
HÜCRE VE İKİ KADININ UMUDU
Pandemideki sokağa çıkma yasakları ile birlikte kısa film üzerine yoğunlaştığını söyleyen Bayram, “Filmi ‘içerde ne çekebiliriz’ üzerine kurdum. İki kadın arkadaşımı ele aldım. İki kadının hücredeki hikâyesi. Filmin adı ‘Pace’ yani pencere demek. Pencereden görmediğin şeyi tasvir etme üzerine sizi bir düşünceye itiyor. Filmde bir ressam ve bir kadın gerillanın birbirine olan güç ve desteğini anlatılıyor. Aşağıdaki umudunu ve hayalini yitirdiği anda yukarıdaki ona umut oluyor. Aşağıdaki yukardan bir sesle tekrar umutlanıyor ve tekrardan hayallerini çizmeye başlıyor. Filmde şu mesajı vermek istedim: ‘Sen bedenimi belki hapsedebilirsin ama benim düşüncelerim ve yapmak istediklerim özgürdür, sınırsızdır, sınırı yoktur.’ Bunları iki kadın arkadaşım için yaptım. O ikisinin arasındaki bağ çok kuvvetliydi” ifadelerini kullandı.
'HİKAYELER HEP AYNI'
Venedik Film Festivali’ne yönetmen Lisa Çalan ile gittiklerini aktaran Bayram, iki Kürt kadın yönetmen olarak Venedik Film Festivali’ne dahil olmanın heyecanını şu sözlerle paylaştı: “İki Kürt kadın olarak bunu başardık bu çok güzeldi. Oradaki karşılama ve sohbetler çok güzeldi. Aslında orada da şunu gördük yaşadığımız coğrafya neresi olursa olsun kadın olunca yaşanılan sıkıntılar aynı. Hikayelerimiz aynı. Bir kadın olarak yaşadığımız zorluklar var. Dil olarak anlaşamıyorduk ama beden diliyle o yakınlığı hissedebildik. Birçok yerde film gösterildi ve üzerine söyleyişiler oldu. Kolektif çalışmanın önemine değindik.”
( Kaynak: MA )