AMED ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ- Amed Eğitim-Sen Avukatı İbrahim Afşar, KHK'lilerin hukuksal süreçlerine ilişkin Ötekilerin Gündemi'nin sorularını yanıtladı, hak arama yolları ve süreçlerle ilgili bilgi verdi."

2016 yılında, FETÖ darbe girişimi gerekçesiyle, yalnızca FETÖ’cüler değil, aynı zamanda muhalif olan KESK'e bağlı Eğitim-Sen, SES, TÜM BEL SEN, BTS, Tarım Orkam Sen, ESM, BES ile DİSK, Genel-İş, TMMOB ve Tabipler Odası'na bağlı yönetici ve üyelerden binlercesi kamudan ihraç edildi. Kürt dernekleri ve yerel medya organları da kapatıldı. Binlerce emekçi işsiz kaldı ve birçoğu uzun süre toplumsal mobbinglere maruz kaldı.

KHK süreci 8 yıldır devam etmekte olup, her hafta ihraç edilenler çeşitli kentlerde "KHK'ler gidecek, biz kalacağız" sloganlarıyla protestolarını sürdürüyor.

722224F3 Be22 4006 Aa22 F8F97Cdd5F5C

Ötekilerin Gündemi olarak, bu süreci gündemde tutmayı amaçlıyoruz. 2018 ile 2020 yılları arasında 10 farklı kentte 44 kişiyle röportajlar yaptık ve bu çalışmaları 2020'de “Türkiye'de KHK Manzaraları” adlı kitapta topladık. Kitabın önsözünü o dönemin KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik yazdı. Sürece dair başka kitaplar da yazıldı, belgeseller çekildi ve kısa filmler üretildi. 24 Haziran seçimlerinde CHP ve HDP’den KHK’li vekiller meclise girdi ve çeşitli kentlerde KHK'lilerle toplantılar yaparak gündemi sıcak tutmaya çalıştılar. Ancak, Mayıs seçimlerinde seçilen DEM vekillerinden bu konuda fazla bir hareketlilik görülmedi.

Hukukçu İbrahim Afşar ile KHK Süreci Üzerine Röportaj

Ötekilerin Gündemi olarak, 8 yıldır Amed Eğitim-Sen ve bölgedeki KHK’li Eğitim-Sen üyelerinin avukatlığını yapan İbrahim Afşar ile KHK sürecinin hukuki boyutunu konuştuk. Afşar, sürecin hukuki detayları ve hak arama yolları hakkında önemli bilgiler verdi.

2016 yılında, Türkiye genelinde binlerce kişi kamu görevi ve Barış Akademisyenleri sebebiyle ihraç edildi. Afşar, Eğitim Sen olarak, sendika üye arkadaşlarımızın 2016 yılından itibaren kanun hükmündeki kararname süreciyle sorgusuz sualsiz görevlerinden alındığını” belirtti. Ayrıca, “Bu ihraçlar, toplumsal barış ve demokratik değerler açısından büyük bir kayıp olarak değerlendirilmektedir” ifadelerini kullandı.

İhraç edilenler hakkında herhangi bir soruşturma ya da işlem yapılmadan, isimlerinin yer aldığı listelerle görevlerine son verildiğini aktaran Avşar, bu durumun insanları hukuksuzluğa iten bir mücadeleye soktuğunu ifade etti. “İnsanların mağduriyetleri, sadece hukuki değil, sosyal ve psikolojik boyutlarıyla da derin yaralar açtı” dedi.

İlk başlarda davaların açılması ve nereye başvurulacağı konularında belirsizlikler yaşandığını belirten Avşar, “İdare mahkemeleri, bu davalara bakmak istemedi. Bu işlemler Danıştay’a taşındı ve insanlar nereye başvuracakları konusunda belirsizlik yaşadı” dedi. “KHK’lıların hak arama yolları, bürokratik engellerle doluydu ve bu da süreci daha da zorlaştırdı.”

Bu süreçte, kamu görevlilerinin başvurularını değerlendirmek üzere bir kurul kuruldu. Ancak bu kurulun çalışmasının yıllar sürdüğünü, başvuruların alınması ve incelenmesinin uzun zaman aldığı dile getirildi. Afşar, “OHAL Komisyonu, başvurulara yanıt vermek için delilleri inceleme hakkı tanımadı ve sadece başvurular üzerinden yeniden inceleme yaparak nihai kararlar verdi” diye konuştu. “Bu durum, savunma özgürlüğünü sınırlayan bir yapı olarak eleştiriliyor. İlgili kişiler, kendilerini savunma hakkına sahip olamadı.”

Komisyonun olumsuz sonuçları üzerine, kişilerin idari mahkemelere başvurması gerektiğini belirten Afşar, “Ancak bu süreçte, komisyon kararlarının belirsiz gerekçelerle reddedildiği görülmektedir” dedi. “Kurum kanaati” gibi soyut kavramların kullanılması, ihraçların gerekçesiz yapılmasına yol açtı. “Mahkemeler, çoğu zaman bu soyut gerekçeleri sorgulamaktan imtina ediyor, bu da hukukun üstünlüğüne gölge düşürüyor” ifadelerini kullandı.

Bitlis tarihi kimliğine kavuştu mu? Bitlis tarihi kimliğine kavuştu mu?

Mahkeme süreçlerinde kişilerin savunma haklarını kullanabilecekleri bir ortam beklenmesine rağmen, bu beklentilerin çoğunun karşılanmadığını ifade eden Avşar, “Kamu yöneticilerinin çalışanlar hakkında oluşturduğu ‘kurum kanaati’ ciddi sorunlara yol açıyor. Bu durum, kamudaki adalet anlayışını zedelerken, aynı zamanda çalışanların motivasyonunu da olumsuz etkiliyor” dedi.

KHK sürecinin getirdiği hukuki belirsizliklerin, kamu çalışanlarının haklarını elde etme mücadelesini zorlaştırdığına dikkat çeken Avşar, “Geçmişte yaşanan darbelerin yarattığı travmalar, mevcut sistemlerde iz bırakıyor ve kamu görevlileri kendi pozisyonlarını korumaya çalışıyor. Bu bağlamda, toplumsal yaraların sarılması ve barışın sağlanması için daha etkili bir hukuki mekanizma oluşturulması elzem” dedi.

Sonuç olarak, yazılan metinde KHK sürecinin daha şeffaf ve adil bir şekilde genişletilmesi gerektiği vurgulandı. Özellikle “kurum kanaati”nin nasıl oluşturulduğu konusundaki belirsizliklerin giderilmesi gerektiği ifade edildi. Afşar, “Hukukun karmaşıklığına dikkat etmek ve mahkeme süreçlerinin ayrıntılarını iyi değerlendirmek önemli. Adaletin sağlanması için herkesin eşit haklara sahip olduğu bir sistemin kurulması şart” dedi.

İleriye dönük, mahkeme kararlarının doğru bir şekilde uygulanması ve adil bir yargılama sürecinin sağlanmasının altını çizen Afşar, “Hukukun üstünlüğü, demokratik bir toplumun temelidir ve bu ilkenin ihlali, toplumsal barışın temellerini sarsar. Bizim mücadelemiz, sadece KHK’lıların değil, tüm toplumun adalet arayışıdır” şeklinde konuştu.

966A4448 546A 4525 88A8 52989F3900Bf