İSTANBUL - Kaza, yaralanma ve ölüm gibi risklerle karşı karşıya olan ev işçileri, Türkiye'nin "Ev İşçilerine İnsana Yakışır İş Sözleşmesi"ni imzalaması istiyor. 

Ev işçileri, temizliğe gittikleri evlerde pencere ve balkondan düşmek gibi birçok riskle karşı karşıya. Buna rağmen sosyal güvenceden yoksun çalışmak zorundalar. Ev işçileri, bu duruma karşı Türkiye'nin Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 189 sayılı "Ev İşçilerine İnsana Yakışır İş Sözleşmesi"nin imzalanmasını istiyor. Ev işçilerinin örgütlendiği İmece Ev İşçileri Sendikası, ev işi tanımının yapılmasını, iş sağlığı ve güvenliği şartlarının sağlanmasını, ücretlerinin iyileştirilmesini ve sigorta primlerinin devlet tarafından ödenmesini istiyor. 

4 YIL SİGORTASIZ ÇALIŞTI

Yaşadıkları sorunları ve taleplerini anlatan sendika üyesi Zeynep Ayvalıtaş, eşinin işsiz olduğu bir dönemde, bir komşusunun önerisiyle ev işçiliğine adım attığını söyledi. Daha sonra bunu devam ettirmek zorunda kaldığını aktaran Ayvalıtaş, "Eşim daha sonra benim eve para getirdiğimi gördü. Adam ondan sonra yatmaya devam etti. Sonra bir tanıdık bana 'Gündelik yerine aylık çalışırsan sigortan da olur' diyerek, beni bir ailenin yanına yerleştirdi. Orada dört sene çalıştım, aynı maaşı verdi, artırmadı. Maaşımı arttırın dediğimde, 'Sen bizim paramızı çaldın' diyerek bana iftira etmeye başladı. Ben de 'Öyle bir şey yok, çağırın polisi gelsin, kaç paranız çalınmış, ne yapmışım ben? Öyle bir şey yapmışsam neden dört yıldır niye barındırdınız?' dedim. Ondan sonra işi bıraktım. Eve geldim kalp spazmı geçirdim. Hastaneye gittiğimde ise meğerse sigortamı hiç başlatmamışlar. Ben de 'Sigortam yatıyor' diyordum. Halbuki dört yıl sigortasız çalışmışım" ifadelerini kullandı.

Zeynep Ayvalıtaş, İmece Ev İşçileri Sendikası üyesi

KARŞI KARŞIYA OLDUKLARI RİSKLER

Ev işçiliğinin en az inşaat işçiliği kadar zor olduğuna dikkati çeken Ayvalıtaş, "Mesela inşaat işçisi inşaattan düşüp sakatlanabiliyor veya başlarına her şey gelebiliyor. Ev işçileri de camdan düşüyor. Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımız camdan düşüp öldü. Örneğin ben bir evde çalışırken, duşa kabin patladı. Cam patlayınca kolum böyle parça parça oldu. O kanla kolumu sardım ve temizliği o şekilde yapıp evime gittim. Ev işinde seni işçi olarak görmedikleri için bir değerin yok. Orada onların pisliğini temizleyen birisin, bir insan değilsin. Sadece onların pisliğini temizleyen bir yaratık gibi, bir süpürge gibisin" diye konuştu. 

Yaşadıkları zorluklara ilişkin başından geçen başka bir olayı örnekleyerek anlatan Ayvalıtaş, "Bir evde ütü yapıyordum, iki tane gömlek ütüledim. Üçüncüsünü yaparken ütü yandı ve evin içi dumandan simsiyah oldu. Ne yapacağımı şaşırdım. Zorla fişi çektim. Beni ev temizliğine çağıran kadın orada kılını kıpırdatmadı.  'Fişi çekeyim ya da sigortayı kapatayım' demiyor. Oturmuş beni izliyor. Üstüne bana laf yetiştiriyor ve 'Ne yaptın sen' diyor. İsteyerek olmadı, orada ben ölebilirdim ya da ütü patlayabilirdi. Yani ev işçilerinin zorlukları bunlar. Devlet tarafından sigorta yok, iş tanımı yok, işsiz kalsan hiçbir güvencen yok" şeklinde konuştu. 

KHK’lerle ihraçlar 9’uncu yılında: Mücadele devam edecek KHK’lerle ihraçlar 9’uncu yılında: Mücadele devam edecek

EV İŞÇİLERİNİN TALEPLERİ

Ev işçilerinin "işçi" olarak tanımlanması ve buna ilişkin düzenleme yapılmasını, sigortalarının devlet tarafından yatırılmasını isteyen Ayvalıtaş, şunları söyledi: "Evlere gidiyoruz, iş güvenliğimiz olsun istiyoruz. Bir iş tanımımız olsun, bizim hiçbir iş tanımımız yok. Aşçı mısın, temizlikçi misin, ütücü müsün, çocuk bakıcısı mısın, belirsiz. Ya da hayvan bakıcısı mısın? Evlerinde hayvan da var, 'Ona da bakacaksın' diyor. Hayvanı götürüp gezdireceksin kumunu değiştireceksin. Yani her şeyi yapacaksın. Bir paspas ya da elektrik makinesi gibi muamele görüyorsun. Örneğin benim işçim değil de kadın geldi deniliyor, biz ev işçilerine. Oysa sen işverensin ben işçiyim."

'36 ÜLKE İMZALADI AMA TÜRKİYE İMZALAMIYOR'

İmece Ev İşçileri Sendikası'nın taleplerinin kabul edilmesi için kurduklarını, ancak sendikalaşan kadın sayısının yetersiz olduğunu dile getiren Ayvalıtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eşin nasıl bir iş yaparken sana sormuyorsa sende ona sormak zorunda değilsin. Kendi haklarını, kendi geleceğini kendin düşünmelisin. Benim eşim benim haklarımı hiçbir zaman düşünmedi ki. Çekti gitti, iki çocukla kaldım. Hiçbir zaman savunmadı, hiçbir zaman da savunmayacak. O yüzden biz de kadınların güçlü olduğunu, kadınların yalnız olmadığını onlara hissettirmek için sendikamızı kurduk. Çalışmalarımız çok güzel gidiyor. Bu taleplerimizi Meclis'te de dile getirmeye çalışıyoruz. Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay geçen sene çok dile getirdi. Ama Türkiye'de erkek egemen sistem sürdüğü için ev işçisi kadınları işçi olarak tanımak istemiyorlar. Yine ILO 189 sayılı kanun 36 ülke tarafından imzalandı, ama bizim ülkede imzalanmıyor. İstanbul Sözleşmesi'ni bile kadına yönelik olduğu için iptal ettiler. Biz sadece başkalarının evinde çalışırken değil, kendi evinde de çalışırken görünmeyen emekleri için çaba harcıyoruz. Onlara da devlet bir şans versin, sigortalarını yapsın." 

'KADINLAR BİRLİKTE GÜÇLÜ'

Kadınların ayakları üzerinde durması ve kendilerini yalnız hissetmemelerini isteyen Ayvalıtaş, "Kendilerini yalnız hissediyorlarsa gelsinler sendikamızın çatısı altından birleşsinler. Türkiye'de bir sürü kadın örgütleri var, sendikamıza gelmiyorlarsa kadın örgütlerine gitsinler. Hiçbir zaman da kendilerini ezdirmesinler. Kadınlar birlikte güçlüdür" dedi. 

MA / Ömer İbrahimoğlu 

Kaynak: https://mezopotamyaajansi.net/tum-haberler/content/view/248350