AMED - Dîlok'ta 31 yıl önce katledilen HEP İl Başkanı Abdulsamet Sakık’ın mücadelesini HEDEP’te sürdüren kızı Pınar Sakık Tekin, "Bizler öldürülerek, bitirilecek bir halk değiliz. Çünkü biz hakikatiz” dedi.
Dîlok'un Şahinbey ilçesinde hizbulkontralar tarafından 3 Kasım 1992 tarihinde katledilen Halkın Emek Partisi (HEP) Antep İl Başkanı Abdulsamet Sakık’ın ölümünün üzerinden 31 yıl geçti. Sakık'ı katleden Fuat Balca, 2000 yılında hizbulkontraya dönük operasyonda gözaltına alındı ve 17 kişiyle birlikte tutuklandı. Sakık'ı öldürdüğünü itiraf eden Balca, 165 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutularak ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı. Dava süreci Yargıtay’da devam ederken, Balca ve beraberindeki 5 kişinin "uzun tutukluluk" gerekçesiyle 2022'de tahliye edildiği ortaya çıktı.
Sakık'ın yöneticisi olduğu parti ise, Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından 14 Temmuz 1993 tarihinde kapatıldı. Ancak HEP'in mücadelesi yeni kurulan partilerle sürdürüldü; ÖZEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP, HDP, DBP... Bu geleneğin son halkası ise, bir süre önce ismi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak değiştirilen Yeşiller ve Sol Gelecek (Yeşil Sol Parti) oldu.
Sakık katledildiğinde henüz 11 yaşında olan kızı Pınar Sakık Tekin de babasının bıraktığı mücadele mirasını HEDEP'te sürdürüyor. Uzun yıllardır siyasi çalışmalarda yer alan Tekin, şu an HEDEP'in Amed İl Eşbaşkanlığı görevini yürütüyor.
SAKIK'IN MÜCADELESİ
Tekin ile gazete okuduğu anlarıyla hatırladığı babasının mücadelesini konuştuk. Babasının 12 Eylül döneminde ağır işkencelere maruz kaldığını ve pes etmeden mücadelesini sürdürdüğünü belirten Tekin, "Babam Mûş doğumlu, bir aşiret mensubu. Akıllara çok dogmatik bir aşiret gelmesin; ailem zincirlerini kıran bir yerde duruyordu. Geniş düşünebilen, sol ve demokrat bir aileydi. Babam da ilk başlarda ailenin bir büyüğü olarak geçim derdiyle ilgileniyormuş. Daha sonra halkını sahiplenme başlıyor. 12 Eylül döneminde Elazığ ve Amed cezaevlerinde işkencelere maruz kalıyor. Tanıyanlar, kanalizasyonlarda işkence gördüğünü anlatırlar. Gördüğü bu işkenceler geri adım atmasına değil, daha çok mücadele etmesine neden oldu" dedi.
HEP kurulduktan sonra babasının Antep İl Başkanlığı görevine getirildiğini aktaran Tekin, "Evimize çok misafir geliyordu. O dönem siyasete öncülük eden isimler de gelip giderdi. Ama o zaman onları tanımıyordum. Hep bir araya gelinirdi. Zahmetli süreçlerdi, belki çocuktuk ve anlayamıyorduk. Vedat Aydın’ın ölümünden sonra bizim de bir gece kapımız çalındı. Gece 2-3 sıralarıydı, ben, küçük kardeşim, annem ve babam evdeydik. Yüzü maskeliler kapımızı ısrarla çalıyordu. O an ne yaşadığımızı tam anlayamıyorduk, izahatını bekliyorduk. Ama o dönem çocuklara çok izahat yapılmıyordu. Kapımızın öyle çalınışını hiç unutamıyorum" diye kaydetti.
'OKUMA ALIŞKANLIĞIM ONDAN GELİR'
"Ben hep babamı izlerdim, hep onu taklit ederdim” sözleriyle babasını hiç unutamadığını ifade eden Tekin, "Onun yaptıklarını hep anlamaya çalışırdım. Kız çocuklarını daha üstün tutardı, beni yanından hiç ayırmazdı. Okuma yazması vardı, ama seri değildi. Hep kendisine gazete okumamı isterdi. Bugün bir okuma alışkanlığı edinmişsem babamdan kaynaklıdır” sözleriyle babasıyla olan ilişkisini anlattı.
‘HALKINA SEVDALANDIĞI İÇİN KATLEDİLDİ’
Babasının katledildiği günü de hala unutamadığını aktaran Tekin, şunları söyledi: "Katledildiği gün okuldan dönüyordum. Çok sevdiğim bir kalemim kaybolmuştu. Kalemimi arıyordum, ‘Bir kalem ne kadar değerli olabilir’ diyebilirsiniz. Ama o an yaşadığım şeyle bir bağlantısı vardı. İçimde bir huzursuzluk oluştu, yolunda gitmeyen bir şey vardı. Eve geldiğimde telefonumuz çaldı, babamın yaralandığı haberi geldi. Hepimiz koşuşturup, gittik. Gördüğüm resim, gazeteler altında koca bir çınarın yok oluşuydu. Babam benim için bir çınardı. O gazetelerin altında sadece saat takılı bir kol aklımda kaldı ve hala ben o resimle yaşıyorum. Kafamda bir yapboz vardı, yapar bozardım, yapar bozardım… Ta ki 3 Kasım’da Antep’in puslu sabahında babamın öldürüldüğünü görene dek. Onu gördükten sonra kafamdaki yapbozu birleştirdim. Bir daha da bozulmamak üzerine de kafama oturdu. Bütün nefesimi o resimle alıp, o resimle veriyorum.”
O dönemde hizbulkontranın Dîlok’ta örgütlendiğine dikkati çeken Tekin, "Babam kendi halkına öncülük ettiği için katledildi. Kendi halkına sevdalandığı, dilini, kültürünü ve kökünü koruduğu için katledildi. Babam, 3 tane kalbine iki tane de kafasına isabet eden kurşunlar sonucu öldürüldü. Arkadan kalleşçe sıkılan kurşunların adresi belli. Failler de belli. Ama cezasızlık politikalarıyla bir yaptırıma tabi tutulmadı” diye belirtti.
'BAYRAĞINI DEVRALDIM'
Herkesin mücadeleye başlarken bir hikayesi olduğunu dile getiren Tekin, kendisinin hikayesinin de babasının mücadelesi olduğunu söyledi. “Babamı hep sol yanımda hissettim” diyen Tekin, şunları söyledi: "Sanki hep sol kulağıma bir şeyler fısıldıyor. ‘Yanındayım’ diyor. Çünkü onlar ölümsüz, onlar ölmedi, hep yanımızdalar ve bizimle yaşıyorlar. Ben o inançtayım ve o umutla yaşıyorum. Hala benim yol göstericim. Benim nasıl davranacağımı fısıldıyor. Sol yanım üşümüyor, çünkü ben onun yolunda gidiyorum. Bugün miras bıraktığı mücadelenin bayrağını taşıyorum. Bir hakikati ne kadar yok sayabilirsin? Bir hakikati ne kadar arka plana atabilirsin? Herkes kendi gerçekliğiyle yaşar. Ben de kendi gerçekliğimle yaşamayı tercih ettim. O şekilde hayata bir yön verdim."
‘BİZ HAKİKATİZ, ÖLDÜRÜLEREK BİTİRİLEMEYİZ’
HEP’ten HEDEP’e çok zorlu süreçlerin yaşandığına dikkati çeken Tekin, bu süreçte çok büyük bedellerin verildiğini kaydetti. Tekin, şöyle devam etti: "Herkesin çok özveriyle çalıştığı, canını ortaya koyduğu dönemlerdi. HEP’ten HEDEP’e büyüyen bir mücadele var. Her geçen gün de büyümeye devam ediyor. Bizler tutuklanarak, öldürülerek, sürgün edilerek bitirilecek bir halk değiliz. Özel savaş konseptleriyle yok olacak bir halk değiliz. Çünkü biz bir hakikatiz. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, kabul edersiniz etmezsiniz ama bu hakikat her zaman var oldu ve var olmaya devam edecektir. Bugün babam sadece benim babam değil, ‘Abdulsamet Sakık kimdir?’ diye sorulduğunda Muhsin Meliklerin, Mehmet Sincarların, Vedat Aydınların arkadaşı diye tanımlarım. Adını sayamadığım çok sayıda faili meçhulleri babam şahsında anıyorum. Onlar bizim bu mücadelede yolumuzu aydınlatan isimler oldu.”
MA / Eylem Akdağ