Önceki dönem Van Milletvekili, DEM Parti Basın, Yayın ve Propaganda Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, Yeni Özgür Politika'ya "Kürt-Türk İlişkilerinde Tarihi Kavşak: Çözüm mü, Kaos mu?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

  • Bugün Kürt meselesinde atılacak her adım, yalnızca Türkiye’nin değil, tüm Ortadoğu’nun kaderini belirleyecektir. Öcalan’ın demokratikleşme, barış ve eşitlik temelli önerileri, bu kaotik süreçten çıkış için gerçek bir yol haritasıdır. Türkiye, tarihi bir seçimle karşı karşıyadır: Ya demokratik bir çözüm olacak ya da küresel planların kaos senaryolarına hapsolacaktır.

Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu, tarihsel bağlamda belki de en kritik dönemlerinden birini yaşamaktadır. Kürt-Türk ilişkileri, bugün hem Türkiye’nin iç huzuru hem de bölgesel istikrar açısından hayati bir öneme sahiptir. Gelinen noktada, Sayın Abdullah Öcalan’ın çözüm önerileri, bu meseleye yönelik tartışmalarda önemli bir kavramsal çerçeve sunmaktadır. Öcalan’ın ortaya koyduğu perspektif, yalnızca bir çözüm reçetesi değil, aynı zamanda Türkiye’nin kaotik süreçlerden çıkışını mümkün kılabilecek demokratik bir modeldir.

Bölgedeki yeni jeopolitik durum göstermektedir ki eğer doğru politika geliştirmezse Türkiye bu kaotik süreçten en çok etkilenecek ülke olacaktır. Halklar, topluluklar büyük bir kapışmaya sürüklenirken önceden hazırlanmış küresel planlar ise takır takır işlemeye devam edecektir. Öcalan Önderliğinin karanlık senaryolar diye tanımladığı durum tam da budur. Başta Kürtler olmak üzere tüm halklar için pozitif çözüm önerileri geliştirmeye çalışması da bu tehlikenin büyüklüğünden kaynaklanmaktadır.

658a3bcd8add41bd813fea90f27fee8a.jpg

Ortadoğu’da kangrenleşen çatışmalar

Son 200 yılda Kapitalist Uygarlık, Ortadoğu’yu bir kaos ve çatışma alanına çevirmiştir. Bölge, etnik ve mezhepsel ayrışmaların kangrene dönüştüğü bir dönemde, küresel güçlerin stratejik hesaplaşma sahası hâline gelmiştir. Bugün Gazze ve Suriye’de yaşanan trajediler, bu kangrenin en çarpıcı ve görünür örnekleridir. İran ile beraber Türkiye, bu kaotik sürecin tam merkezinde yer alırken, doğru bir politik vizyon geliştirmediği takdirde küresel senaryolara hapsolma riskiyle karşı karşıya kalacaktır.

“ROMANIM OL” “ROMANIM OL”

Sayın Öcalan’ın son görüşmeden sonra yaptığı açıklamada “karanlık senaryolar” diye nitelediği durum tam da halkların aleyhine ağır sonuçlar doğurabilecek bu gelişmelerdir. Ancak bu senaryonun alternatifi bellidir: Demokratik ve eşitlikçi bir çözüm modeli. Bu model, halkların birbirine rakip değil, ortak bir geleceğin aktörleri olduğu anlayışını temel alır. Bilinmelidir ki barış, demokrasi ve eşit bir birliktelik, küresel planların hesaplarını bozacak bir çıkış yoludur. Bu çözüm modeli yaklaşık 10 yıldır Rojava’da hayat bulan sistemin kendisidir. Küresel güçlerin böyle bir modele kolay kolay rıza göstermeyeceklerini bilmekle beraber, demokratik ve eşit bir birlikteliğin halkların nazarında büyük bir sahiplenme ile karşılanacağını da unutmamak gerekir.

566af330c0033854b0d36cde18a3e970.jpg

İnkâr siyasetinin çıkmazı

Türkiye’nin Kürt sorununda tarihsel olarak izlediği inkâr ve asimilasyon siyaseti, bugün artık sürdürülebilir bir zemin sunmamaktadır. Kürt halkının kimliğini yok sayan, statüsünü tanımayan bu yaklaşım, toplumsal barışı dinamitleyen temel faktörlerden biridir. İnkar siyasetinde ısrar eden Irak ve sonrasında Suriye’de durum ortadadır. Kürtler büyük acı çekti, yoğun saldırılara maruz kaldı ancak inkâr siyaseti yürüten anlayışlar da ayakta durma koşullarını devam ettiremedi. İnkâr ve tekçi anlayışa karşı Öcalan’ın “demokratik toplum” önerisi, halkların eşit ve özgür bir zeminde bir arada yaşayabileceği bir model sunmaktadır.

Katı inkâr zihniyetinin terk edilmesi, yasal ve demokratik zeminde eşitlik ilkesinin uygulanması ve Kürt Siyasi Hareketi’nin Önderliğinin muhatap alınarak tüm paydaşlarının gerçek bir çözüm ve barış tartışmasına dahil edilmesi samimi bir adım olur. Israrla İmralı’da sürdürülen sistematik siyasi ve fiziki tecrit artık kaldırılmalıdır. Böylesi bir adım atıldığında ancak var olan güvensizlikler de ortadan kalkar. Bu noktada Türkiye’nin yapması gereken, Kürt halkının haklarını yasal ve anayasal güvence altına alarak, toplumsal uzlaşıyı tesis etmektir. Kürt meselesinin çözümü, yalnızca Kürt halkını değil, tüm Türkiye toplumunu özgürleştirecek bir adımdır.

c6be9044d5169c3ac1176760b28764d8.jpg

Medyanın rolü ve kirli söylemler

Kürt meselesi gibi tarihsel ve insani bir sorunun çözümünde medya, hayati bir sorumluluk taşır. Ancak Türkiye’de medya, çoğunlukla inkâr siyasetinin bir uzantısı olarak işlev görmüş ve halklar arasındaki uçurumu derinleştiren bir dil benimsemiştir. Sayın Öcalan’ın çözüm önerilerinin manipüle edilmesi, “zehirli medya dili” aracılığıyla çarpıtılması, toplumsal diyalogun önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımızda durmaktadır.

Türkiye’deki basın organları, Kürt halkını eşit bir yurttaş olarak görmeyen, onun varlığına tahammül etmeyen ve statüsünü tanımayan bir zihniyetin taşıyıcısı olmayı bırakmalıdır. Bu aynı zamanda iktidarın gerçek anlamda bir çözümde ne kadar samimi olup olmadığının da ölçüsü olarak görülmektedir. Eğer gerçekten bir çözüm ve barıştan söz edilecek ise medya hakaret dilini bırakmalı ve halkları barışa ve ortak geleceğe yönlendiren bir rol üstlenmelidir.

Zehirli muktedir dil terk edilmeli

Bugün Kürt meselesinde atılacak her adım, yalnızca Türkiye’nin değil, tüm Ortadoğu’nun kaderini belirleyecektir. Öcalan’ın demokratikleşme, barış ve eşitlik temelli önerileri, bu kaotik süreçten çıkış için gerçek bir yol haritasıdır. Türkiye’nin bu süreci doğru anlaması ve önerilere samimiyetle yaklaşması, halkların barış içinde bir arada yaşama iradesini güçlendirecektir.

Zehirli muktedir dil, iktidar ve muhalefetten gelen küçümseyici tanımlamalarla inkâr korosunun senfonisini çalmak trajik bir tekrara götürür ve kaybeden herkes olur.

Unutulmamalıdır ki, barışa atılan her adım halkları güçlendirirken, inkâr ve çatışma politikaları yalnızca trajedilerin tekrarına yol açar. Türkiye, tarihi bir seçimle karşı karşıyadır: Ya demokratik bir çözümle halkların birlikte yaşama iradesini güçlendirecek ya da küresel planların kaos senaryolarına hapsolacaktır. Sayın Öcalan adına yapılan açıklama ve siyasi parti ve toplumsal kesimlere verdiği mesajlarla doğru yolu göstermiştir. Şimdi o doğrultuda güçlü bir şekilde siyasi mücadeleyi yükseltme zamanıdır.

Kaynak: https://justpaste.it/deucl