“ROMANIM OL” / Fetih Doğan Koç
“Sahipsiz kentin, suskun dağların sessiz ağlayışı içindeyim.” Diyor şair ve bu cümleyle başlarsın “romanım ol” eserini okumaya.
Şair; duygu, düşünce ve hayal gücünü mısralara aktarırken şiirsel estetiği de yaşadığı coğrafyanın dağların gizemli sırları gibi aktarmış.
İnsana yeni umutlar, yeni heyecanlar veren bir bilge şair için sadece hayal gücü yetmiyor. Hayata dair sorumlukları ve dünyada yaşanan haksızlıklara karşıda tavrı ve duruşu da elbette çok önemlidir.
Şair Özlem Armen, boran fırtınasından devrilen ağaçlar gibi kitabın sayfalarına düşmüş gibi kendine has yeni bir şiir akımı kazandırmış çağa.
Şairin “romanım ol” yeni çıkan şiir kitabı, kapıları ve yolları kapatan bu karakış günlerinde özlemi, aşkı ve itirazı ustaca dokuyarak yürekleri ısıtan şiirlerle edebiyat ve şiir seven okurlarla buluşmuş.
“Romanım ol” aşka çağrışımdır. Bizim gibi toplumlarda kadın şair çok azdır. Tarihsel olarak bakıldığında elle sayılacak kadar kadın şairlerimiz azdırlar. Olanlar da aşka dair şiirleri yine erkek şairlere bırakılmıştır. Öyle ya, erkek egemenliğin hakim olduğu bir dünyada, kapalı toplum ve feodal kültürün hakim olduğu bir coğrafya da şair kadınlar aşkı işliyorsa, aşka çağrı yapıyorsa erkek gerici zihniyete meydan okuyordur. Çünkü isyan eden kadın devrim doğurur. “Romanım ol” eseri okuduğunuz da kadın şairlerin iç dünyası aşk, itiraz ve bilge deryası olduğunu sizler de his edeceksiniz.
Şiir için tanımlamalar yapmayı doğru bulmayanlardanım. Şu cümleyi kurarken, sadece bir düşünce olarak görülmesini isterim. Şiir, toplumla buluşurken özgürleştirici rolünü, itiraz ruhuyla birleştirir. İşte bu birliktelik, estetik bir eylem felsefesi olarak o büyük devinim her yerinde dolaşır. Şiir hem birey hem de toplumsal bir eylemdir, büyük bir hayalin yansısıdır. Şair Özlem Armen şiirlerin de toplumsal ruhu iyi yakalamış. Bu bağlamda bir şiirin de şöyle diyor “Göçmen kuşların terk edilişi / Geriye kalan yuvaları / Şiirler biter başka mısralar gerektirmez / Mor kıvılcımlar geçer kızıl gülümseyişimden /Yansımalar tutmuş tüm benliğimi / Sıcak bakışlarım suç ortağı…”
“Efsaneler dökülüyor dudaklarımdan,
Gülüşlerin gökyüzüne serpildi”
Şair, için de bulunduğu ve yaşayarak tanıklık ettiği sürgünleri, baskıları, hasreti ve özlemi çok güçlü dizelerle anlatarak tarif etmiş. “Doğduğun coğrafya kaderdir.” Derler.
Şair, doğup büyüdüğü coğrafyanın ikliminden çok etkilenir ve tarihsel olarak o coğrafyada yaşanan toplumsal alt-üst olayları şiirlerine taşır ve gelecek nesille aktarırken aynı zaman da muhalif kimliğini tarihe de not etmiş olur. Çünkü sanatçı sisteme muhalif olmalı. Sisteme muhalif olmayan şair halkaların gönlün de yer edinemez. Şair Özlem Armen şiirlerini yanı başın da yaşananları şiirsel dile “Romanım ol” demiş. Günümüz dünyasın da şiir can çekişirken, olayları, duyguları, istekleri, itirazları, arzuları, hasreti edebiyat sanatıyla isyanın sesi olup şiirle meydan okumakta muhteşem bir duygu devinimdir.
“Hüzün yeli savurdu beni Mayısın tarihi Patikalarına / Paramparça olmuş dağların düşü, / Şimdi seni düşlüyorum Göçmen turnalar misali / Takılan pranganın güncesindeyim / Aklım türkülerinde,” Dersimli bir şairin daime sorumlulukları da fazla olur. Hata çok ağır olur. O şapkalı bilgeye şiir yazmayan şairin bir yanı eksik olur. O bilge ki her şaire ilham olmuştur. Özlem Armen ilham aldığı ve beslendiği kaynaklar çok güçlü olduğu da aynı zaman da kanıtıdır. Çünkü doğa ve insan faktörü bir sanatçı ve şair için çok önemlidir. Şiirler de sadece Dersim doğasını anlatmak soyut olur. O gizemli dağlara bilgelikle sığınarak haksızlıklara karşı duranları şiirlerine taşırsan o zaman okullarda öğrencilerin, fabrikalarda işçilerin, tarlada köylülerin, evler de halkların dışarda sokakların şairi ve sanatçısı olabilirsin. Dolaysıyla şair Özlem Armen şiir diyalektiğini ustaca işlemiş bu eserin de “ROMANIM OL” eseri bu anlam da taktir ediyorum.
Ve o büyük devrimci ozan, ve o unutulmaz ezgilerin ustası, ve Dersimin en bilge Ozanı Garip Şahin’i “Romanım ol” kitabın da görünce en duygulu anlarım olduğu an oldu. O an sessizliğe bürünmemek elde değil. Boğazın düğümleniyor ve hafifçe gözlerin buharlaşıyor. Ona dair duygularımı burada aktarmam. Ama şairin ustaya dair bu şiirinden alıntı yapmadan ve ona dair iki laf etmeden geçmek de haksızlık olur elbette. Şöyle aktarmış şair;
“Dağların bilinmez gediklerin mağarasına sığınmıştı,
Ne söylese mısralar ağlıyor,
Deli ve paramparça olmuş dağın melodisi,
Dağların en ucunda ışık saçan güneşi öperken
Harlı bir ateşin hasretiyle kavruldu.”
Dağ dumandır, Vartinikte kış yamandır, kırmızı buz içinde… Gençliğimizin vazgeçilmez ve devrimci geleneğin sanatta en bilgesiydi. Özlem Armen bu ustaya bu dizeleri yazarken nasıl bir duygu içindeydi bilemiyorum. Ama bir gerçeklik var ki şiirin diyalektiğini kendine sığınak yaptığı burada ortaya çıkıyor. Her şeyden önce toplumun beleğinde yer edinmiş ve bedel ödemiş bilge insanlarımızı unutmaması takdire şayandır. Çünkü şairin bir görevi de iz bırakanları geleceğe aktararak hatırlatmaktır.
“Romanım ol” nehirlerde usulca akan su gibi bazen sesiz, bazen hüzünlü, bazen hırçın ve bazen de romantik bir kıvamda sayfalarda süzülüp düşüyor okuyucunun yüreğine. Sonra yüksek bir dağa çıkıp gün doğumu ile gün batımı görme isteği uyandırıyor şiirler. Son baharın sarı-sıcak şiirleri hüznü sarar ve nisan yağmuru güzelliğiyle ıslatır kirpikleri. “Kalbimden şu sıralar / Yağmur damlacıkları düşer / Renkli düşlerime / Toprak kokusu sarar hasretimi” …Toprak ve ekmek kokan şiirler tarih olarak da kökleri derin olan şiirlerdir. Gülten Akın’dan Pablo Neruda’ya, Yannis Rıtsos’dan Ahmet Arif gibi ustaların da şiirleri toprak ve ekmek kokardı. Şairlerin felsefesi özgürlük felsefesidir. Ondadır ki şairler normal yaşam da aykırı bir yaşam tarzına sahiptirler. Ekmek, şarap ve özgürlük onların tutkusudur. Şair Özlem Armen kendine has şiir dokusu olmasına rağmen şiirleri toplumsal dokusuyla özgür bir dünya tutkusunu haykırmaktadır.
Kısacası “Romanım ol” Munzur aşkıyla kilim nakışları gibi işlenmiş sayfalara.
Ve işte şairin not defteri böyle akıcı. Hayat kısa, kuşlar uçuyor ve şiirleri ne kadar benliğimize sığdırırsak hayatta o kadar güzel olur. Eski bir kemanın sesinde akar gider zamana şiirler. Eski masallarda olduğu gibi bir gün yaşlı bir anne oturur ve dokunur bu imgelere. İşte o zaman şiir yeniden toprağa düşer ve yaratır sıcak düşlerde insanı.
“Romanım ol” anne sıcaklığıyla yoksul sokakların imgelerini dokuyarak okuyucuyla buluşturan Özlem Armen’i kutlarım.