Sanırım ilkin, ÖDP’nin ilham kaynaklarından Oğuzhan Müftüoğlu, yeni yıl yazısında yazdı bunu. “Çare CHP ve HDP dışında kalan, onların kapsayamadığı geniş toplumsal muhalefetin birleşik gücünde, bu gücün bir alternatif toplumsal-siyasal bir güç olarak örgütlenerek kendisini ortaya koymasında…” demişti.
Sanırım ilkin, ÖDP’nin ilham kaynaklarından Oğuzhan Müftüoğlu, yeni yıl yazısında yazdı bunu. “Çare CHP ve HDP dışında kalan, onların kapsayamadığı geniş toplumsal muhalefetin birleşik gücünde, bu gücün bir alternatif toplumsal-siyasal bir güç olarak örgütlenerek kendisini ortaya koymasında…” demişti.Ve şöyle devam etmişti: “Böyle devrimci bir muhalefet hareketinin temel gündemi de, öyle bütün meseleyi Erdoğan’ın nasıl olursa olsun gitmesi, yolsuzluk vb. konularda değil, yoksul emekçi halkın doğrudan yaşadığı, hayatına değen, canını yakan gerçek sorunlarda yoğunlaşmalı, kendi alternatifini de orada kurmalı.”*
Bu perspektife yakın bir konuşmayı ÖDP Kongresi’nde ve sonrasında verdiği röportajlarda ÖDP Başkanlar Kurulu üyesi Alper Taş’tan da dinledik. Aslolan CHP ve HDP dışındaki sosyalistlerin, toplumsal muhalefet güçlerinin birliğiydi. Bu güçler birleşerek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak aday çıkartmalıydı. Sanırız, ÖDP Kongresi’ni bu yönlü pratik girişimler izleyecektir.
CHP ve HDP’yi aynı kefeye koyan bu formül tümüyle hatalıdır. Hem CHP’ye hem de HDP’ye dair çok köklü yanılgılar içermektedir.
CHP, Türkiye mali sermayesinin (finans kapital) partisidir, Türk milliyetçisidir, militarist, ulus-devletçi bir partidir. AKP-MHP faşist mihverinin şu an için dışında kalması, onu bir muhalefet partisi konumunda tutsa dahi, pek çok kritik eşikte bu ikiliyle birlikte hareket ettiği de bir gerçektir. Yenikapı mitingine katılarak HDP başta gelmek üzere bütün muhalefetin kriminalize edilmesine destek sunan CHP’den başkası değildi. Dokunulmazlıkların kaldırılmasında, böylece HDP Eş Genel Başkanlarının hapsedilmesinde kilit rolü “Anayasaya aykırı ama Evet” diyen CHP oynamıştı. Suriye-Irak savaş tezkerelerine her seferinde Evet oyu veren CHP’ydi. Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki bağımsızlık referandumuna karşı savaş ilanı dahil her türlü zor yöntemini öneren yine CHP’ydi. Böyle bir partinin HDP’yle kıyaslanması, ona denk, benzer bir parti sayılması tümüyle hatalıdır. Her halde, CHP içindeki kimi burjuva demokrat unsurların (Selin Sayek Böke, Canan Kaftancıoğlu vb.) varlığının bu partinin kurumsal kimliğini zerre kadar etkilemediğinin anlaşılması bakımından 2015’ten bu yana gelen süreci anahatlarıyla ele almak yeterli gelecektir.
Diğer yandan, HDP ise, ezilenlerin birleşik cephesidir, faşizme karşı demokrasi mücadelesi veren toplumsal ve siyasal güçlerin koalisyonudur, programı tümüyle soldur, sosyalizme de açıktır. HDP işçi sınıfı ve ezilenlerin Meclis’teki siyasal temsilcisidir. Her üç üyesinden biri bunun için hapsedilmiştir. Bu ağır terör ortamına rağmen, Eş Genel Başkanları başta gelmek üzere HDP tam bir kararlılık sergilemiş ve zalime baş eğmemiştir. ÖDP bütün bu süreç boyunca HDP’yle sınırlı da olsa bir dayanışma sergilemiş, ancak HDP’yle birleşik antifaşist mücadeleye yanaşmamış, demokrasi bloğunu kurmaktan sistematik olarak uzak durmuştur. Oysa CHP’nin her türlü çağrısına (Taksim mitingi, Adalet mitingi, Adalet kurultayı vb.) etkin biçimde katılmıştır. Hatta, Alper Taş, henüz yerel seçimlere iki yıl varken, Adalet Kurultayı’nda, Kemal Kılıçdaroğlu’na kürsüden bizzat seslenerek “Yerel seçimlerde ortak adaylar çıkartma” çağrısını yapmıştır.
HDP’nin toplam nitelik itibariyle sol bir parti olduğu gerçeğinin yadsınması, sosyalist hareketi HDP dışındaki sosyalistlere daraltma görüş açısıyla el ele gidiyor. (HTKP’den Metin Çulhaoğlu da benzer bir yazı yazmıştı.)** Sosyalist hareketin birçok damarının HDP bünyesinde bulunduğu gerçeği yadsınarak, HDP salt Kürt hareketinin partisi olarak sunuluyor. HDP programında, Meclis Grubu’nda, yerel örgütlerinde cisimleşen, Türkiye sosyalist hareketinin farklı kesimleriyle Kürt siyasal hareketi arasındaki sentezleşme yok sayılıyor.
Bütün bunlar, AKP faşizminin gemi azıya aldığı, en geniş antifaşist birliği kurmanın bir tercihin ötesinde zorunluluk haline geldiği şartlarda yapılıyor. HDP’den ve onu oluşturan güçlerden uzak durmayı, onlara mesafe koymayı birincil sabit sayarak bu sürece nasıl yanıt olunabilir ki?
*İmkânsızı iste, gerçekçi ol, 31.12.2017, BirGün Pazar
** “‘Türkiye solu’ kavramıyla HDP/HDK oluşumlarının ve CHP’nin dışındaki solcuları, sosyalistleri kastettiğimizi hemen belirtelim.” (Demirtaş, Kaftancıoğlu ve sol, 16.01.2018, İleri Haber)