SİNBO DİRENİŞÇİLERİNE BİN SELAM; ÖZELLİKLE KADIN DİRENİŞÇİLERE!

SİBEL ÖZBUDUN

“Özgürlük mücadelesi, sadece

özgürlüğe ulaşmak değildir;

bu mücadele, insan karakterinin

en güçlü, en kararlı ve

en mükemmelini geliştiren

bir kurtuluş mücadelesidir.”

Merhaba, Sinbo Direnişçileri,

Merhaba, Sinbo Direnişinin Dostları,

Sizlere teşekkür borçluyuz.

Yıllardır unutturulmaya çalışılan bir şeyi hatırlattığınız için…

Yüzlerce yıllık bir bilgiyi: Patronların düzeninde işçilerin, emekçilerin en küçük, en sıradan haklarını dahi ancak direnerek, mücadele ederek kazanabileceğini.

Ve kazanımlarını korumak için her daim uyanık, kararlı ve örgütlü olmaları gerektiğini…

Patronların serveti, emekçilerin çalınan emeği, yaşamıdır.

Emekçilerin eline ancak hayatta kalmalarına yetecek kadar geçmelidir, onlar en insanlık dışı koşullarda yaşamalıdırlar ki bu servet durmaksızın büyüsün.

Bu yüzden patronlar dik duran, mücadele eden, örgütlenen işçileri sevmezler.

Onların istedikleri, azla yetinen, işsiz kalırım korkusuyla çalışma ve yaşam koşulları ne denli sefilane olursa olsun, ağzını açmayan, uysal kurbanlıklardır.

En küçük itiraza işten çıkarmalarla, polis copuyla karşılık vermelerinin nedeni bu.

Siz bu oyunu bozdunuz.

Bir avuç emekçi, direniş çadırınızı diktiniz Sinbo patronunun karşısına.

Ve fabrikanıza sendikanızla birlikte dönmeyi başardınız.

Patronların ve iktidarın pandemiyi ganimet bilip en küçük bir kıpırdanmayı dahi gözaltılar, tutuklamalarla bastırmaya kalkıştığı 2020 yılı boyunca İstanbul’da, Darıca’da, Eskişehir’de, Bursa’da, Muğla’da, Çorum’da, Ermenek’te, Soma’da ve daha nicelerinde tutuşan kıvılcımlar, önümüzdeki büyük yangının habercileri…

Emekçiler, bıçağın kemiğe dayandığının bilincindeler.

Sefalet ücretlerine, işsizlik ve açlık ve polis copuyla terbiye edilmeye “yetti artık” diyorlar.

İşçi sınıfı itiraz etmeye başlayınca, hayat, güzelleşir.

Bu itirazın işaret fişeklerinden olan Sinbo direnişçilerine selam olsun.

Ve size özellikle selam olsun, direnen kadın işçiler!

Son yıllarda sesiniz çok daha gür çıkmaya başladı. Direniş önlüklerinizle en ön saflarda yerinizi alıyor, koca koca şirketlere kafa tutuyorsunuz.

Oysa biz kadınlara doğduğumuz andan itibaren sessiz, uysal, itaatkâr olmak belletilir. Babaya, kocaya, hocaya, patrona, devlete… Velhasıl tüm “velinimetlerimize” boyun eğmemiz… Dayakla, katledilmekle, işten çıkartılmakla cezalandırılmamak için sorgusuz sualsiz, canla, başla hizmet etmemiz… Evde kocaya, işyerinde patrona…

Hem evde hem işte, günümüzün büyük bölümü çalışarak, didinerek geçse de dünya yoksullarının çoğunu biz oluşturuyoruz.

Çalışma yaşamında kadınların payına düşen, işsizlik, düşük ücretler ve güvencesizlik… Kadın işçiler erkeklerden daha düşük ücretlerle, daha uzun süreler çalıştırılıyorlar.

İki yakamızı bir araya getirebilmek, çocuklarımızın defter-kalem masraflarını karşılayabilmek, el yakan elektrik, gaz faturalarını, kirayı ödeyebilmek için çırpınırken, “kadın evinin süsüdür”, “kadının en kutsal görevi anneliktir” teraneleriyle evin barkın bütün yükü de sırtımıza yükleniyor.

2019’da bu ülkede 500 bin kadın, ev işlerine geri dönmek zorunda bırakıldı. 12 milyon kadın ise, iş bulamadıkları ya da çocuklarına bakacak kurumlar olmadığı için “ev kadını” olarak geçiyor kayda.

Patronlar ve düzen kadınları “parya” olarak görüyor: hem üretim hem de yeniden üretimde boğaz tokluğuna çalıştırılacak.

Ama bıçak kadınlar için de kemikte… Direniş önlüklerini giydiler işte. Bazen tek başlarına, bazen onlarcası, yüzlercesi bir arada, “Yeter artık!” diye haykırıyorlar. Sefalet ücretlerine, iş yerinde aşağılanmaya, işten atılmaya, uzun çalışma saatlerine, mesai bittiğinde ev işlerinin yükünü tek başına sırtlamaya, koca dayağına… yeter!

Bu dünyayı ekmeği ve onurlu bir yaşamı birlikte paylaşacağımız bir kardeşlik sofrasına çevirebiliriz oysa…

Kadın erkek, tüm emekçilerin insanca koşullarda çalışıp, insanca koşullarda yaşadığı, hiç kimsenin gece yatağa aç girmediği, kimsenin gelecek kaygısı duymadığı, kimsenin parasızlık nedeniyle sağlık hizmetlerinden, eğitim hakkından yoksun kalmadığı, başka bir dünya mümkün.

Kadın-erkek emekçilerin kendileri için kendi elleriyle inşa edeceği bir dünya. Kimsenin kimseyi ezmediği, kimsenin kimseyi sömüremediği…

Sizler böyle bir dünyayı yaratmaya giden yolun köşe taşlarısınız

Hayatı, dünyayı güzelleştirmek için o görkemli yola çıkanlara selam olsun!

N O T L A R

2 Ocak 2021’de Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) canlı yayınında yapılan konuşma… Newroz, Ocak 2021…

Emma Goldman.