https://www.youtube.com/watch?v=XgFYHVxhXnw


Anadolu'nun birer bireyi olarak her zaman misafirperverliğimizle, kadınlara, çocuklara, ezilenlere,  verdiğimiz destekle tüm dünyada tanınıyoruz.


Elbette bizden yüzyıllar öncesinde yaşamış atalarımızdan öğreneceğimiz çok fazla şey var. Gözlerimizi büyüterek baktığımız batıda kadının erkeğin bir malı olarak görüldüğü zamanlarda anadoluda yani şuanda toprağına bastığımız coğrafyada bizler kendi kadınlarımıza çoktan haklarını vermiştik.



Peki şimdi neden rolleri değiştirdik?



Bizler hiçbir dayatmaya boyun eğmeyen insanlarken, şimdi türlü zulüm karşısında sessiz kalıyoruz.

Adeta üç maymunu oynuyoruz.

Türkiye'de kadın katillerine uygulanan iyi hal, tahrik gibi ceza indirimleri yargıda hakim olan katil zihniyeti gözler önüne seriyor.


İşte o zihniyetten bazıları şunlar: 

Ankara'nın Çankaya ilçesinde bir şahıs eski eşini öldürmüştü. Hakkında tasarlayarak öldürme suçundan dava açıldı. Daha sonra şahsın mahkeme içindeki tavırlarından dolayı cezada indirime gidildi.

2014 yılında ise eşini tekme tokat ve sopayla saldırarak onun ölümüne sebep olan katil eşe 4 yıl hapis cezası verildi. Buda yetmeyince indirimle üç yıla indirildi.


Bu sunduğum haberler en hafif türden haberlerdir. Hala birçok mahkemede tecavüzcülere katillere ceza verilmeyerek yada yeterli ceza verilmeyerek davalara nokta konuluyor. 

Türkiye'de adalet hiçbir zaman doğru kararlar veren bağımsız bir merci olmadı, taciz tecavüz zorla evlendirme gibi olayların önünü kapatamadı. 


Bu sorunların çözümü hem çok basit hemde çok zor..

Öncelikle cehaleti yıkarak bu sorunları çözeceğimiz konusunda hem fikir olmalıyız. Her aile kendi içinde adaleti ve insana saygıyı bir sonraki nesillere aktarırsa birkaç nesil sonra zaten böyle sorunlar kalmamış olacak..


Tabiki eğitim vermek cehaleti yıkmak zor şey, bu eğitimi yayana kadar yine birçok vaka olacaktır. Bu vakalar karşısında caydırıcı cezalar verildiği takdirde umut ederim ki ülkemiz daha yaşanılır bir hale gelebilir.


Aslında tek suçu toplumda, bizlerde aramak yanlış olur. Bazen suçluyu bulmak için kafamızı yukarı kaldırmamız yeterlidir. Örneğin bir vakıf yurdunda cinsiyet ayırt etmeden tecavüzler yaşanmıştı.


Bir okul kantininde bir tostun içinden bir tüy çıktığı taktirde o kantine uygulama yaptırılır ve kantin kapatılır. Ancak Türkiye'de bu olaylar böyle işlemiyor, maalesef bir Türkiye'de bir vakıfta tecavüzler yaşandığı zaman o olayın üstü kapanıyor ve birkereden bir şey olmaz deyip dava sonuçlanıyor.


Sorgulamadığımız hesap sormadığımız için o kadınların çocukların ölümünden sorumluyuz, hiç bir inanış hiç bir hukuk kuralı bizlere insanlara karışma hakkını vermedi. Önemli olan Suavi'nin de dediği gibi; 

Tecacüzü aklayan,

Tecavüzcüyü saklayan,

Yalanı zeka sayan,

Talanı alkışlayan,

Emekçisini soyan,

Şiddeti görev sanan bir ülkede insan kalabilmek..


Yarının garanti olmadığı bu dünyada kardeşçe olmasa bile dostça saygı ile yaşamayı deneyebiliriz.


Şunu bilmeliyiz ki,

Ahlaklı hiç bir devlet yoktur, bu yüzden yurttaşlarının ahlaklı olması gerekir.

Ahlaklı yurttaş insana değer veren devleti ancak o zaman oluşturabilir ve devlet bu doğrultuda değer insanını oluşturacaktır.


Dayatmalara ve baskılara karşı baş kaldırdığımız, hakkımızı sonuna kadar aradığımız güzel günlerin özlemi ile hoşça kalın.

Serhıldan Hülakü - www.youtube.com/SerhıldanHülakü