Merhaba, ehlen ve sehlen ey canlar dahi cânanlar! Karda çamurda, yağmurda doluda, ayazda baharda, tarlada pazarda, salıda çarşambada, gâh orada gâh burada, iç içe ve dahi içten içe birbirleriyle şöyle böyle geçinip giden ahalinin birlik, dirlik ve dahi huzuruyla oynayarak, memleketin başında karabulutların dolanmasına sebep olanlardan yana rahat yok bize. Maazallah birilerinin arka deliğinden ‘zort’ diye bir ses çıkıverse, memleket durduk yere sele gidecek, a cancağızlarım! Cihanda bir emsali bulunmayan bu cennet vatanın habire cinnet geçirmekle meşgul dikkafalı, mintanı yamalı, havalı mı havalı bazı kulları arasında asayişi bozan homurtular yükselmeye başladı.
Merhaba, ehlen ve sehlen ey canlar dahi cânanlar!
Karda çamurda, yağmurda doluda, ayazda baharda, tarlada pazarda, salıda çarşambada, gâh orada gâh burada, iç içe ve dahi içten içe birbirleriyle şöyle böyle geçinip giden ahalinin birlik, dirlik ve dahi huzuruyla oynayarak, memleketin başında karabulutların dolanmasına sebep olanlardan yana rahat yok bize. Maazallah birilerinin arka deliğinden ‘zort’ diye bir ses çıkıverse, memleket durduk yere sele gidecek, a cancağızlarım!
Cihanda bir emsali bulunmayan bu cennet vatanın habire cinnet geçirmekle meşgul dikkafalı, mintanı yamalı, havalı mı havalı bazı kulları arasında asayişi bozan homurtular yükselmeye başladı. Memleket hudutları dâhilinde aç biilaç yaşayıp, üstüne üstlük sopa yemekten gına getürdük diyerekten saltanatı sallayıp duranlara kına yaktıran bazı nefissizler, dikenli dilleriyle tehlikeli olmanın da ötesine geçtiler. Açlıktan kokan ve dahi hiç tükenmeyen nefesleriyle, hak, hukuk ve dahi adalet tellallığına soyunarak, dövene elsiz, soyup soğana çevirene dilsiz memleket evlatlarını kışkırtıp, ondan sonra da topyekûn mukavemette bulunmak içün talim üstüne talim yapıyorlar.
Bu değirmenin suyu nereden geliyor, bizim unumuz ne diye öğütülmüyor, yananı Mevlâ niye görmüyor, üstteki alttakini niçin hep öpüyor gibisinden boş boş suallerle suyu bulandıran işbu nankör, hain ve dahi asi kulların eline, gözüne, dizine ve dahi gerisine dursun!
Yetmiş iki milletten müteşekkil Devlet-i Âliye-yi Osmâniyye’nin elde kalan bir tek kara parçası üzerinde tek millet, tek sancak, tek vatan, tek devlet şiarıyla varını yoğunu ortaya koyan son devrin sultanına diş bileyen üç beş çapulcu, memleketin bahtının miftahı hürriyet ve dahi meşverettir diye bas bas bağırarak fitneye sebep oluvermekte. Bu fitnecilerin ele avuca sığmaz, nush ile uslanmaz ele başları ise, istikbâlde her nevi istibdada zinhar yol vermemek içün hem yardan hem serden vazgeçmeyi bile göze almakta. Cihana nam salan, hep kahraman ehli imana karşı bu ne yaman bir inattır, ey ihvanlar!
Binâenaleyh, yüce hünkârımızın arkasından olmadık dolaplar çeviren yumuşakça tipler, ümmetin son kalesini içten fethedebilmek içün saman altından yürüttükleri suya zehir katıp, meydanı boş âlemi bir hoş etme gayretindeler.
Makam-ı Hilâfetin hilâfına her önüne gelenle ittifak halindeki bu münafıkların bozgunculuk merakı, bir vakitler gülünce yüzünde güller açan devletlû sultanımızın mübarek simalarını sirke satar hale getirdi. Pazara kadar değil mezara kadar sürüverecek husumetin fitilini ateşleyip,idareye el koymak içün köşe bucak elini ovuşturanların vay haline!
Kefere-i fecere ile el birlik gül birlik memleketi başsız, her daim ileriye bakanları gözü yaşsız bırakmak içün seferber olanları durduracak, deryaları aşıp bir avuç suda boğulacak, hünkârımızın yanı sıra hiç durmadan yola koyulacak, sicim gibi yağan yağmurda hep beraber ıslanacak sadık kullar, hin-i hacette cin gibi ortaya fırlayarak bu fitneye de bir son verecektir evvelallah!
Müstevlilerin gazına gelip eline sazı alan bilumum aymazlar, İslâm’ın sancaktarı, ehl-i sünnet ve'l-cemaat Türkoğlu Türk’ün ateşle, ateşin suyla, suyun da pişmiş aşla imtihan olduğu pek çetin günlerden geçmemize vesile olmakla kalmayıp, nesilden nesile sirayet edecek gevşeklik ve dahi serbestlik mikrobunu, himmet ve azme muhtaç ümmetin fertlerine bulaştırmak içün birbirleriyle yarışır iken, Müslümana bağdaş kurup oturmak yaraşmaz gayri!
Gâvurun fennine kanıp ahlâkıyla ahlaklanan, din ile devlet işlerini birbirine karıştırmayan, yemin edip sağ yanına yatmayan yersiz ve dahi gayri millî zararlı tipler memleket sathına yayıla yayıla güdülemez bir safhaya geldiler ise, şanlı ecdadımızın kanlı canlı ayak izlerini takip eden hünkârımızın buyruğu üzere behemehâl kuyruğu dik tutup, taarruza geçmek icab eder.
Mamafih, ferman padişahınsa dağlar bizimdir diyerek, burnunu havaya dikerek salım salım gezinen, hizaya gelmemek içün de bir gıdım dahi esnemeyen sünnetsiz kullara haddini bildirmek, henüz ana rahminde iken sülüsünü alıp çakı gibi bir nefer olarak cihana geliveren her bir memleket evladının birinci vazifesi olmalıdır.
O gür sesiyle kulaklardaki pası silip süpüren azametli sultanımızın mevcudiyetinin ve dahi yeniden cihana hükmetme cihetindeki mübarek davasının yegâne teminatı, gözünü daldan budaktan, atını sarp yokuştan esirgemeyen has cihangir kullarıdır.
Memleket toprakları üzerinde biten bin bir çeşit nebatat ile hayvanatın haklarına varıncaya kadar her bir şeyi didikleyip maraza çıkaran ve dahi saraydakilere gıcıklık olsun diye kaşınıp duran uyuzlara pabuç bırakacak değiliz.
Yetti gayri diyerekten tahtını alaşağı edip, memleketin bahtını açmak içün ha bire taşlanıp duran son devrin sultanına kem gözle bakanları kılıçtan geçirir ve dahi tahtalı köyün kapısına varan dört kollu sandığa bindiririz! O hünkârımız ki bizim canımız, feda olsun kanımız!