- Narin kız öldürüldü, Diyarbekir'de!

Her çocuğun kanatları altında kendini güvende hissetmesi gereken 'kutsal aile' de katledildi!

O akraba kalabalığı içinde ne kadar da kimsesizmiş yavrucak...

Ne annesi anneymiş, ne abisi abi. Ne hala ne amcalar ne kuzenler kuzenmiş... Öyle ölümcül bir yapayalnızlık...

"Zina tartışmalarında asıl hedef kadınlar" "Zina tartışmalarında asıl hedef kadınlar"

- Sıla bebek tecavüze uğradı, Tekirdağ'da!

Bir damlacık yavruya 'kutsal aile' çatısı altında üvey baba ve ergen oğlanlar tecavüz ettiler, bedenini sakatladılar...

Ya Allah aşkına 2 yaşında bir bebek...

Ağzında emziği...

- Leyla'nın 18 gün sonra cesedi bulundu Iğdır'da!

Dedesinin evine gitmişlerdi Şeker Bayramı'nda, 'kutsal aile'nin ellerinde can verdi masum.

Öyle güzel öyle narin, gözleri karanlıkta parlayan yıldızlar gibiydi...

Henüz 4 yaşındaydı!

- Müslüme, 'kutsal aile'nin kanatları altında tecavüz edildi, öldürüldü, Karaman'da!

Tecavüz eden ve katleden hem dedesi aynı zamanda öz babası olan bir mundardı. Müslüme

ancak 3 bahar yaşayabildi bu dünyada.

Hepi topu çekirdek kadar bir kız ya...

- Şu 'annelik' ve 'kutsal aile' kavramlarının üstündeki örtüyü biraz açabilsek, kırılan sayısız kolun yen içinde kaldığını görebilirdik...

Ve bu hayatta hiçbir kurumun, ideolojinin, amacın kutsal olmadığını, tek kutsalın yaşam hakkı olduğunu bilirdik...

Hepimizin bilip konuştuğu detayları tekrarlamak istemiyorum ama hatırlamakta yarar olduğunu düşünüyorum.

Yakalanabilen bu şerefsizlere verilen cezaların fazla caydırıcı olmadığı zamanlarda farklı ve acil çözümlere ihtiyaç var. Ciddi bir tecrit gerekiyor belki de. Bu tecavüzcüler bu çocuk katilleri önce kendi aile fertleri ve arkadaşları komşuları akrabaları tarafından tecrit edilseler, toplumdan dışlansalar caydırıcı bir baskı oluşabilir mi?

Bir de kalbimi acıtan iki şey var Narin'in katlinde.

Çocuk kaybedildikten iki gün sonra annenin bir röportajını izledim. Kızının 'kaçırıldığı' senaryosundan hareketle anne, kaçıran kişiye sesleniyordu; ' kızımı bir köşeye at da git!

Beni ağlatma! Peşine düşmeyeceğim, beni her gün ağlatma!' diyordu. Bilinmeyen bir kaçırana değil, çok yakın birine yalvarıyor gibiydi.

Ve amcanın telefon dökümünde adamına sorduğu, ' yaşıyor mu, ölü mü?' sorusu Narin'in annesinin yalvarması ile örtüştüğü kadar daha da korkunç bir soruyu akla getirmiyor mu?

Acaba diyorum, çocuk hâlâ nefes alırken mi o balçığa gömülüp üstü taşla bastırıldı?

Çocuğu gömdüğünü söyleyen kişi, 'ayağı çuvaldan çıkmıştı içine koydum' diyordu ya...

Narin'in cenaze namazında imamın insanlara seslenişi bence çok değerliydi...

' Bu musalla taşında yatan hepimizin vicdanıdır!'