21. yüzyılda insan yaşamının merkezine oturmuş bulunan elektrik vazgeçilmez bir insan hakkıdır.

 

 

 

21. yüzyılda insan yaşamının merkezine oturmuş bulunan elektrik vazgeçilmez bir insan hakkıdır. Günümüzde elektriğin kesilmesi, hayatın kesilmesiyle eş anlamlıdır.


Enerji Bakanı Fatih Dönmez, bir milletvekilinin sorusuna verdiği yanıtta açıklıyor: "2019 Ocak-2019 Eylül, 9 aylık dönemde borcunu ödeyemediği için hakkında işlem yapılan elektrik abone sayısı 3.365.784, doğal gaz abone sayısı 710.364’tür.”

Sadece 2019’da 3.5 milyon yurttaşın elektrik sayaçlarına mühür vurulmuş.

2016, 2017 ve 2018 yıllarını kapsayan son 3 yılda borcunu ödeyemediği için elektriği kesilen abone sayısı 17.8 milyon.

Elektriği kesilen mesken sayısı ise 12 milyon.

Yani son dört yılda elektrik şirketleri, toplam 21 milyon kere elektrik kesmişler.

AÇMA-KAPAMA BEDELİ YENİ SOYGUN ARACI

Elektrik dağıtım işi AKP iktidarı tarafından tamamen özelleştirildi. 21 bölgede 21 şirkete satıldı. Kamu hizmeti olması gerekirken, özel şirketler eliyle yürütülüyor. Dağıtım işi kamuda iken elektrik kesmeler çok daha azdı, oysa özel şirket acımıyor. Tak, basıyor mührü sayaca. Geri açmak için de “açma/kapama bedeli” adı altında ek para alıyor.

Elektrik şirketleri “açma-kapama bedeli” adı altında önceki 3 yılda 500 milyon lira toplamış.

Yani elektrik kesme işinin kendisi bir kâr kapısı olmuş bu şirketler için.

Ekonomik krizle birlikte elektrik kesme, halkın boğazına yapışan bir ele dönüştü.

Biz o eli en son Fatih’te intihar eden dört kardeşin acı hikâyesinden anımsıyoruz. Eve ambulansın ardından gelen BEDAŞ ekibi, elektriği kesmiş, sayacı mühürleyip gitmişti.

Mardin’de DEDAŞ’ın 1453 çiftçinin elektrik borcunu gerekçe göstererek 240 köyün elektriğini toptan kesmesinde ya da kayyumun borçlarını gerekçe göstererek MARSU’nun elektriğini kesmesinde, bütün Mardin’i susuz bırakmasında da aynı gözünü kâr hırsı bürümüş zihniyeti yaşamıştık.

ELEKTRİĞİN KESİLMESİ HAYATIN KESİLMESİYLE EŞ ANLAMLIDIR

Meskenler bir yanda, esnaf diğer yanda, elektrik kesme teröründen zarar görüyor.

Örneğin Aydın Marangozlar Odası Başkanı Süleyman Algün, şöyle demiş"İnsanlar ekonomik olarak zor günler geçiriyor. Telefon veya elektrik açma kesme işi resmen insanlara zulme dönüşmüş, açma kesme biriminde çalışanlar adeta terör estirmekte ve insanlara insan gibi davranmamaktadır. Son 6 aydır bir çok sanatkar faturayı kesme tarihinde zor ödeyebilmektedir. Zaten zorda olan ve psikolojisi bozulan bu insanlara işyerinde çalışırken gelip terbiye sınırlarını aşan ifadeler kullanıp, sonra elektrikleri bakstan kesmek akla mantığa uyan bir durum değildir. Geçtiğimiz ayın faturası ödenmemiş, dün aradılar geçen ayki faturayı yatırdım. Bu ayın fatura ödeme tarihleri ev 24, işyeri 25 Haziran olmasına ve 1 gün geçmesine rağmen elektrikleri bakstan kesen dağıtım şirketini kınıyorum."

21. yüzyılda insan yaşamının merkezine oturmuş bulunan elektrik vazgeçilmez bir insan hakkıdır oysa. Kesilen elektrik, çocukların ısınamaması demek, derslerine çalışamamaları demek, televizyon, internet gibi haberleşme olanaklarından yoksun kalmak demek, buzdolabındaki yiyeceklerin bozulması demek vb. Günümüzde elektriğin kesilmesi, hayatın kesilmesiyle eş anlamlıdır.

O FATURADA KİMİN ELİ YOK Kİ?

Standart bir elektrik faturasını elinize aldığınızda, cebinize sokulan eli hissedebilirsiniz. Tükettiğiniz elektrik ne kadar? Ödeyeceğiniz miktar ne kadar? Devlet sizden hangi vergileri kesiyor? Yani sorun sadece özel şirketler değil. Hemen her faturadan üçte bir veya daha yüksek oranda vergi kesen devletin de eli, vatandaşın cebinde.

ELEKTRİK ŞİRKETLERİ İFLASIN EŞİĞİNDE

Meskenler için belli bir düzeyin altındaki elektrik bedelsiz olmalıdır. İlk etapta aylık 180 kilovatsaat gibi bir düzey belirlenerek, bunun altında kullanan hanelerden ücret alınmamalıdır.

Elektrik dağıtım işinin devredildiği özel şirketlerin borcu 47 milyar dolara çıktı. Bu borçların büyük kısmının batık olduğu bankalar tarafından da kabul edildi. Enerji şirketleri, borçlarının faizini dahi ödeyecek halde değiller. Bu köşede daha önce, enerji sektörünün batık borçlarının yükünü kimin üstleneceği konusunda bankalar ve hükümet arasında yürütülen sıkı pazarlığı aktarmıştık. Ancak neticede hükümet desteğiyle batık borçlardan kısmen kurtarılsalar da bu şirketler halen iflasın eşiğindeler. Batık borçları, özelleştirme için ödedikleri bedelin birkaç misli olan bu şirketler kolaylıkla yeniden kamulaştırılabilirler.

ELEKTRİK DAĞITIMI KAMU HİZMETİ OLMALI

Özelleştirmenin gerekçesi olan verimlilik sağlamak gibi söylemlerin altı boş olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Her yurttaşı doğrudan ilgilendiren ve yüksek toplum faydası içeren elektrik dağıtımı hizmetinin mutlaka kamu hizmeti olarak yürütülmesi gerektiği pratikte de görüldü.

Kamu hizmeti olarak, kâr için değil, toplum ihtiyaçlarını karşılamak için yürütüldüğünde, temel elektrik kullanımı bedelsiz hale getirilebilecektir. İş yeri elektriğinde de esnafa daha düşük bir tarife getirilebilir. Kuşkusuz, elektrik için söylenenler, su ve doğalgaz için de geçerlidir.

Ancak krizin halkı en ağır biçimde vurduğu bugün, çok acil olarak, enerji sektöründeki yamyam özel şirketlerin elektrik kesme işlemleri yasaklanmalıdır. En azından buna belli bir sınır getirilmelidir. Yoksa, batık pozisyondaki bu şirketlerin bir günlük gecikme için bile sayaç mühürlemesinin önüne geçilemeyecektir.