KÖKENLİ DEĞİL KENDİSİYİM Doğada bir kural var her canlı kendi kökü üzerinde gelişir  ve yaşamını öyle sürdürür. Son zamanlarda durmadan Kürt “kökenli” olarak adlandırılıyoruz.

 

 

 

 

KÖKENLİ DEĞİL KENDİSİYİM

Doğada bir kural var her canlı kendi kökü üzerinde gelişir  ve yaşamını öyle sürdürür.

Son zamanlarda durmadan Kürt “kökenli” olarak adlandırılıyoruz.Bende bu  buhranlı tanımalamaları çoktan atlattığımızı düşünüyordum.

Türk kökenli Kürt olmaktan Kürt olduğumuzun kabul ölçüleri yılların emek ve bedelleriyle  çoktan oluşmuştu.

Ama her dönemin atmosferine göre kökenli olduk, olmadı yoksunuz denildi.Bir baktık kürt olmuşuz ve Kürdistan varmış (!)

Bu süreç yaşanınca 1993 de yaşadıklarımı hatırladım.O dönem üniversite yıllarında 14 günlük gözaltı sürecinden sonra mahkeme hakimini beklerken iyi polis rolü oynayan şahıs klasik yöntemle Kürt-Türk ayrımı olmadığını herkesin aslında Türk olduğunu söylerken,

Ben de bak kafam karıştı geçen TRT haber de Irak Kürdistan Demokrat partisi ve Kürdistan Yurtsever Birliği diyordu.Onlar kürt ve orası Kürdistansa acaba biz ne oluyoruz.

-Olur mu Irak 50-60 yıllık devlet onlar bizim gibi köklü mü ?

-Desene Osmanlı oralardan erken ayrılsaydı onlarda Kürt  olamayacaktı dedim.

Bunun üzerine adam söylenip gitti.Tabii sonuç cezaevi süreci oldu.

****

Binali Yıldırım’ın ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün davet ettiği millet temsilcileri arasında Kürdistan mebusu da vardı, Lazistan mebusu da vardı’ deyince Kürdistan var mı yok mu ? tartışması yeniden başladı.

Ama Binali Yıldırım doğru söylüyor meclis tutanaklarında bu tanımlama var .

Acaba yarın herkes meclis tutanaklarında ve Mustafa Kemal Atatürk ün kullandığı Kürdistan dan geliyorum derse

Ee  artık nasıl yok diyeceksiniz.

Yoksa bu 23 Haziran seçimine kadar mı geçerli derseniz.

Seçim sonrasında

Acaba hukuk ne der ?

ikili yorum yapar mı ?

Yoksa kimin söylediğine mi bakar ?

***

Bu ortam da bir genç Kürt olduğu için bir kadın tarafından redd edilince yaşamına son veriyorsa ve bunu yaparken Kürt-Türk birliğinden söz edebiliyorsa  buna karşı

Biri ısrarla kardeşlik ve birlikten bahs ederken, birileri de çok dar kısır tartışmalar içinde halklar arasında düşmanlık rüzgarı ekerek artık nasıl bir ortam yarattıklarını görüyorlar mı?

Onlar görmüyorsa bu ülkede her gün kardeşiz diyenler bu nasıl kardeşlik demesi gerekmez mi?

Yoksa halkların birlikte demokratik,özgür bir coğrafyada barış içinde yaşamaları birilerinin kabusu mu oluyor.Varsın bu kabus onların olsun ama biz kendi korku duvarlarını aşalım.

Bu gencin annesi de Uğur,Ceylan,Enes,Ali ismail ve adlarını  saymaya sayfaların yetmeyeceği anneler gibi onurlu bir barışı savunacağına yürekten inanıyorum..

****

Canan Deniz, 15 yıllık sınıf öğretmeniydi. OHAL döneminde çıkan KHK’larla ihraç edilmiş toplumda oluşan korku duvarları ve oluşturulan atmosfer onu da yalnızlaştırmıştı.Yaşamına son vermişti.Bugüne kadar KHK mağdurlarından bu korkunç yönteme başvuran kişi sayısı 40 ı bulmuştur.

Bu sayısal veri olarak olarak herkes için farklı görülebilinir ancak 40  can bir zulüm ve cadı avına dönüşen OHAL rejiminin  sonucudur.

 

Korku duvarlarını ve beynimizde oluşturulan karakolları yeniden yıkmazsak daha çok şey kaybedeceğiz bu kayıplar kim bilir bir gün en yakınımızda olan birini alıp götürebilir.

 

****

Birlikte yaşamayı savunanların daha cesaretli ve güçlü ses çıkarma birlikte yol yürüme ve haykırma zamanıdır.

Cumadan –Pazartesiye kadar İstanbulda alacağım nefes,birbirimizden  alıp vereceğimizgüçle buna katkı sağlamaya çalışanlardan olmaya çalışacam.Kim bilir bir söz bir ikna bir dönemin sonucunun başlangıcı olabilir.

Bazen duygularımız ikna olmayabilir ama uzun sürede kazanacaksak aklı muhakemeleri zorlayıp yürümek gerekiyor.