SİYAH ÖNLÜKLERİMİZ Siyah renginden bahsedildiği zaman çoğu kişide bir duraksama olur. Kimisinin aklına uğursuzluk, kimisinin aklına matem, kimisinin de aklına karanlık ruh yapısı gelir.

SİYAH ÖNLÜKLERİMİZ

Siyah renginden bahsedildiği zaman çoğu kişide bir duraksama olur. Kimisinin aklına uğursuzluk, kimisinin aklına matem, kimisinin de aklına karanlık ruh yapısı gelir. Oysaki siyah bana göre asaleti temsil eder. Olgun kişiliği ortaya çıkaran bir renktir. Kadında beyaz ne kadar kutsal değerli ve masum bir renkse Erkekte de siyahın yeri bambaşkadır. Eğitim hayatımızın odak noktasında "Siyah" en özel yerdeydi. ÖNLÜKLERİMİZ SİYAH'tı.



Renk siyah ama masumiyeti, saflığı, disiplini ve aydınlık yarınları içine almıştı. Bilmezdik biz o zamanın çocukları olarak serbest kıyafet özgürlüğünü. İyi ki de bilmemişiz. Çünkü bu sayede özenti duygumuz kabarmıyordu. Onun giydiği kıyafetten neden bende giyemiyorum diye üzülen hiçbir çocuk yoktu. Zengini, fakiri aynı görüntüdeydi ve aynı sınıfın bireyiydi. Önlüklerimiz gibi okullarımız da sade, kendi halinde bir binaydı. Sınıflarımız,belki renkli değildi ama içi sevgi, dostluk, saygı, sorumluluk ve öğrenci, öğretmen kokuyordu. Siyah önlüklerimiz spor derslerimizde çoğu kez eşofman görevini de üstlenirdi. En güzel yanı da beden eğitimi derslerinde spor salonları çoğu okulda yoktu. Şimdiki okullarda bulunan halı saha, basketbol potası, voleybol filesi, bunları görmeyi bırakın bir yana, sadece büyük şehirlere toplanmıştı ya da filmlerde görülebilirdi. Öğrenciler Toprak kokan tozlu çamurlu okul bahçesinde koştururdu. Okul bahçesinin diğer bir özelliği de siyah önlüklü çocuklara resim dersinde ve okuma saatinde de eşlik etmekti. Çocuklar bu derslerde bazen dışarı çıkarılırdı. Çocuk ruhuyla hayalleri çok genişti bu masum kelebeklerin. Onlar için gerçekti bu hayalleri. Çünkü onların sanal âlemleri; bilgisayar, akıllı cep telefonları, playstation oyunları, vurdu kırdılı savaş, intikam ve ölüm oyunları değildi. Oyunlarında da hayal dünyalarında da bunların hiçbirinin yeri yoktu. Ama o dönemin en güzel demi siyah önlüklerin iş bilgisi dersinde siyahın renklerle dans edişiydi.


Yazının başında dediğim gibi siyah önlük bir zamanlar için rengi gibi ağırlık ve sorumluluk taşırdı. Tıpkı o önlüklerin içindeki taze beyinleri eğiten altın değerindeki öğretmenleri gibi... Sanal âlemden ve bilgisayardan uzak olan öğretmenlerin en büyük yardımcısı olan Ansiklopediler günümüzün kütüphanelerinin de görevini üstleniyordu. Öğretmenlerin öğrenciyi araştırmacı bir yapıya teşvik edip bilgi edinmesini sağlarlardı. Bu da onların çoğunun zor şartlarda okuyarak ayrıca çoğu köy enstitülüleri mezunu olarak analiz yetenekleri sayesinde öğrenciyi de o yönde yetiştirirlerdi. Peki ya, o siyah önlüklerin daha okulun ilk haftasında yerli malı yurdun malı kutlamalarında ki heyecanları asla unutulur mu? Onların heyecanının,samimiyetinin, içtenliğinin olduğu zamanlar; kini nefreti ya da ayırımcılığı hiç bilmedikleri dönemleriydi. Bunu en çokda o zamanın öğretmenlerine borçluydu hem çocuklar, hem de toplum. Neden mi? Öğretmen öğrenci ilişkileri ve paylaşımları eğitimin kutsal olduğu yegâne bilgi kaynağını da öğretmen olduğu yıllardı. Eğitimin yanında öğretmenlerin sorumluluğu dersim bitti gidiyorum şeklinde değil, öğrencilerin beslenme saatlerine kadar dikkat edilen bir yapıdaydı.Beslenme derken tadı unutulur mu? O beslenme çantasında ki peynir, beş altı zeytin bir iki anne poğaçası bazen de çantaya bırakılan sarmanın kokusu sınıfı doldururdu.
Siyah önlüklerin en alıcı dönemine ya da yerine sıra geldi. Bayramlarda siyah önlükler, önlüklerin en güzel aksesuarı kimi elden dantel örme beyaz yakalar cepteki beyaz mendil ve boyanmış ya da boyanmamış ayakkabılar o masum çocuklarda bir asalet yaratırdı. Bayramları bayram yapan yarınımızın geleceği olan siyah önlüklü çocuklarımızdı.
Siyah önlüklü çocuklarımızın boynunda ki o beyaz yakalar, annelerin el emeğiydi. Usul usul ilmek ilmek işlenmişti. Tertemiz yıkanır ütülenirdi. O zamanlar siyah önlüklü o masum melekleri kimse bu kadar incitmezdi. Aileler belki bu kadar iyi şartlarda yaşatamıyordu evlatlarını, ama insanların yürekleri şimdiki kadar siyah değildi. Şimdi önlüklerin renkleri değişti, ama yapılanlar, yaşanılanlar simsiyah bir sayfa olarak tarihe geçecek. Hayvana, çocuğa, kadına, engelliye kim eziyet ederse yüreğindeki masum kelebeği öldürürse, bu dünyada olmasa da diğer dünyada bedelini ödesin.
Siyah önlükleri, o zamanlardaki yaşadıklarımızı, büyük bir özlemle anıyorum ama şunu da biliyorum ki ben çok şanslı bir çocukluk geçirmişim. Şimdi her şey çok daha iyi görünse de, mendil kapmaca oynamadan, beyaz yaka takmadan, çizgi oynamadan, taştan kaleler yapmadan, ellerindeki çantalarla kahkaha atarak arkadaşları ile yürümeden, somun ekmeğini eve gidene kadar yiyerek gitmeden, dokuztaş oynamadan, ip atlamadan, mahalle bakkalına gitmeden, büyüyen bir nesilden çok daha şanslı olduğumu düşünüyorum.
Haydi, siyah önlük giymiş arkadaşlar, sizler de bana siyah önlüklü anılarınızı yazın, yazın da şimdiki nesil ne kadar şansız olduğunu anlasın.