Celalettin Can'ın Independent Türkçe için Hüsamettin Cindoruk'la yaptığı röportajın dördüncü kısmı
Celalettin Can 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can
Celalettin Can: İdamlar ve idam hükümlerinin infaz edildiğini ailelerine haber vermiştiniz, isterseniz bıraktığımız yerden devam edelim...
DAHA FAZLA OKU
- "Şartlar tamamlandığında halklar için ihtilal meşru bir haktır. O zaman sizi ben bile kurtaramam…" (1)
- "Kararlar sümenin altındaysa çıkarın okuyun" (2)
- "Üzgünüm, Hasan Bey'i kaybettik" (3)
Hüsamettin Cindoruk: Benim ceza hukuku hocam Prof. Faruk Erem'di. Faruk Erem bizi idama karşı yetiştirmiştir. Onun bir sözü var; "İdam devletin tasarlayarak adam öldürmesidir."
O, idam davalarını üzerine ücretsiz alırdı ve bizi de öyle yetiştirmişti. Mesela İstanbul'da olan idam davalarını bana yönlendirirdi. Ben hayatımda beş ya da altı idam talep edilen davada müvekkillerimi kurtardım.
Prof. Faruk Erem, Prof. Ali Fuat Başgil
Bir tek Hasan Polatkan'ı kurtaramadım. Allah rahmet eylesin, idam ettiler Hasan Bey'i; hem de haksız, hukuksuz bir şekilde. Bir maliye bakanının darbeyle ne alakası olabilir? Ben tanığım, o davada Hasan Bey tam manasıyla suçsuzdu.
Peki, neden Hasan Bey'i idam ettiler, yani ne gördüler onda? Şimdi söylemekte belki sakınca var veya yok. Ama memur maaşlarına, bunun içine ordu mensuplarını da katabilirsiniz, gerekli zammı yapmadığı, kendisine yapılan talepleri kabul etmediği gibi hakkında birikmiş birtakım şikayetler vardı.
Ben bunu asker kesimden şöyle duydum: 'Sayın Menderes askerin itibarını düşürmek istiyor, bunun bir parçası olarak da maaşları aşağı çekiyor. Onları muhtaç konuma düşürüyor ve bundan dolayı bir tepki var kendisine.'
Demek ki askerler Menderes'in bu tutumuna Hasan Polatkan'ı da ortak etmişler. Evet, Hasan Bey eli sıkı bir insandı ama Türkiye'de ilk denk bütçeyi de yapan bir maliye bakanı idi.
Çok iyi bir maliyeci idi ve hakikaten hesap adamıydı. Özel hayatında da eli sıkı olan bir insandı; bunun siyasette canıyla ödediği anlaşılıyor.
Dosyaları incelediğiniz zaman da göreceksiniz... Hiçbir suç iddiası kanıtlanamıyor. Fatin Rüştü Zorlu ile ilgili de hiçbir suç iddiası kanıtlanamıyor. Onu da asıyorlar.
Niye asıyorlar? Hasan Polatkan'dan farklı olarak Fatin Rüştü Zorlu dik kafalı bir insan, mahkemede de dik kafalı. Hakimlerle dövüşen kavga eden çok sert bir insan.
Benim gördüğüm, mahkemede Fatin Rüştü Zorlu ve Celal Bayar ikisi de kahramandı. Fatin Rüştü Zorlu, mahkemeye boyun eğmeyenlerdendi… Hatta mahkemede bir tür gardiyan görevi üstlenen subaylar Fatin Rüştü'yü dövdüler, ağzını burnunu kırdılar.
Fatin Rüştü Zorlu ve Celal Bayar
Celalettin Can: Mahkemede mi yaptılar bunu?..
Hüsamettin Cindoruk: Duruşmaya ara verildiğinde yaptılar. Demek istediğim şu; mahkemede de dik başlılığından, cesaretinden, sert bir insan oluşundan ödün vermedi. Bana sorarsanız son yılların en iyi dışişleri bakanı idi.
Kıbrıs meselesini kurtaran, antlaşmayı yapan dışişleri bakanı idi. Kıbrıs davasıyla ilgili söylediği ve yaptığı o kadar iyi şeyler vardı ki… Ben onu mahkemede tanıdım.
Hasan Bey ise daha yılmış, yorulmuş, yıkılmıştı. Fatin Rüştü Zorlu öyle değildi. 'Hodri meydan' diyen, çok cesur bir insandı.
Kıbrıs davasında da herkesin aklında o vardı, bugün de kamuoyunda o var. Ölmeden evvel Rauf Denktaş bana, "İçimde bir ukde var, Fatin Rüştü'nün heykelini Kıbrıs'a dikemedim" derdi.
Yani Rauf Bey bile Kıbrıs davasını kurtaran adamın Fatin Rüştü olduğunu söylüyor. Allah rahmet eylesin, onu da astılar.
Rauf Denktaş / Fotoğraf: AA
Peki, iddianamede ne yazıyordu? Yani 'şu gerekçeden dolayı idamına…' derken ne söyleniyordu? Hiçbir şey yoktu; "Fatin Rütşün Adnan Bey'in yakınıydı" vs. yani hissi laflar…
Ben şunu gördüm; ihtilal ya da darbe mahkemesinde hüküm vermek için gerekçeye ihtiyaç duyulmuyor. Askeri mahkemede gerekçe olur, bu bakımdan askeri yargı ihtilal mahkemelerinden nispeten daha iyi bir yargıdır. Öyle ki o darbe mahkemelerinde görev alan sivil hakimler bile gerekçeye önem vermiyor.
Celalettin Can: Zaten özel mahkemeymiş…
Hüsamettin Cindoruk: Evet, özel mahkeme. Kararı peşin veriyor. Bu mahkemeler kararını verirken sanığın mahkemedeki davranışlarına, yani asiliklerine ya da uysallıklarına çok bakıyor. Mesela diyor ki kararda "Duruşmadaki tavrıyla Adnan Menderes'e çok yakın olduğu anlaşılmıştır."
Celalettin Can: Kiminle ilgili diyor bunu?
Hüsamettin Cindoruk: Fatin Rüştü Zorlu için diyor. Çünkü mahkemede Fatin Rüştü Zorlu, "Adnan Bey'den diktatör olmaz, şeker gibi adamdır" deyince, Mahkeme Başkanı Başol, çok kızdı ve şunları söyleyebildi: "Otur yerine şeker gibi adammış. Hala savunuyor." ...
Murat Ali Ülgen adlı bir mebus vardı. Parlamentoda hiç konuşmayan bir mebus, mahkemede oturduğu yerden laf atmış o laflardan ötürü on yıl hapse mahkûm oldu. Demek istediğim şu; bir ihtilal mahkemesi fevkalade tehlikelidir.
Bir anımı da anlatayım: Bir avukat arkadaşla birlikte, sanıklarla ilgili müdafaa hazırladık. Bu müdafaanın müsveddesiyle ilgili aklımızda Prof. Ali Fuat Başgil vardı. Tanınmış bir anayasa profesörü idi. Onun adı sağcı diye çıkmıştı ama vatansever bir insandı.
Dik insandı. Yassıada Mahkemesi'nde Mahkeme Başkanı Salim Başol ile tartışacak kadar da sert bir insandı.
Salim Başol ve Savcısı Altay Ömer Egesel
Müvekkillerimiz "Savunmayı git onunla konuş" dediler. Ben de savunmayı alıp konuşmak için Ali Fuat Başgil'e gittim. Şöyle bir baktı bana ve dedi ki,
- "Tahkikat encümenini nasıl savunuyorsunuz, Salahiyet Kanununu nasıl savunuyorsunuz, meclis zabıtlarının yasaklanmasını nasıl savunuyorsunuz, onları evvela sen bana anlat, ben de fikrimi söyleyeyim."
- "Gerekçelerimiz var…" deyince, döndü bana baktı dedi ki,
- "Oğlum, bu ihtilal mahkemesi, sizin ilmi savunmalarınızı okumaz bile. Benim fikrimi soruyorsan oradan çok idam kararı çıkar ama siz yine de savunmanızı yapın. Ben sana bir kahve ikram edeyim."
Onu da tutuklamışlardı. Balmumcu Hapishanesi'nde beraber hapis yatmıştık. Onun hatırına bana bir kahve ikram edip beni yolcu etti.
Sonra arkadaşlarımın yanına döndüm,
- "Ne dedi" diye sordular
- "Hiç savunma yapmayın, diyor" dedim.
O anlama geliyordu dedikleri, nitekim hepsi doğru çıktı. Gerçekten 15 idam kararı verildi. Bunlardan üçü Ankara'da onaylandı ve infaz edildi.
Sayısını hatırlamadığım kadar müebbet hapis cezası verildi. 400'ün üzerinde mebus yargılanıyordu, birkaçı beraat etti ama onlar da sporcu, şair, entelektüel mebuslardı ve dediğim gibi Adnan Menderes tarafından "süs" olsun diye oraya konmuş mebuslardı.
Birkaç tane emekli general ise beraat etti.
Kalan mebusların hepsi mahkûm oldu…
Tabi bütün bunlar bizde büyük bir hayal kırıklığı olarak kaldı.
….
(Devam edeceğiz)