Fêrîk,yazmanın ötesinde çok iyi bir okuyucudur.Dünya edebiyatıyla son derece haşır neşirdir.Edebiyat dışında ,tarih ve Filoloji alanlarında ihtisas yapmıştır.

BİR ŞAİRİN ANATOMİSİ;FÊRÎKÊ ÛSIV

        Yazar,kaleminin mürekkebini,yaşadığı coğrafyanın yazgısıyla doldurur.Bir bakıma o yaşadığı coğrafyanın tanığı,sanığı ve kuşaktan kuşağa akacak olan tarihsel belleğidir.Hele ki o yazar ezilen bir toplumun bağrında gözlerini dünyaya açmışsa yükü misliyle artmış olur.Ona,yazar olmanın yanında bir de aydın misyonu eklenir ve yazdıklarıyla adeta toplumun körlüğüne göz,umutsuzluğuna umut olur.İşte Kürt Edebiyatının büyük şairi Fêrîkê Ûsiv böyle bir yazardır.O yaşadıklarının toplamından çok daha fazla olan müstesna bir edebi dehadır.Acının imbiğinden damıtılmış olan şiirleri,sürgünün hüzünlü gözelerinden küçük bir dere olarak doğar ve zincirlenmiş halkının yarasına dokunduğu an dizginlenemez bir özgürlük nehrine dönüşüverir.  

      1934 yılında Erîvan’ın Sîpan(Pampa) köyünde doğan Fêrîkê Ûsiv,1.Cihan Harbi döneminde süngünün zoruyla Kars’tan Erîvan’a göçertilen êzidî bir ailenin çocuğudur.Bunun için şiirleri o dönemin vahşetiden izler taşır.Bunlardan bir tanesi aşağıda bir bölümü,Destana Rizayê Kurmet(Halaoğlu Rıza’nın Destanı) adlı şiiridir;

Ez Xezal im, êzdîya sîpkî

Qîza Îvo, xuşka Hesen, xuşka Ûsiv

Kevanîka Hesenê Cemaldînî


Sînorçî, ez bextê te me

Tu ê cabekê ji min re bînî

Hesen sax e?

Ûsiv sax e?

Kidê sax e?

Gelo li wan dera dikin

Pirsa halê xweyînga xwe?

 …Ben Xezal’im

 Sipkili Êzidî,İvo’nun kızı

 Hesen ve Ûsiv’in bacısı

Hesenê Cemaldînî’nin eşi

 

 Sınır muhafızı,bahtına düşmüşüm

Bir cevap ver

Hesen sağ mı,Ûsiv sağ mı,Kidê sağ mı?

Acaba oralarda,

bacılarını soruyorlar mı?

Şiirin başlığından da anlaşıldığı gibi Rıza,Fêrîk’in sürgün döneminde kardeşleriyle kaçamayan halası Xezala Îvo’nun oğludur.Bu şiir sayesinde Xezal’in hayli acıklı olan hikayesinden yola çıkıp,1918 fermanında can havliyle Serhat’tan Sovyet sınırına doğru kaçan ezidî ailelerin dramını en çarpıcı haliyle öğrenmiş  oluyoruz.Şiirdeki çığlık Xezala Îvo şahsında kalbinin orta yeri sınır örgüleriyle yarılmış bir halkın yarasını anlatıyor.Eşi katledilip zorla evlendirilen sayısız kadının ve kız çocuğunun ağıtlara sarılı dramını haykırıyor ve üstelik bu insanlık utancının pençesindeki çığlığı,edebi bir ustalıkla işleyip dünyaya duyuruyor.

        Fêrîkê Ûsiv,uzun yıllar köyde yaşamıştır.Köy hayatı,onu doğayla bütünleştirmiş ve ülkesinin dağlarına doymak bilmeyen bir hasretliğe dönüştürmüştür.Bundan dolayı şiirleri okuyucunun yüreğinde kekimsi bir tat bırakır,doğanın reng cümbüşüne götürüverir ve en nihayetinde onu bir dağın yamaçlarında kendinden çok uzaklara götürür.Götürdüğü yer çok uzak gibi görünse de aslında özüdür,ana toprağıdır yani okuyucunun yabancılaşma gerçeğini  suratına tüm gerçekliğiyle çarpar ve onu kendisiyle hakikatin yurduna,ülkesine götürür.Bu meramını Çîyano(Dağlar) adlı şiirinde o kadar güzel dillendirir ki,şiiri okuduğumuzda  kayboluruz ve kendimizi bulduğumuzda ise,ülkesinin dağlarına nefes nefese koşan bir şairi buluruz,dağlarına dokundukça özlemi büyüyen ve buna hiç mi hiç doyamayan,bunu yaparken de okuru ortak eden bir şairin deli dolu hikayesini….

Bahar vebû, koç milmilîn, çiyano,

Dilê min jî kire kalîn, çiyano,

Da pey keriya, we hilgerya, çiyano,

Selam wera, sebax wera, çiyano.

Ez sî salî hêlanê we geryam, çiyano,

Bi bîna we, rengîna we biryam, çiyano,

Dîsa-dîsa we têr nebûm, çiyano,

Dîndara we zivêr nebûm, çiyano.

Min çil kaniyê we av xarye, çiyano,

Xwezî yek wan bibya avilheyat, çiyano.

 

Bahar geldi,sürüler salınarak geldi,dağlar,

Yüreğim,inim inim inledi,dağlar.

Sürülerin arkasından size doğru yöneldim,dağlar,

Size selam olsun,renklilik olsun,dağlar.

otuz yıl boyunca topraklarınızı gezdim,dağlar,

 Renginizle kokunuzla gittim dağlar.

  Yine de doymadım dağlar,

  Hüsnü cemalinizden bıkmadım dağlar.

  Otuz tane çeşmenizden su içmişim,dağlar,

  Keşke bir tanesi abı hayata olsa,dağlar.

       Fêrîk,yazmanın ötesinde çok iyi bir okuyucudur.Dünya edebiyatıyla son derece haşır neşirdir.Edebiyat dışında ,tarih ve Filoloji alanlarında ihtisas yapmıştır.Yazılarında bu alanların da etkisini yoğunca görürüz.Tarihsel bilinci,eleştirel ve sorgulayıcı mizacıyla harmanlayan Fêrîk,bazı şiirleriyle okurda sarsıcı bir etki yaratır.Buna  en çarpıcı olanı Cênîk(Şakak) isimli şiiridir.Şiiri okuğumuzda düşün dünyasına bir yolculuğa çıkarız.Toplumsal bilincin kök hücresi konumundaki coğrafyalarda yaşanılan korkunç trajedilerin insanları nasıl da yaşamadan yaşlandırdığını görürüz.Yüreğimiz kaldırmaz ve hemencecik düşümüzden irkiliriz.Sonra derin derin düşünmeye koyuluruz sonunda genç kalmanın,zinde kalmanın ve deli dolu yaşamanın iksirini büyük bir heyecanla buluruz:özgürlük!

çima cênîk spî dibin,

Ku ne wextê wan e?

Difikirim, axir cênîk

Li nêzîkî guhan e.

Niye şakaklar beyazlar,

Vakti gelmeden?

Düşünüyorum,nihayet şakak,

Kulaklara yakındır…

         Filoloji ve Tarih Bilimi üzerine ihtisasını yapan Fêrîkê Ûsiv,kürtlerin hafızasında önemli bir yer tutan Yerîvan Radyosunun edebiyat bölümünde 1960 yılında çalışmaya başlar.Ne yazık ki 3 yıl gibi kısa bir süre çalıştıktan sonra kurum içi sorunlardan dolayı  1963 yılında işi bırakmak zorunda kalır ve hatta söylentilere göre o öfkeyle kime yazıyorum ki deyip birçok şiirini de yakmıştır.Böylesi bir edebi dehanın kurumsal yozlaşmalardan dolayı Yerîvan Radyosundan ayrılması şüphesiz büyük bir kayıp olmuştur.Yaşadığı nahoş durumdan dolayı iç dünyasına çekilen Fêrîk,aynı zamanda kayınbabası olan büyük kürt yazar Hecîyê Cindî’in isteğiyle,çeviriye yoğunlaşır.Bu dönemden sonra şiirin yanında Shakespeare,Puşkin,Goethe,Lermontov,Yesenin,Avedik İsahakyan gibi  dünya edebiyatının önemli yazarlarından Kürtçeye çokça eser çevirir.Kürt Edebiyatında çeviri alanında üretkenliğiyle bilinen yazar-şair Kawa Nemir,Fêrîk’in ustalıklı çevirmenliği karşısında önünü iliklemiş ve şöyle demiştir; “Onun Othello çevirisini kendi çevirimden çok daha iyi buluyorum.”demiştir.

        Fêrîkê Ûsiv için şiir,acısına paydaş olmuş bir halkın karanlığına çıra olma arayışıdır.Bir halk gerçekliğini,şiirin büyülü dünyası sayesinde dünyaya taşırma olayıdır.Kağıda döktüğü her mısra,zulme uğrayan bir halkın öyküsünü haykırır, özgürlüğe susamış toprağını anlatır.Zulmü ve buna karşı kutsal direnişi anlatırken,hiçbir halkın düşmanlığını gütmediğini de aşağıdaki dizelerde olduğu gibi belirtir.

Kurd xerîbdoste,
Her milet û merd
Ser zar û dilê kurdada dijîn,

…Kürd yabancı dostudur,

Mert olan her millet

Kürtlerin yüreğinde  yaşar,

      Büyük şair ardından;çavkani,Gula Elegezê,Lîrîka,Destana Ûsivê Neviya,Narê,Hesret Defter,Dunyaya Delal gibi kürt edebiyatına büyük katkı sunan eserler bırakarak,1997’in mayısında henüz 63 yaşındayken sonsuzluğa göçtü.Tıpkı yaşamında olduğu gibi öldükten sonra da dağlarından ayrı düşmesin diye naaşı Sîpan(Pampa) Köyündeki Dibûrî Dağının yamaçlarına defnedilir.