HALKA ADANMIŞ BİR ÖMÜR: OSMAN SEBRÎ
Grigory Petrov, “Aydın olmak; güzel kıyafetler giymek, kolalanmış yaka takmak ve başında modern bir
şapka taşımaktan ibaret değildir. Aydın, halkın beynidir.” der. Hele ki o aydın ezilen bir topluluğu
temsil ediyorsa sadece beyni olmakla kalmayıp eli ayağı da olur. Hayatı çetrefillidir, muktedirlere karşı
mücadele ettiği kadar kendi halkının çürümüşlüğüyle de mücadele etmek zorunda kalır yani çoğu
zaman halkını halkına karşı korur. Özgürleşme yolunda en ön safta yer alır ki tarihi paramparça
edilmiş bir halkın derdine deva olabilsin. Derde deva olabilmek için de, hayat hikayesini mahpus ile
sürgün arasında dokumak zorunda kalmasına rağmen o bu acı gerçekten pişmanlık duymayıp bunu da
hakikat yolunda muazzam bir erdeme dönüştürebilmiştir. Bilgi deryası olduğu kadar çelikten bir
iradeye haiz olup cesur ve kararlıdır.
İşte Osman Sebrî böylesi bir aydındır. Yaşamını, kürtlere büyük trajedilerin farz kılındığı 1900’lü
yılların başından hemen hemen sonuna kadarki yüzyılda sürdürmüştür yani insanlık tarihinin en vahşi
dönemi olan 20.yüzyılın canlı belleğidir. Zîlan’dan Dersîm’e ordan Halepçe’ye adı haritalardan
silinmeye çalışılan bir halkın çığlıklarını yüreğinde hissetmekle kalmayıp ölümden öteye köy mü var
deyip zulme karşı son demine kadar direndi. Direndikçe ülkesinin dağlarına ve ovalarına sırılsıklam
bağlandı ve bağlandıkça da hisleri mürekkep olup kalemden kağıda yol aldı. Yol, Ürdün, Filistin ve
Madagaskar’da sürgüne dönüştü sürgün ise aşağıdaki dizelerde olduğu gibi özlem ve sevdaya…
Nizam bê çi qas bêdilê xwe dûrî welat im,
Ji dil û kezeb evîndarê Dîjle û Ferat im.
(Bilmem ne zamandan beridir gönülsüz ülkemden uzaktayım,
Yürekten ve ciğerden Dicle ve Fırat’ın aşığıyım)
Osman Sebrî, ülkesini zor yoluyla tarumar edenleri hem tarihsel belgelerle hem de edebi metinlerle
kayda almayı görev bildi ve özellikleri kendine has üslubuyla sosyo-politik analizler içeren şiirleri ile
Kürt edebiyatına önemli bir soluk getirmenin yanında tarihsel hafızaya da önemli ölçüde katkı
sunmuştur. Aşağıda Feleka Bêbext (bahtsız felek) adlı şiirinden alıntıladığımız bir bölüm saptamamızı
doğrular niteliktedir.
Zorkerên bêbav bi fen û xapan,
ji berhev xistin dost û yarê min
(Acımasız zorbaların hile ve tuzaklarıyla,
eş ve dostum darmadağın oldu)
qenc û çakên min tev dane kuştin,
Qelandin rêça karguzarê min.
(İyi ve yiğit olanlarımı katlettiler,
yol bilenleriminin soyunu kuruttular.)
Serek û rêber di welêt de neman,
Li erdê hiştin koç û barê min.
(Ülkede Öncü ve lider kalmadı,
göç ve yüküm yerde kaldı .)
Osman Sebrî, yazar olmanın ötesinde kendini halkına adayan cesur bir sosyalisttir. Hayatı,
mücadelesi ve eserleri üstüne onlarca şey söylenebilir. Güçlü bir aşiretten gelip aşiretçiliğe karşı
çıkabilecek kadar harbidir. Ezene, egemene, güçlüye karşı çıkıp ezilenle omuz omuza yürümüştür.
Geçmişiyle ilgili yazdığı eserlerde fikirsel dönüşümünü açık yüreklilikle dile getirmiştir. Aşiret
mantığının dayattığı hizipçi ve dar görüşlülüğü aşıp sosyalist vicdanla yoğurduğu düşüncelerini ulusal
perspektifle iç içe geçirebilmiştir. Aşağıda bir bölümünü alıntıladığımız Ho Beg (Ey Bey) şiirinden de
bakış açısını net anlayabilmekteyiz.
Ho beg!
(Ey bey)
Nijda te nîne,
(soyun yoktur)
bes bike qîr te nîne gazî
(yeter artık söylenme, haykırma)
îro dê bidî tola hezar salên ku borîn
(bugün bin yılın bedelini ödeyeceksin)
divê bizanî,
(bilmelisin)
karker û cotkar bûne qazî
(işçi ve çiftçi yargıç olmuştur)
Osman Sebrî, bilime, fene eğitime önem veren bir şahsiyettir. Egemenlerin ezilen halklara dayattığı
asimilasyon giyotinine karşı kürt diline dört elle sarılmış ve bu durumu önemli bir yurtseverlik görevi
olarak görüp, kürt dili ve edebiyatına önemli katkılar sunmuştur.
Kürt edebiyatında önemli yerleri olan Hawar, Ronahî, Roja nû gibi dergilerde kendisine has bir
üslupla yazılar yazdı. Yaptığı güçlü eleştiri ve saptamalarla kürtlerin yaşamak zorunda kaldığı sömürü
koşullarını sadece dışsal etkenlere değil, içsel sebeplere de bağlamıştır. Ona göre, halkı cehalete
sürüklemiş bu içsel sebepler güçlü bir eğitim ve dar kalıptan uzak düşüncel perspektifle aşılır. Bu
meramını Ho Xwendayê Kurd (Ey okuyan Kürt) şiirindeki bir dizede şöyle ifade etmiştir.
Me zanî çi qas gelê te şaş e,
( Biliyorduk halkın yanlış durumdadır)
Ji ber şaşiyê gelek li paş e.
(Yanlıştan dolayı çok geridedir)
Ji hezar salan ew her bindest e,
(Bin yıllardır o ezilendir)
Ji ber ku bêvac ramanperest e
(Mantıktan uzak düşünceleri savunduğu için)
Özetle ülkesinin taşı ve toprağıyla bütünleşmiş bir şairdir Osman Sebrî. Tıpkı kendisi gibi kalemini de
halkına adayan bir dava insanıdır. Şiirleri, ülkesinin dağları gibi başı dik ve nehirleri gibi asidir.
Uzlaşıdan uzak kavgacı kalemi köhne olan bütün yapılara isyan bayrağı açmıştır. İsyanı büyüktür
Osman Sebrî’nin ve özellikle halkına vatansızlığı dayatan herkese her şeye hınca hınç doludur.
Ülkesindeki derelerinin çığlığını büyük bir ustalıkla okyanuslara kadar götürebilmiştir yani yerele
kader olarak dayatılan zorbalığı edebi bir dille evrensele aktararak hem aydın olmanın gerekliliklerini
yerine getirebilmiş hem de büyük bir edebiyatçı olduğunu kanıtlamıştır.
Işıklar içinde uyu kürtlerin bilgesi Apê Osman…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Ötekilerin Gündem’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.