Standartlaşma süreci ve Kürtçe – I Dil uygulama ve kültür çalışmaları başlıkları Kürtçenin konuşulduğu, öğretildiği, kaynak hazırlandığı her yerde yıllardır tartışılmaktadır. Bu alanda oldukça farklı ve değerli çalışmalar mevcuttur.
Standartlaşma süreci ve Kürtçe – IDil uygulama ve kültür çalışmaları başlıkları Kürtçenin konuşulduğu, öğretildiği, kaynak hazırlandığı her yerde yıllardır tartışılmaktadır. Bu alanda oldukça farklı ve değerli çalışmalar mevcuttur. Her grup ve kesim kendi bilgisi, deneyimi, politik bakışı ve uzmanlığıyla meseleye bakıp kendi öz-gücüyle eğitim-öğretim, dergi, kitap, sözlük gibi kaynaklar çıkarmaktadırlar. Bununla beraber bu çalışmaların en büyük handikapı bu alandan çalışan farklı düşünsel ve akademik grupların birbirleri ile yetersiz düzeyde bir iletişimin sonucu olarak, ortak hareket etmeme ve edememe durumuyla çokça karşılaşılmaktadır. Sadece dil konusunda değil pek çok farklı konuda da dünyadaki ulusal ve hatta yerel örneklere bakmakta fayda vardır. Bunun aksi durumu biraz daha etnosentirizme dayalı bir sürece yol açabilir.
Başka dillerin standartlaşması nasıl olmuştur? Dünyanın lingua frankası İngilizce nasıl standartlaşmıştır? Veya Almanca standartlaşma sürecini yaşarken nelerle ve ne tür problemlerle karşılaşmıştır? Pek çok dil standartlaşmayı dilbilgisi ve sözlük çalışmalarıyla yapmıştır. İngilizcenin standartlaşması Johnson’un sözlüğüyle başlamaktadır. 1775’te Johnson’un sözlüğü basılmadan, İngilizler İngilizcenin durumu ve dilin geleceği hakkında kaygılıydılar. Konuşma, yazma ve heceleme sistemiyle ilgili dilde hiçbir standart kural yoktu ve mevcut bilgiler karma karışıktı. Dr. Johnson’dan önce de elbette farklı sözlükler vardı ve kendisi de hem problemli noktalara önerilerde bulundu hem de kendinden önceki sözlüklere göre farklı çıkışlarda bulundu, ne de olsa sözlüklerin amaçlarından biri de “iyi öğrenmeyi” sağlamaktı. Elbette o dönemi düşünürsek dilin yaşadığı kaos dışında İngiliz orta sınıfının yükselmesi de yeni girecekleri ve hatta işgal edecekleri dünyalara kendilerini dilsel, sosyal ve ticari anlamda da ifade etme ihtiyacı sözlüklerin artmasıyla ilişkilendirecekti.
Şair ve eleştirmen olarak çok yüksek düzeyde zekâsıyla dikkat çeken Johnson tam da bu kaotik dönemde sözlük yazma sürecine başladı. Bu tür problemlere yönelik sunduğu çözüm oldukça pratikti. Kendisine kadar olan sürede kapsamlı bir sözlük yazımı bir akademi veya bir kurum olmaksızın özellikle hangi kelimenin doğru veya yanlış olacağı konusunda karar gerektirdiği için çok zor bir görev olarak kabul edilirdi. Johnson bu noktada böyle tartışmalardan kaçınmak için bir akademi kurmaktan sakındı ve sözlük çalışmasını tek başına yapma kararı aldı. Bu sözlüğü yazma fikri ise kitapçı Robert Dosley’in ticari amaç ile Johnson’a sözlük yazmasını teklif etmesi ve onunda kabul etmesi hatta ödemeyi bile taksitlerle anlaşma ile başlamıştı. Anlaşma imzalandıktan sonra aldığı ilk parayla bir atölye kiraladı ve kendisine yardımcı olması için ikisinin daha sözlük çalışması bitmeden ölen altı asistanla anlaştı.
Çok büyük bir işe girişen Johnson bir kütüphanesi bile olmaksızın yaklaşık 80 adet defter yazarak, 40.000’in üzerinde kelimenin tanımını yazmış, her konudan yaklaşık 14.000 alıntıyla tanımlara örnekler vermiştir. Sözlük yazarken en çok dikkat ettiği nokta ise seçtiği kelimelerin yaşayan, canlı ve aktif kelimelerin yan anlamlarıyla birlikte olmasıydı. Bu sözlük yaklaşık yüzyıldan fazla bir süre rakip tanımadı ve Avrupa’da anında iz bıraktı. Ünlü bir İtalyan leksikograf bu çalışma için “Şöhretin Sonsuz Anıtı” olacak diyerek sözlükten övgüyle söz etmiştir. Böyle bir sözlüğü yazmak Fransız Akademisinin 40 yılını almıştı ve Fransızlar kendi sözlüklerini “İlk Ulusal Sözlük” olarak tanımlamışlardır.
Johnson’un sözlüğü çok az bir yardımla, başka bir fikirsel idare olmaksızın hastalık ve yorgunluk gibi etkenler dışında sekteye uğramadan dokuz yılda bitti. Kendisi imla, sıralama, ve semantiksel kararlarla en çok kullanılan kelimeleri bölge gözetmeksizin baz alarak standart İngilizce sözlüğü yazmıştı ve bu sayede kendi ülkesinin diliyle ilgili kelimeleri yazı diline geçirmişti. Elbette bu özelliğinden dolayı kendisi “Folklorun Johnson’u” olarak tanındı. Ve sonraki çalışmalar Johnson’un çalışmasından esinlendiği gibi daha da iyiye giderek yeni ürünler verdi. Elbette her bölgede “yerel kelimeler” geçmişte olduğu gibi halen de mevcuttur ama hem yaygın dilin kurtulması hem de ortak bir dile sahip olma anlamında standartlaşmayı sağlayan sözlük eğitimde büyük bir role sahiptir.
Sadece İngilizlerin dil süreci değil dünyadaki pek çok örneğe bakılınca birkaç şey dikkat çekmektedir. En çok görülen çalışmalar sözlük, dilbilgisi kitapları, mahkemeler ve basın için kullanılan çeviri çalışmalarıdır. Yaptıkları sözlüklerde ve dilbilgisi kitaplarında ideolojik, dini veya bölgesel farklılığa dayanan ayrımlar yoktu. Elbette devlet olma durumlarının ulus kavramının bir bütünlükle perçinleştiğini unutmamak gerekir. Dikkat çeken diğer bir husus ise mahkemelerde kullanılması için çevirilerin yapılması dilin en anlaşılır şekilde kullanılma sıklığını arttırdı. Elbette söz konusu dillerde medya ve televizyon kanallarının olması bu süreci çok hızlandırmıştır. Çünkü bilhassa televizyon herkesin her gün bilgi edinmek ve eğlenmek için zaman ayırdığı bir araç olduğu için çok hızlı bir şekilde dil değişimini de sağlamaktadır. Bu süreçlerde dilin doğal olarak tek elden yürütülmesi standartlaşma sürecini kolaylaştırmıştır. Dilin anlaşılması konusunda Çinli çok meşhur ve yaşlı bir şairin şiirlerini bir yerde basmadan önce farklı köylere gidip orda çocuklara ve yaşlılara okuyup insanların anlayıp anlamadığını özellikle kullandığı kelimelerin anlaşılır olup olmadığına çok dikkat ettiğini görmekteyiz.
Standartlaşmada pek çok dilin zenginliği olan kelimelerin yok olmasını önlemek için, edebiyatçılara roman, öykü ve şiirlerinde yerel kelimeleri kullanmaları önerisinde bulunmakta fayda var ve Sovyet Kürt edebiyatçıları veya Hesenê Metê’nin eserlerinde bu bağlamdaki edebi kaliteyi yerel bir ağızla veya kelimeyle verdiklerini görmekteyiz.
Özetle bu yazıda dil standartlaşma sürecinin başlangıç evresindeki örneklerle önem atıf edilen noktalara dikkat çekmek istedik. Standartlaşmada yaygın kelimelerin kullanımı, basılı eserlerin tek elden çıkması, anlaşılır olması, eserlerin en yaygın alanlarda ortak dile erişmesi, yerel kelimelerin edebi eserler sayesinde kalıcı bir şekle dönmesi ve bunların ne denli önemli olduğunu vurguladık. Aynı şekilde standartlaşmada sözlük, dilbilgisi ve çeviri çalışmalarının çok önemli olduğunu ifade ettik. Dilde standartlaşmaya ilişkin farklı süreçlerin farklı gereksinimleri vardır, bu gereksinimlere yazının devamı olarak daha sonraki yazılarımızda değineceğiz.