Dilbilimin Kürtçesi - Kürtçenin Dilbilimi - I Dünyanın her tarafında dille ilgili yazılı ve sözlü çalışmalar çok eskilere gitmesine rağmen, dilbilim bir bilim olarak bütün dünyada yeni bir bilim dalı olarak kabul edilir. Dünyada bu noktada bir fikir birliği yokken Kürtçe için bunu saptamak ve bu noktada sistematiği kurmak tartışmalı olacak.

 

 

 

Dilbilimin Kürtçesi - Kürtçenin Dilbilimi - I

Dünyanın her tarafında dille ilgili yazılı ve sözlü çalışmalar çok eskilere gitmesine rağmen, dilbilim bir bilim olarak bütün dünyada yeni bir bilim dalı olarak kabul edilir. Dünyada bu noktada bir fikir birliği yokken Kürtçe için bunu saptamak ve bu noktada sistematiği kurmak tartışmalı olacak. Kelime olarak Dilbilim’in Kürtçesi “zimannasî” olarak karşılık bulmaktadır.

Garzoni 1787’de Grammatica E Vocabolario Della Lingua Kurda isimli gramer ve kelime çalışmasını Kürtçe ve İtalyanca olarak basar. Bu bilinen ilk kaynaktır ve Kürtçe dilbilimin başlangıcı olarak kabul edilir. Bu kaynaktan önce 1682-83 yılında Ehmedê Xanî’nın yazmış olduğu “Nûbiharan Biçûkan”, 1591-1653 yılları arasında yaşamış olan Eliyê Teremaxî’nın ilk gramer kitabı “Serfa Kurmancî” ve farklı kaynaklar mevcuttur. Ama Garzoni’nin kitabının ilk kitap kabul edilmesinin sebeplerinden biri kitabın içeriğidir. Yine aynı yıl Rus Pallas’ın Dünyalar Sözlüğünde 256 adet Kürtçe atasözünün olması da belirleyici bir etken olmuştur.

Bu düşünürlerin hepsi Kürtçeyle ilgili gramer, sözlük veya edebi çalışmalar yapmışsa da, yaptıkları çalışmaların  hiç biri dil bilim kitabı değildir. Şu anda Türkiye’de dört beş tane “Kürtçe Dilbilim” çalışmaları olsa da hiçbiri kapsamlı bir Kürtçe Dilbilim kitabı değildir. Ve maalesef sadece Kürtçede değil, Türkçe, İngilizce veya diğer dillerde de doğrudan Kürtçe ve ilgili alanlarının yer aldığı bir dilbilim kitabı yoktur.

Dilbilim, insan dilinin farklı ve benzer yönlerini inceleme sürecidir. Bunu yapabilmek için de tanımlama süreci çok önemlidir. Zaten bütün ilk hazırlanan dil kitapları konuşulan ve kullanılan dilleri inceleyerek yani tanımlayarak yazılmamış mıdır? Tam bu noktada “descripitive linguistics” ortaya çıkar. Dili anlamaya, tanımlamaya ve sınıflandırmaya çalışır.  Bu süreçler ister istemez insana “beyinde kurallar var mıdır?” sorusunu getirir. Sonrasında ise her dili konuşan kişinin konuştuğu dile göre düşünüş biçiminin de değişip değişmediği sorusu ortaya çıkar. Örneğin İngilizce konuşurken daha detaycı, Türkçe konuşurken daha resmi ve Kürtçe konuşurken daha esprili olmamın arka planında yatan dil kodları nasıl bir örüntü ki diğer diller de farklı davranış ve düşünüş biçimleri sergilememi sağlıyor?

Bir günde çeşitli ortamlarda geçen konuşmalarda ve iletişimde her zaman pek çok kelime, cümle, deyim, şaşırma, sevinme, hayal kırıklığı ve pek çok farklı duyguya dair ifadeler üretiyoruz. Peki bunlar her şeyiyle hazır bir mekanizmayla mı üretiliyor yoksa rastgele mi üretiliyor? Veya üretilen bu ifadelerin sürekliliği var mı veya cevaplar hep değişiyor mu? Dilbilim bu tip sorulara da cevaplar aramaktadır. Bunu yapabilmek için dillerde veri analizi çok önemli bir yere sahiptir. Dillerle ilgili iddiaları bulmaya çalışır ve Kürtçenin bütün lehçeleri için bunu yapmak ve doğru metodolojik yaklaşımlarla çalışmak gerekir. Dil bilim çalışırken Mardindeki Torî ağzından, Berfiratî (Malatya, Urfa, Adıyaman) bölgesine, ordan Yaresan dil ifadelerinden, Bahdînan Kurmancîsine, Kırmancki den, Soraniceye toplumun her kesmini bu çalışmalara dâhil etmek gerekir. Görüldüğü gibi tüm bu çalışmaları yapmak için çeşitli komisyonlar kurulmalıdır.

Bu süreçler de Dilbilim dilleri inceler, betimler. Müdahale etmez ve etmemelidir ki bağıntıları net bir şekilde görebilsinler, peki dile kim müdahale eder? Gramerciler, gramer kitap yazarları müdahale eder. “Gramma” kelime olarak Yunanca da yazılı dil demektir. Yani gramerciler sadece yazı diline odaklanırlar ve yazı dili de halkın konuşmasını değiştiremez veya kimin nasıl konuşacağına karar veremez. Doğal olarak bir süre sonra kurallara dayalı bir dilbilim (prescriptive linguistics) oluşur. Şimdi burada Kürtçe için ciddi bir sorun sonuçlanmayan bir tartışmaya neden olur? Hangi ağız doğru? Nerenin Kürtçesi en doğru Kürtçe? Diyarbakır’ın bir kısmında değişmekte olan bir gramer kuralı (ergativite) Hakkâri de devam ediyorsa ne yapacağız? Ya da Muşta veya Bitlis’te insanlar “ez li malê me” cümlesi yerine “ez mal im” diyerek edatı atıyorsa, Mardinliler “ev sibeh” yerine “vêsê” diyorlarsa ne yapacağız? Bunları takip etmek ve bu değişimi gözlemlemek heyecan vermiyor mu?

Anlaşıldığı gibi Dilbilim dilleri tanımlamaya sınıflandırmaya çalışır ve dilleri gruplandırmaya çalışır. Elbette yeryüzünde 6500-7000 arası dilin var olduğu düşünülmektedir. Ve hepsinin ayrı bir kullanımı ve karşılığı vardır. Dünya da en fazla dilin konuşulduğu yaklaşık 700 dilin ülkesi Papua Yeni Gineden, her köyünde farklı dillerin konuşulduğu Hindistana veya İspanyolcanın gittikçe baskın olduğu İngilizcenin sürgün vatanı Amerikaya, 800 civarında yerel dillerin konuşulduğu ve son 40 yılda yaklaşık yarısının kaybolduğu Avusturalya ya veya da tek dilli eğitimin tek dilli düşünmeye sevk olduğu ve tek dilli aptallık (monolingual stupidity) tartışmasının çıktığı pek çok Asya ve Avrupa ülkesine her yerde, diller hareket halinde çok karmaşık görünürken kendi içlerinde istisnalara sahip canlı ve değişken matematiğe sahiplerdir. Tıpkı Kürtçede de olduğu gibi. Çalışılmayı, incelenmeyi ve tanımlanmayı bekliyor. Karşılıksız, koşulsuz bir sevgiyle.

Dillerin yaklaşık yüz bin yıl önce ortaya çıktığı düşünülüyor. Ve bu süreçte diller çok değişir. Hatta bu değişikliği görmek için Kürtçe’de Klasik metinlere ve hatta Hawar dergisine bile bakmak yeterli olur. Hawar’da günler “yekşemb, duşemb, sêşemb …” iken artık “b” harfi kelimeyi terk etmiştir ve kelime değişimi olmuştur. Ya da şu an günümüzde bile Serhat bölgesinde “bab” ya da “zimistan” kelimeleri “bav” ve “zivistan” olmuştur. Yeni kelimeler bazı bölgelerde değişimini tamamlamıştır. Ve doğal olarak pek çok harf, kelime, yapı ve dil değişecek.