Bir süredir Alevilere yönelik saldırılar gündemde. Cemevleri hedef haline getirildi. Bugünkü iktidar sahipleri, her ne kadar bugünlerde Kerbela katliamından, yastan, matemden söz etse de pratikte Emevi Halifesi Yezid’in yolundan yürüdüler.
Her devrin zalimlerinin Alevi-Kızılbaş geleneğine karşı hep bir zulmü vaki oldu. Alevilerin, Selçuklu’dan bu yana merkezi iktidarların oldukça uzağına yerleşmeleri; dağı taşı, kuş konmaz kervan geçmez alanları mesken edinmeleri boşuna değildir. İktidarın hışmından kurtulmanın, inançlarına, kültürlerine uygun yaşamı bugüne değin sürdürmüş olmaları ise tamamen zulme direnişle mümkün olmuştur.
İsimleri farklı olsa da tüm iktidarlar döneminde acı çeken bir inanç grubudur Alevi-Kızılbaşlar. Kerbela’dan Maraş’a Çorum’a, Sivas’a, Gazi’ye ulaşan zulmün, ayrımcılığın, yok saymanın tarihi devleti ve iktidarı göstermektedir. Selçuklu’dan Fatih Sultan Mehmed’e Yavuz Sultan Selim’e, Kuyucu Murat Paşa/ya, II. Mahmut’a Koçgiri’ye. 1938 Dersim Tertelesine uzanan acı bir tarihtir Alevilerinki…
Bu yıl da Aleviler için kutsal olan Muharrem ayında Cemevlerine yönelik saldırılar geldi. Bu saldırıların Erdoğan’ın, Cemevi’ne ziyareti öncesine denk gelmiş olması ise tartışmayı daha görünür kıldı. Erdoğan’ın ziyaret edeceği Cemevi’nde talimatlarla önceden tadilat yapılması, ziyarete hazırlık için olağanüstü önlemlerin alınması ve duvarlardaki Cemevlerinin neredeyse tümünde asılı Alevi-Bektaşi geleneğini tanımlayan resimlerin yerlerinden kaldırılması ise büyük tepki yarattı.
İçişleri Bakanı Soylu’nun Alevi danışmanının Erdoğan’ın ziyareti öncesi yapılacak tadilat ve “uyum” işleriyle görevlendirildiği, Cemevi’nin önceden bir “düzene” sokulduğu anlaşılıyor. Cemeviyle ilgili Alevilerin teamül, ritüel ve değerlerini altüst ettiler. İktidarın şovuna alet olanlar oldu. Büyük tepkilere neden olan bu gelişmeler üzerine Cemevi’nin, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretine ve fotoğraf, görüntü vermesine uygun hale getirmesinde rolü olan yöneticisinin inanca ve kültüre aykırılıktan dolayı ihracı da gündeme geldi.
Her seferinde ‘tek din’ tekerlemesini tekrar eden AKP yönetimi Camileri birer propaganda merkezine çevirmiş olmakla yetinmiyor. İmamların, vaizlerin camilerde gece gündüz AKP propagandası yapmaları, bir partiye övgü dizmeleri, Erdoğan’ı adeta kutsamaları, diğer partileri hedef haline getirmeleri yetmiyor. 20 yıllık icraatıyla tekçiliği sabit olan AKP iktidarı seçim yaklaştıkça bunun üstünü örtme çabasında. Bir yandan da Cemevlerine de el atarak oraları da AKP’nin kürsüsü haline getirilmek isteniyor.
Oysa AKP 2002’den bu yana iktidardadır ve bu yirmi yıl içerisinde bırakın Alevi yurttaşların hakkı hukukuna dair bir gelişme kaydedilmedi. Aksine, ayrımcılık daha da derinleştirildi. “Tekçi” zihniyet Kürtleri yok saymayı, Alevileri ve farklı inançları hedef almayı bir an bile olsa aksatmadı! Ayrımcılığı derinleştirenin AKP olduğu bariz olmasına rağmen başka düşmanlar aramaları ya da yaratma çabaları boşunadır. Ne kimse Kürt meselesi üzerinden Türkiye’yi zayıflatmaya çalışıyor ne de Alevi meselesinden. Bu sorunu iktidar için kaşıyan ve kanatan iktidarın kendisidir.
"Kürt olan valimiz var, emniyet müdürümüz var. Alevi kaymakamımız var. Babası dede olan emniyet müdürümüz var. Ermeni kaymakamımız var. Caferi valimiz var" demesi bu gerçeği değiştirmeyi bırakın yaranın ne denli derin olduğunu gösteriyor.
Soylu, “Hatta son zamanlara kadar Alevi valimiz vardı” derken tablonun önünü arkasını göstermiş oluyor.
21 yılına giren AKP’nin hâlâ numune babında Alevi, Ermeni kaymakam göstermesi “Tekçi” zihniyeti bertaraf etmek bir yana çarpıcı olarak gün yüzüne çıkarıyor. Son olarak Ankara’da gerçekleşen Alevi dernekleri ve cemevlerine yönelik saldırılarla ilgili konuşan Soylu gerçekleri tersyüz etme çabasında. Aradan bunca zaman geçmesine rağmen saldırganlar ve arkasındaki güçler konusunda bir arpa boyu yol alınmamış olması ise bugüne kadar yapılan saldırılar hakkında kayıtsızlığın tekrar edileceğini ve gerçeğin üzerinin bir kez daha külleneceğini göstermektedir.
Bir kez daha söyleyecek olursak; Türkiye halkları AKP’yi iyi tanıdı. AKP’nin yirmi bir yıllık icraatı acı ve göz yaşıyla doludur. Türkiye, tüm ulus, inanç ve kültürden halklarıyla eşit ve özgür bir yaşamı anca AKP ve onun zihniyetindeki yönetimlere karşı mücadele ile kazanabilir.