Ve son yazı… Böylesi bir süreçte insanın kendisinden söz etmesi hiç de kolay değil. Ancak bugünkü yazı Evrensel’deki son yazım olacak.
Siyonist İsrail yönetimi, çocuklar ekmek yemesin diye fırınları vuruyor. Bombardıman altında isimlerini avuçlarına yazıyor çocuklar, cesetleri tanınsın diye…
Bundan daha acı ve utanç verici ne olabilir ki!
Gazze’de su verilmiyor, elektrik yok. Camiler bombalanıyor, kiliselere sığınmış çocuklar ve kadınlar öldürülüyor. Gazze’ye günlerdir bomba yağıyor, Batı Şeria’da katliam var. İsrail çocuk, kadın demeden kan döktükçe insan kan ağlıyor. Öfke büyüyor.
Ne yazık ki hastanede çoğu çocuk ve kadın, 500’e yakın Filistinlinin ölümü bile halktan yana gözüken, Filistin davasını savunduğunu söyleyen iktidar için İsrail’e karşı bir tutum almaya yetmedi.
Ancak Gazze bombalandıkça halkların öfkesi büyüyor, saflar netleşiyor. Siyonistler, emperyalistler, egemenler diğer yanda barış ve özgürlük isteyen halklar var. Bir yanda din ve milliyetçilik üzerinden politika yapan, siyonizme ve emperyalizme karşı kullandığı söylemle mütedeyyin kesimden aldığı oyla iktidarını koruyan ikiyüzlü iktidar, diğer yanda Filistin halkının haklı davasını savunan, gözyaşı döken halklar var.
İktidar, İsrail ile ikili anlaşmalara son vermek, diplomatik ilişkileri kesmek için TBMM’yi toplamak yerine, Kürt halkının demokratikleşme kapsamlı taleplerini bastırmak için seferber edeceği savaş güçlerinin hesabını yapıyor; Irak ve Suriye’deki Kürt oluşumlara karşı uygulanmak üzere “savaş tezkeresi” peşinde koşuyor. Türk ve Kürt gençlerinin ölümüne zemin hazırlayan savaş tezkeresi onaylanıyor. Tam da kan ve şiddetin ayyuka çıktığı, dünya halklarının Filistin halkı için yollara düştüğü bir zamanda TBMM’de çıkarılan savaş tezkeresine onay veren tüm partiler tarih ve insanlık karşısında suç işlemiştir.
Dışişleri Bakanı Fidan’ın işgale ve yerleşim yerlerine ilişkin İsrail yönetimi ve uygulamaları için söyledikleri ise Kuzey ve Doğu Suriye topraklarında yapılanı gündeme getiriyor. Buna rağmen muhalefeti iktidarın yıllardır kullandığı “bölücülük, terörizm” söylemine teslim oluyor. Böyle olunca katil Netanyahu dönüp “Sizin Kürtlere yaptıklarınızı da biz biliyoruz” diyor.
Kürt politikasında barışı ve demokratikleşmeyi temel alacak politikalara bir an önce dönülmeli. Ve tüm Türkiye halkları olarak siyonizme ve emperyalizme karşı ortak cephede birleşilmelidir…
ABD Başkanı Biden, İsrail’de faşist Netanyahu’ya “İsrail olmasaydı bir İsrail yaratırdık” diyerek dünü, bugünü ve yarınıyla neler yapmak istediklerini açıklamış oldu ve tüm Ortadoğu halkları için büyük tehlikeye işaret ediyor.
Görünen o ki Hamas üzerinden kartlar yeniden karılıyor, güçler yeniden dizayn ediliyor. Batılı emperyalist ülke temsilcileri İsrail’e destek açıklarken aynı zamanda yeni döneme dahil olduğunu deklare etmiş oluyorlar. Daha düne kadar İsrail ile “iyi ilişkiler” çabası içinde olan ikircikli, ikiyüzlü AKP ise İsrail’e karşı bir adım atmıyor. Artık bir İsrail-Filistin savaşı olmaktan çıkmış, ABD’nin Ortadoğu’da Filistin’e karşı başlatmış olduğu bir savaşın içindeyiz ve tüm halklara görev ve sorumluluk düşüyor. İktidarlar ise halklarına kulak vermeli…
İsrail büyükelçisini ve diplomatlarını Ankara’dan çekerken, seçim meydanlarında “Hey ABD, hey AB, hey İsrail…” diyerek nutuk atan Erdoğan’ın somut bir adım atmıyor olmasının hiçbir inandırıcı izahı yoktur. İncirlik, Kürecik üslerinin radarları hâlâ İsrail için dönüyorsa bu sorgulanmalıdır. İsrail ile ikili ticari ilişkiler hâlâ sürüyorsa bunun ne demek olduğu halka açıklanmalıdır.
Ancak AKP’ye oy veren halk meydanlarda öfkesini haykırıyor. Demeçleri aşan bir adım atılmasını istiyor. Bilinmelidir ki zorda olan faşist Netanyahu için bu savaş şimdilik bir “olanak” olsa da Erdoğan ve birçok Arap yönetimi için başka gelişmelere neden olabilir. Halkların öfkesi böylesi zamanlar başka bir boyut kazanabilir, kapsamlı bir barış, demokrasi ve özgürlük yüklü halk muhalefetine dönüşebilir. Barış güçlerinin önünde duran görev ve sorumluluk tam da budur.
***
Ve son yazı…
Böylesi bir süreçte insanın kendisinden söz etmesi hiç de kolay değil. Ancak bugünkü yazı Evrensel’deki son yazım olacak. Bu, politik tutumumdaki yeni bir gelişmeyle ortaya çıkan bir durum. Yaşam devam ediyor, mücadele sürüyor. Bundan sonra da Evrensel okuru, çalışanı, yazarlarıyla mücadele içinde, yan yana, yüz yüze olacağız. Bu son yazı vesileyle uzun yıllar boyunca beraber çalıştığım, birlikte mücadele ettiğimiz tüm arkadaşlarıma, sayfa editörlerime, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Yeni durumu konuşmak için beni telefonla arayan ve yeni dönem için “Hayırlı olsun’” diyen Yayın Yönetmenimiz Fatih Polat’a ve gazete yönetimine teşekkür ediyorum.
Elbette yazmaya devam edeceğim. Uzun süredir çalıştığım kitabı bitirmek üzereyim. Politik yazılar sürecek. Yeni mecralarda yazacak ve mücadele edecek olsam da yayın hayatına başlamasından bu yana emeği geçmiş bir devrimci olarak Evrensel’e katkı sunmayı hiçbir zaman esirgemeyeceğim. Sevgiyle…