Yazar Zarif Laçin, bugünkü köşe yazısında, "Anıların Gölgesinde Yaşamak Yağmurun çocukları" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
ANILARIN GÖLGESİNDE. YAŞAMAK -YAĞMURUN ÇOCUKLARI
İnsanın içini ısıtan toprak evlerin; samimi, içten, kendine has o dokusunu içine hapseden tahta kapıların yoksul eşiğinden geçerdik bir zamanlar, her sabah, yüzümüzü aydınlatan güneşe merhaba demek için.
Şimdilerde ise; çelik zırhla örtülü kapıların korku tünelinden geçiyoruz her gece. O eski günlere duyduğumuz özlemlerimize sarılarak, gecenin karanlığında Ay'ın merhametine sığınıyoruz. Defalarca kilitlenen ve çalmayan o kapıların ardında geçmişimize ağlıyor ve o günleri yad ediyoruz sadece. Oysa sevgi ve güven o günlerin en doğal katığıydı, bugünlerde herkesin fakiri olduğu....
Yağmur yağardı her mevsim bu öksüz topraklara, önce bizi ıslatırdı, sonra toprağı. Islanan toprağa elimizin büyüsünü katardık, nakış nakış işlerdik onu ve kendimize onlarca eğlence bulurduk. Kırılıp dökülürlerdi zaman içinde ama öyle oldu diye asla uğurlamazdık içimizden yağmurun yeniden yağma ihtimalini. Gökyüzüne dayardık yüzümüzü, gözlerimizi bulutlara. Yağmuru beklerdik inadına ve sırılsıklam ıslanmayı dilerdik yeniden. Baştan aşağıya ürperirdik ama güneşin utangaç yüzüne tebessüm etmeyi hiç ihmal etmezdik. Boşa değildi, yağmurun bulutlara tutunmayı bırakıp, kendini üzerimize salması.
Boşuna değildi...
Islatan her damla toprağa birikir ayak tabanlarımızın altında debelenirdi. Canı çekilirdi ve toprağın solgun yüzüyle buluşur yeni fidelerde arındırırdı kendini. Kirli olan her şeyi yıkar geçerdi. Kasvetli görünen o havanın ardında tomurcuklar düşerdi ağaç dallarına. Utangaçlığını ve şaşkınlığını üzerinden atan her tomurcuk kendini yeniden doğururdu ve renk renk çiçekler açardı. Doğanın coşkusu kahkahalarımıza karışır ve düşe kalka büyürdük birlikte.
Sonra yine yağmur yağardı ve yine ıslanırdık.
Islanınca üşürdük zaman zaman ama çocukluğumuz hep sıcak kalırdı. Birbirini saran sesimiz dağ başlarında yankılanırdı, yan yana yaptığımız bu yolculukta...
Birlikte yol alırken, ayağımızın değdiği yerde incinen her şeyle incinirdik zaman içinde. Kırılan her çiçek, ezilen her karınca bizden de bir parça götürürdü. Giden her parça yüreğimizi küçültürdü, bizler gün gün büyürken. Büyüdükçe kirlendik, kirlendikçe büyüdük...
O yüzden yağmuru özlüyor insan, yağmurda yeniden ıslanmayı ve yağmurun çocuklarını...
Zarif LAÇİN