İlk kitabım olan "Sarı Vedalar" 1 Haziran'dan itibaren okuyucusuyla buluştu ve raflardaki yerini aldı. Elbette heyecanım ve mutluluğum tarifsiz. Ama ondan daha ötesi, umarım herkes için güzel, kaliteli ve verimli bir buluşma olur.
"SARI VEDALAR" KİTABI NASIL DOĞDU
...
Aklımın yanından usulca geçip
Gönlümü uyandıran sevgili
Söyle!
Daha ne kadar seveyim
Nasıl anlatayım
Kaç satır arasına sığdırayım seni
...
İlk kitabım olan "Sarı Vedalar" 1 Haziran'dan itibaren okuyucusuyla buluştu ve raflardaki yerini aldı.
Elbette heyecanım ve mutluluğum tarifsiz.
Ama ondan daha ötesi, umarım herkes için güzel, kaliteli ve verimli bir buluşma olur.
"Sarı Vedalar" başta annemin yaşadıklarından, evlat özleminden yola çıkarak, tanık olduğum ve iliklerime kadar yaşadığım, hissettiğim ve beni derinden etkileyen temel noktalardan doğdu. Geçmişten günümüze kadar her gün artan coğrafi ve kültürel katliamların yanısıra, öldürülen kadınlara yüklenen töresel ve toplumsal yükün, aynı zamanda bir başka ülkenin sınırında umut arayan insanların kadın çocuk demeden nasıl ölüme mahkum edildiklerinin ve idam sehpasında büyüyen çocukların bir nevi yansıması oldu.
Bu yansımalar yaşananları, yaşatılanları daha geniş kitlelere ulaştırma, somut ve ileriye dönük değerler yaratma yolunda adım atma ihtiyacını doğurdu. "Sarı Vedalar" bu ihtiyaçtan yola çıktı ve dizeler yumağına dönüştü. Aşk'ın renginden resmedilen ama aslında okuyan herkesin kendini mutlaka bir şekilde o cümlelerin içinde bulabileceği bir şiir kitabına dönüştü. Kitapta, bir annenin evladına hasret kalarak hayata gözlerini yummasına ve ardından onun gibi birçok annenin de aynı kederi içinde taşıyarak sonsuzluğa doğru yaptıkları yolculuklarına tanık olacaksınız.
Kitabın ilk girişinde ve zaman zaman araya serpiştirdiğim aşkın dizelerinde soluklanırken, içinde doğduğımuz, büyüdüğümüz ve şekillendiğimiz bu coğrafyanın ağıtlarını ve acılarını duyacak ve hissedeceksiniz. Adeta içinde yaşayacaksınız. Şair olarak nitelendirilmek yerine Şiir'in sadece bir Çırağı olarak, amansız bekleyişlerine bir ömür sığdıran Cumartesi Annelerine, asılırken darağacının dahi utandığı Erdal Eren'e, hayata tutunmak isterken deniz kıyısına yüzü gömülen Aylan bebeğe, katırların sırtında, bir dirhem aş ve bir dirhem düş uğruna yola çıkan ve o yolda düşüp kalan otuz dört umut yolcusuna, öldürülen kadınlarımıza ve çocukluğumuzun masum zamanlarına, ihanetin soğuk ve ölü yüzüne, içimizde hiç sönmeyen özlemlerimize kendi bakış açımla değinmeye ve onları bir mum ışığıyla aydınlatmaya çalıştım.
Kim bilir, önyargılardan kurtulup okumak birçok kişide faklı duygular ve düşünceler yaratabilir belki...
...
Takvimler bu kez
Eylül için döktü yapraklarını
Birer birer
Hiç fark ettirmeden üstelik
Ya da
Biz fark edemeyecek kadar
Umursamazdık
Şimdi gidiyor sessizce
Üzerine sarı kadifeler örtünerek
Duymak imkansız ayak sesini
Parmak ucunda
Rüzgarın fısıltısıyla esip gidiyor
Ve tenimize
Kederle dokunarak
Uğurlama vakti şimdi
El saklamakla olmaz
Sımsıkı sarılmaktan
Özlemekten
Beklemekten
Ve umut etmekten
Başka çare yok
...
Diyerek gerisini okuyucunun merak duygusuna ve takdirine bırakıyorum.
Okuyanın bol olmasının yanısıra anlayanın olması en büyük temennimdir.
Yeni dizelerde, kimseye veda etmek zorunda kalmadan yeniden buluşmak dileğiyle...
https://miakitap.com.tr/product/sari-vedalar-zarif-lacin
Zarif LAÇİN