BALIKLARLA  KARINCALARIN ER MEYDANI! “Sular yükselince balıklar karıncaları yer; sular çekilince karıncalar balıkları. .

 

 

 

BALIKLARLA  KARINCALARIN ER MEYDANI!

“Sular yükselince balıklar karıncaları yer; sular çekilince karıncalar balıkları...’’ Kimin kimi yiyeceğine, suyun akışı karar verirmiş.
Bu yargıyı günümüz yaşam sisteminde karıncalar ve balıkların kesiştikleri noktayı biraz irdelemek isterim.
KARINCA; Omurgası olmayan en küçük hayvandır. 14.000, türü olduğunu kendimde yeni öğrenmiş bulunmaktayım. Ama onların hakkında bildiğim en belirgin özellikleri  işçi, emekçi ve koloni yaşamı imece sistem yaşamıyla en güzel yansıtan canlı varlık oluşlarıdır. Yaşadıkları ortamda  toprağın verimli, suyun o civarlarda olduğunun habercisidir karıncalar. Toplu yaşam tarzları insanları andırabilir ama onlardan çok uzak ruh ve yaşam ortamına bağlılar. Birbirlerinin hakkına tecavüz etmeden insanlarda siyah beyaz, kadın erkek, zengin fakir, okumuş okumamış vs.. daha sayamadığım bir çok farklı  özellikler iaranııyorsa da, karıncalar da ise hiçbir ayırım yapılmadan kardeş kokusu babında tek sıra halinde yaşam savaşında yaşayıp mücadele ederler. Bazen düşünmüyor değilim! Kendilerine insan aklının hakkı verilseydi insan olmayı isterler miydi ya da insan gibi düşünüp ama karınca ruhuyla yaşam sistemiyle mi kalmak isterlerdi acaba, tercihleri ne olurdu dersiniz?  Yalan, hile, riyakarlık, ikiyüzlülük, doyumsuzluk ve daha sayamayacağım bir sürü kişisel özellikleri taşıma çerçevesinde bir varlık olmak mı yoksa hepsinden yoksun karıncanın varlığına tabi bir varlık ve yaşam ortamını mı tercih ederlerdi ne dersiniz?
BALIK; Karada yaşayamazlar. O tüm canlılardan farklı suda yaşayan bir hayvandır. Hakimiyeti suda olan ve sudaki varlığıyla saltanat hükmünün  sahibi çoğunlukta. İrili ufaklı çeşitliğiyle çok zengin, hele pullarındaki renklerinin güzelliği ona kazandırdığı güzelliğin yanın da  asaletli zenginlik onun bir başka farklılığıdır. Balıklar Karıncaların tam tersi bir yapıya sahipler. Onlar da çoğulcu yaşarlar ancak balıklarda güç ve kuvvet göstergesi, düşmanlık duygusu ve liderlik hırsının duygusu daha farklı  olur. Özellikle onun varlığına yapışmış bir atasözü "Büyük balık küçük balığı her zaman  yutar" dendiği ve çoğu kez insanlar arasında mecazen kullanılır. Yani balıkların kendi ırkına affı yok tıpkı insanlar gibi. Tuhaf gelebilir…  Kendimce  günümüz siyaset liderlerini ve siyaset adamlarını  liderlik hırsına bağımlı, saltanat düşkünleri olan birer lider balığa benzetirim. Her an küçük ve güçsüz olanı yenmek, yutmak, yok etmek gibi.
Şimdi yazının başına dönmek istiyorum ama günümüz zaman ve şartları çerçevesinde.
“Sular yükselince balıklar karıncaları yer; sular çekilince karıncalar balıkları...’’ Kimin kimi yiyeceğine, suyun akışı karar verirmiş. Karıncalar kardeş kokusu içeriğinde hayat yoluna devam ederler. Balıkları lider insanlara benzettiğim gibi, Karıncaları da insan topluluğuna benzetirim. Ancak bir kaç fark haricinde. İnsanda ki  esaret, hak ihlali ve kardeş düşmanlığı. Bu özellikler sadece zalim insanoğlunda da bulunur. Ama yaşamda mücadele etmek direnmek ve umut duygusu tıpkı karıncalara ortak birer özellik insanda da var diyebilirim. Suya muhtaç ve suda yaşamı olan bunun için yaşam savaşı veren insan karıncanın bir benzeri dır. İnsan da yaşam için sabır ama yaşamında olan insan hakları ihlali, haksızlık, zalimlik ve ekonomik baskılara rağmen yaşam savaşı vermesi  ve  direnmesi. Ya balıklar?  Hükümdar balıklar.. Güzel görünümlü  ve cüssesiyle karıncalara fark atan, dev gibi görünen balıklar. Tıpkı insanın kendi ırkında olan sınıf farklılığı, saltanat ve rant hükümdarlığı yapan patronlar, zenginler  ve siyaset adamları gibi. İnsanoğlunun tarihi geçmişini araştırırken tam da konuya ana fikir olan söz; “Sular yükselince balıklar karıncaları yer; sular çekilince karıncalar balıkları... Kimin kimi yiyeceğine, suyun akışı karar verirmiş. Bence Taşın gediğine oturduğu gibi tarihe  yazılıyor bu söz. Suyun akışı, evet;  suyun akışı tıpkı insanın zaman içinde  yaptığı   haksızlık ve doyumsuzluğun da ve zamanında  zalimlere ‘’ benden bu kadar‘’ demesi gibi. İşte o vakit karıncaların balıkları yemesi demek mağdur ve zavallı durumuna sokulan vatandaşın aslında sen benimle varsın düşüncesiyle uyanıp siyasetçiyi, rantınçıları ve saltanatları yok sayarak oturdukları yerden indirip yok sayması gibi. Suyun akışı burada ki sabır ve dayanma özverisinin taşmasının taa kendisi derim, son bir bilgiyi paylaşmak isterim.
Eğer bir alana yayılmış karıncaların, kimyasal veri alışverişlerini kesecek en ufak bir müdahalede bulunursanız, karıncaları kör etmiş olursunuz. Karıncalar, kardeşlerinin bıraktığı kokulara erişemedikleri zaman bulundukları yere mahkum olurlar. Çünkü gidecek bir yol, takip edecek bir iz kalmamış olur. Böyle durumlarda karıncalar açlıktan ölebilir hatta intihar bile edebilir.
Lütfen insanoğlu olarak daha ne kadar karınca misali olacağız, daha ne kadar ölümlere haksızlıklara ve yem olmaya devam edeceğiz. Balığın cüssesi büyük diye cesareti ve umudu unutmayalım. çünkü; korkunun ecele faydası yok. Vatandaş duyursun sesini! Onun saltanat varlığı da benim varlığıma bağlı , bunu da o bilmeli.  Bunun içinde sesimi duyurmalıyım diyerek;  insan kişiliğine hak ve hukukuna yapılan zalimliğe ve  duyarsızlığa artık sessiz kalınmayacağını irili ufaklı balık misali rantçılar bilmeli, duymalı. O zengin beleş kafalılar vatandaş olarak var olduğumuzun  hükmünü ve gücünü kafalarına sokmalılar....