1 Eylül Dünya Barış Günü’nü geride bıraktık. Ancak günümüzde daha da yakıcı olan barışa ulaşma mücadelesi her alanda sürüyor. Bundandır ki bir güne sığdırılmıyor, yılın her günü süren bir mücadele olarak değerlendiriliyor barış mücadelesi…
Türkiye’de barışı en çok dillendiren kimdir diye sorulsa herhalde akla ilk gelen Kürt kadınları olur. Sonra Kürt halkı… İşçiler, emekçiler, yoksullar… Ancak en çok baskı gören, şiddete uğrayan, ölen halk olarak Kürtler, barışı derinden hissediyor ve bir an önce kazanmak istiyor.
Barış isteyen Kürt kadınları her dönem baskıyla karşılaştılar. Ancak AKP iktidarı kadar kadınları hapse dolduran bir iktidar görülmedi. HDP’nin önde gelen kadınlarının önemli bir bölümü yıllardır hapiste. AKP döneminde, barış isteyen kadınlar, savaş politikalarının esiri haline getirildi. O kadınların hangi birini sayalım! Eski belediye başkanları, milletvekilleri, kadın mücadelesinin en önünde yer alanlar, barış için yaşamlarını ortaya koyanlar, Belediye meclis üyeleri, parti yöneticileri, üyeleri, Barış Anneleri… Kürt kadınlarla birlikte Türk ve diğer halklardan barış kadınları da hapiste. TBMM’nin 3. büyük partisi olan HDP’de yer aldı, yöneticilik yaptı, çalışmalarına katıldı diye hapse atılan onlarca Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkes kadın var. Bunlardan biri de Fiden Yüksekdağ. 4 Kasım 2016’dan bu yana tutuklu olan HDP Eski EŞ Genel Başkanı Figen Yüksekdağ iki hafta önce Adana’da yaşayan babasını kaybetti. Yüksekdağ babasının cenazesine jandarma eşliğinde katılabildi. Yeniden Kandıra Cezaevine götürüldü.
1 Eylül Dünya Barış Günü de Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan Ayşe Gökkan annesini kaybetti. Dünya Barış Günü’nde annesini kaybeden bir kadının annesinin cenazesine katılması için her şey yapılır diye düşünenler yanılıyor. Kürt Siyasetçi Ayşe Gökkan’ın annesinin cenaze törenine katılması mümkün olmadı. Avukatlar aracılığıyla yapılan başvuruya yanıt verilmediği için Gökkan annesinin cenaze törenine katılamadı. Cezaevi ile cenaze töreninin yapılacağı şehirler uzak değil. Urfa-Diyarbakır arası bir iki, bilemedin üç saat… Kadın mücadelesinin tanınan isimlerinden olan Gökkan’ın annesinin mezarına bir avuç toprak atmasını çok gördüler.
Hatırlanacağı gibi Aysel Tuğluk da annesini cezaevindeyken yitirmişti. 2016 yılından bu yana tutuklu olan HDP’nin Eski Milletvekili Aysel Tuğluk, annesi öldüğünde, ülkücü bir grup harekete geçirildi. Devletin seyrettiği ırkçı ve faşist görüntüler sergilediler. Bununla da kalmadılar, Ankara’da toprağa verilen cenazenin mezardan çıkarılacağını duyurdular. Şimdi cezaevinde hasta tutsak olan Tuğluk, hastalığında yanında olamadığı annesinin cenazesinin çıkarılıp Dersim’e götürülmesine tanıklık etmişti.
Devlet o faşist güruhu izlemekle yetindi, cenaze Dersim’e taşındı... İşte o sürecin vardığı yer Kılıçdaroğlu’nun yine Ankara’da katıldığı bir asker cenazesi töreninde linç edilmek istenmesine vardırıldı.
Barış Türkiye için daha da yakıcı… Türkiye halkları, on yıllardır süren çatışma ortamından, hükümetlerin savaş körükleyiciliğinden, 20 yıldır iktidarda olan AKP yönetiminin içeride ve dışarıda sürdürdüğü savaş politikalarından bıktı usandı. Ve bugün, bu iktidarın tükenişinin aynı zamanda barışın kazanılması mücadelesi ile birleştirilerek başka bir aşamaya ulaştırılması sorunu ile karşı karşıyayız. Ve günümüzde Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü, barış talebinin başında yer alıyor. 40 yıldır süren çatışma ortamının son bulması en acil sorun.
Kürt kadınları ve Kürt halkının bıkmadan usanmadan dile getirdiği barış talebinin tüm Türkiye halkları tarafından sahiplenilmesine bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Barış mitinglerinin bile yasaklandığı ancak savaş ve şiddet araçlarının üretildiği, İHA, SİHA ve diğerlerinin övülüp göklere çıkarıldığı böylesi bir zaman diliminde, iş ve ekmek mücadelesi ile barış, eşitlik, özgürlük ve halkların kardeşliği mücadelesini birleştirerek yol almalı… İktidarın en çok korktuğu, kamplaşmanın yıkılması, halkların birlikte özgürlük, eşitlik ve barış için yürüyüşüdür.
Bu hafta sonu düzenlenecek mitinglerin yasaklanması da bu korkunun ifadesidir. İstanbul’da, Bakırköy’de 5 Eylül Pazar günü “Ayrımcılığa karşı eşitlik, savaşa karşı barış, ırkçılığa karşı kardeşlik” sloganıyla düzenlenecek miting yasaklandı. Sadece İstanbul değil, Diyarbakır, İzmir…
Ancak, AKP yönetiminin şiddet ve savaş yüklü politikalarına teslim olmayan milyonlar, “Dünyada barış, Türkiye barış” demeye ve bunun mücadelesini vermeye devam ediyor. Her zaman bir yolu bulunur barışı dillendirmenin… Sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir yanında süren bir mücadele bu ve er ya da geç mutlaka kazanılacak. İkinci Dünya Savaşı’nda halkların büyük direnişi nasıl başarılı olduysa, yenilmez sanılan Hitler, onun Nazi orduları, faşizmi nasıl yerle bir edildiyse yeniden o zaferler kazanılır.
Ve barış gelir bir gün…