Çete mensuplarına ilginin arttığı bir süreç içindeyiz. Organize suç örgütü başı olmaktan, mafyadan yargılanmış, ceza almış olanlar, hapis yatıp çıkmış olanlar ve de karanlık işler içerisindeyken hayatını kaybetmiş olanların itibarlı sayıldığı iktidarlar hep olageldi.
Çete mensuplarına ilginin arttığı bir süreç içindeyiz.Organize suç örgütü başı olmaktan, mafyadan yargılanmış, ceza almış olanlar, hapis yatıp çıkmış olanlar ve de karanlık işler içerisindeyken hayatını kaybetmiş olanların itibarlı sayıldığı iktidarlar hep olageldi.
Tansu Çiller’in Çatlı için söylediği ‘Devlet için kurşun atan da, yiyen de şereflidir’ deyişi akıllardır.
Peker’in AKP destekçiliği, demeçleri, açıklamaları, oluk oluk kan akıtma tehditleri daha tazeyken ve o, iktidarın gözdesi olarak “Reisimiz” övgücülüğüyle salınarak gezer, açıklamalarını sürdürürken, bu defa MHP, adeta ‘benim de Çakıcım var’ dercesine bir atılımla gündeme oturmuş oldu.
Bahçeli’nin, seçim arifesinde bu ‘camia’ya mesaj verip, nerede saf tutmaları gerektiğine dair bir çizgi çizme çabası ise adeta seçim beyannamesinin maddelerinden biri oldu.
Politik etkisi, uzun süredir AKP’yi desteklemek, Erdoğan’ı ve saray politikalarını övmekten ibaret olan MHP’nin bu aralar meşgalesi neredeyse bu ‘camia’ya mesaj vermek oldu.
Meselenin, bir af konusu ile gündem yapılıp, bu aşamaya getirilmiş olması, önümüzdeki sürecin bazı hesaplarından bağımsız olmasa gerek…
Altında neler çıkacağını kestirmek zor olsa da, MHP’nin etkin isimlerinden birinin bu durumu ‘ahde vefa’ olarak izah etmesi ilginç çağrışımlara neden olsa da, tam da böylesi bir zamanda organize suç örgütü lideri olmaktan mahkûm edilmiş birinin Bahçeli’nin gözdesi haline gelmiş olması hesapsız olamaz herhalde.
Çakıcı hastamıydı, yoksa cezaevinde ziyaret etmek tercih edilmediğinden, geçen cumartesi günü hastaneye yatırılması bir mizansen miydi bilmiyoruz. Bahçeli’nin önce MHP Ankara İl Başkanı Turgay Baştuğ’u göndererek geçmiş olsun dileklerini ilettiği, organize suç örgütü lideri olmaktan mahkûm olmuş Çakıcı’nın bir yazılı açıklama yaparak Bahçeli’ye teşekkür etmesinden sonra, Bahçeli’nin devlet protokolünü çağrıştıran bir hazırlıkla, Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi’ndeki özel odasında Çakıcı’yı bizzat ziyaret etmesinin bir karşılığı olsa gerek.
MHP’nin resmi sosyal medya hesabından Çakıcı-Bahçeli fotoğraflarını gurur vesilesi sayılarak paylaşılması ve bu sürecin Çakıcı ve onun gibi adı mafyayla, organize suç örgütleriyle, karanlık işlerle, bazı cinayetlerle anılan, bu tür suçlardan yargılanıp ceza almış olanların övgüye mazhar kalmaları oldukça düşündürücüdür.
Hele, bu durumun HDP Eş Başkanıyken ancak darbe yönetimlerinde yaşanabilecek bir uygulamayla evi basılarak hapse atılan ve bir buçuk yıldır tutuklu olan, şimdilerde Cumhurbaşkanı adayı, demokratik siyasetin aktörlerinden Selahattin Demirtaş ile ilişkilendirilmesi ise, hiç kabul edilecek bir şey değil.
Ülkücü-Mafya işbirliğinin hep tartışıla geldiği biliniyor, ancak Bahçeli’nin bu hamlesiyle bu utangaçlıktan sıyrılma hesabı mı yapıldığı, bu alandaki iç yoğunluğunun dışa vurumu mu, yoksa AKP-MHP cephesinin irtifa kaybetmeyi durduramadığı gerçeği karşısında yeni hesaplar, yeni arayışlar mı, reislik yarışı mı, bir yerlere mesaj mı, toplanma çabası mı, bir şeylere hazırlama süreci mi, Akşener ya da AKP rekabeti mi, önümüzdeki sürecin öne çıkarılması hesaplanan araçlarından biri oluşu mu… Kestirmek zor tabii!
Tam da böylesi bir zamanda Akit TV’deki canlı yayında Ahmet Maranki diye bir zat; “Kan ağlıyor, içimiz kan ağlıyor” dedikten sonra; “Şayet aksi olursa bizim gidecek hiç bir yerimiz yok. Benim onun için umudum Kaf Dağı’nın arkasında 25 Haziran’da... Olmadı zaten o zaman artık Belgrad Ormanı’nda ağacın dibinde talim şeyimizi oraya gömdük. Çıkaracağız sokağa artık, bismillahirramanirrahim…” diyebiliyor. Programcının, yılışıkça ‘ya o kadar da değil…” demesine, “Gerektiğinde bu millet ona hazır” diyerek kin ve nefret saçabiliyor. Ve bu adam hakkında savcılar harekete geçti mi bilmiyoruz. Geçtilerse nasıl bir sonuç alırız onu da…
Barış akademisyenleri, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, demokratik siyasetçiler söylediklerinden, yazdıklarından dolayı dava konusu olur, cezalandırılırken, hapse atılırken, oluk oluk kan akıtmaktan söz edenlerin, gömdükleri silahları çıkarıp sokağa çıkacaklarını söyleyenlerin elini kolunu sallayarak gezmekle kalmadıkları, itibar gördükleri, iktidarın ve ortaklarının gözdeleri halinde gezdikleri bir süreçte yaşıyoruz ne yazık ki...
Tüm bunlar, doğal olarak, mahallenin birinde, önümüzdeki sürecin nasıl tartışıldığına dair bir soru işareti yaratıyor ve kaygıları arttırıyor…