Önceki hafta CHP Genel Başkanı iki görüşme gerçekleştirdi. Biri aleni, biri gizli… Akşener ile İyi Parti Genel Merkezi’nde; açık… Eşit, özgür demokratik bir Türkiye diyen Kürt siyasi hareketinin temsilcileri ile gizli.
Önceki hafta CHP Genel Başkanı iki görüşme gerçekleştirdi.Biri aleni, biri gizli…
Akşener ile İyi Parti Genel Merkezi’nde; açık…
Eşit, özgür demokratik bir Türkiye diyen Kürt siyasi hareketinin temsilcileri ile gizli...
Neden? Çünkü AKP, MHP, İyi Parti her biri değişik nedenlerle bu görüşmeye sıcak bakmazlar…
Görüşmelerden biri için, kameralar karşısındaki gülüşleri, el sıkışmalarından hareketle söyleyecek olursak, liderlerin yerel seçimlerden önce konuya ilişkin, özellikle de bazı illerde ortak hareket etme olanakları üzerinde durduklarını öğrenmiş bulunuyoruz.
Bundan daha doğal bir şey olamaz… Yerel seçimlerden önce CHP’nin herhangi bir parti lideri ya da temsilcisiyle görüşüp, düşünce alış-verişinde bulunması, kötü gidişat, tek adam hakimiyeti, anti-demokratik gidişat, ekonomik sosyal yıkım karşısında ortak tutum önerisinde ve hazırlığında bulunması olağan sayılabilir.
Ancak bizim üzerinde durmak istediğimiz, HDP ile açık bir görüşmeden kaçınılmasıdır. HDP ve Kürt siyasi temsilcileri ile açık biçimde görüşülmemesidir
MHP ile Türkçülük yarışındaki İyi Parti lideri ile aleni… Demokratik Kürt siyasetinin temsilcisi ile gizli…
Şunu da ekleyelim ki; görüşmelerden biri, yüzde on barajı aşması için elinden tutup meclise soktuğu ancak şimdilerde neredeyse esiri olduğu İyi Parti ile idi.
“Esiri olduğu bir parti ile” diyoruz, zira İyi Parti, MHP’den daha aktif olarak CHP’nin üzerinde “milliyetçilik”, “Kürt hassasiyeti” gibi konularda baskı oluşturan bir parti haline gelmiştir.
MHP ile “Türkçülük” yarışında bayrak taşıyan, Kürtleri yok sayan, Kürt sorunun “terör” sorunu olarak görmekte olan İyi Parti, CHP’nin de bu yarıştan kopmaması için büyük çaba göstermekte, CHP’nin, HDP ile yan yana gelme(me)sinin kontrolörü havasındadır.
Türkiye’nin geleceğine ilişkin önemli bir dönemeç olan 31 Mart 2019 yerel seçimleri yaklaşırken, bu durumu hem yerel hem genel politik açılımlara bir dayanak yapmak, Kürt sorunun demokratik çözümünü öngören politikalar ortaya koymak yerine, bu baskıya boyun eğmek; inkar ve yok sayma tutumunda ısrar etmek anlaşılır değildir.
Görüşmenin biri günler öncesinden ilan edildi. Kılıçdaroğlu’nun geçen günlerde kullandığı bir ifadeyle söyleyecek olursak, Akşener ile görüşme ‘alayı vala’yla duyurulurken, diğer görüşme gizli tutuldu.
Diğer görüşmeye, kamuoyundan gizlenen, kapalı kapılar ardında yapılan bir görüşmeye gelecek olursak; Kılıçdaroğlu’nun diğer görüştüğü siyasetçi Ahmet Türk’tü.
Kürt halkının siyasi temsilcilerinden olan, defalarca yargılanmış, yumruklanmış, hapse atılış, meclisten kovulmuş, Belediye Başkanlığından alınmış, ancak her şeye rağmen, ısrarla, Kürt Türk kardeşliğinden, eşit özgür bir Türkiye’den yana olduğunu söyleyen, demokratik bir Türkiye’nin kurulması için her türlü işbirliğinden ısrar eden, Kürt halkının sevip saydığı, kanaat önderi sayılan Ahmet Türk...
Ahmet Türk’ün, CHP Genel Merkezine garaj kapısından alındığı, yine oradan uğurlandığı yazıldı, konuşuldu. Elbette, bu durumdan, Ahmet Türk’ün bir suçu günahı yoktur. Belli ki, Kılıçdaroğlu, yani CHP tarafı böyle olmasını istemiş ve Ahmet Türk de bunu ”Madem bir görüşme talebi var, neden olmasın” diyerek olumlu yanıt vermiştir. Burada sorgulanması gereken, CHP’nin tutumudur.
Zira CHP, bunu daha önce de yaptı. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, HDP’nin ortak demokratik bir platform ve onun kriterlerine uyan bir ortak Cumhurbaşkanı adayı önerisi için yaptığı ziyaret kabulü de garaj kapısından yapılmıştı. “Yan yana görülmeyelim” denmişti. O dönem, mesela Rıza Türmen gibi bir ismin ortak gösterilmesi yerine, CHP, MHP’nin önerdiği, ancak, rica edip, “sizin adayınız gibi önerirseniz biz de destekleriz” dediği Ekmeleddin İhsanoğlu aday gösterilmişti. Sonucunu ve faturasını biliyoruz!
Aradan bunca zaman geçti, bunca deneyim var orta yerde, onca badire atlatıldı, onca kötülük yaşandı… Ve giderek daha kötü koşullara doğru gidildiği aşikar iken, CHP, hala Kürt demokratik siyasi hareketi ile açıkça bir işbirliği yapmak yerine, Kürtleri görmüyormuş gibi davranmaya, onlarla görüşmüyormuş havasında dolaşmaya, ancak “yan yana görünmeyelim ancak siz bizi destekleyin” demeye devam etmektedir.
CHP’nin, hala bu gerçeği görüp cesaretli davranarak, Erdoğan-AKP yönetimi karşısında olabildiğince geniş bir birlik oluşturmak yerine, eski yöntemlerle yürüyor olmasının memlekete bir faydası olmaz. Cesaret ve açıklık kazandırır…