Yerel seçimlerden bir gün önce yani 30 Mart’ta şöyle yazmışız; “Yarın seçimler var ve 1 Mayıs’a 1 ay gibi kısa bir süre kaldı. .

 

 

 

Yerel seçimlerden bir gün önce yani 30 Mart’ta şöyle yazmışız;

“Yarın seçimler var ve 1 Mayıs’a 1 ay gibi kısa bir süre kaldı...

Önceki seçimlerde yaşananlar, hileler, çalmalar, sahte pusulalar, YSK manevralarına rağmen başarma bilincinin güç kazandığı bu yeni dönemde yarın akşam ortaya çıkacak sonuç hem dünümüz hem geleceğimiz bakımından büyük önem taşıyor... İşçi ve emekçi bayramı 1 Mayıs’a, halklarımızla birlikte ciğerlerimize baharın temiz havasını teneffüs ederek yürümekten daha güzel ne olabilir ki!”

Öyle oldu!

Şimdi artık ciğerlerimize baharın temiz havasını çekiyoruz. Yüzler gülüyor. Halklar kazanma duygusuyla daha da bir kenetleniyor. Mutlu bir tebessüm yayıldı yüzlere. Daha güçlü yürüyoruz şimdi. Halklarımıza güven geldi. Kasvetli hava dağıldı. Dayanışmanın, doğru dönemsel taktiklerin ne denli etkili olduğu görüldü. Bu başarıyı gösteren her ulustan ve her dilden halklarımız daha büyük işler başarabileceğini düşünmeye başladı. Cezayir’de, Sudan’da on yılların diktatörleri yıkılırken, bir kez daha halkların, işçi ve emekçilerin gücü ve direnişi karşısında yıkılamayacak hiç bir haksız iktidarın olmadığı görülüyor.

Elbette bunlar bilinmez değildir. Dönüp geriye, insanlık tarihine bakıldığında, işçi sınıfının ve emekçilerin direnişleri irdelendiğinde ne denli güçlü hareketlerin bulunduğu hemen görülür. Direnişler, ayaklanmalar, devrimler bize her zaman ışık tutmuş ilham vermiştir. Türkiye halklarının, işçi ve emekçilerinin de güçlü bir birikimi ve direniş destanı vardır...

Ancak 17 yıllık AKP iktidarının özellikle son 5 yılda yarattığı tahakküm, süren sömürü ve baskı ve artarak gelen şiddet politikaları önemli bir kırılma, güvensizlik ve karamsarlık yaratmıştı. Kürt halkı üzerinde dinmeyen şiddet politikası derin yaralar açtı. Önemli kırılmalar oldu. Kürt ve Türk halkları arasında yaratılmak istenen çekişme, düşmanlaştırma ve çatıştırma hesaplarının derin etkileri oldu. Sınır içinde ve dışında olağanüstü bir dönem yaşandı ve hâlâ sürüyor...

15 Temmuz, “Allah’ın bir lütfu” olarak görülüp, halklara, işçi ve emekçilere yönelik görülmedik baskı ve sömürü politikaları uygulandı. CHP de dahil muhalefet Yenikapı’da hizaya sokuldu. Bu gelişmelere paralel olarak “Güçlü ve yıkılmaz iktidar” imajı yaratıldı. İktidar nimetleri kibri büyüttü, yağma politikalarını olağan hale getirdi. Yasama, yürütme, yargı saraydaki güçlerinin ağzına bakar oldu. TBMM neredeyse lağvedildi. Medya tam bir saray gücü halini aldı. Güç ve kudret gösterişi büyüdükçe büyüdü... Sarayın saltanatı kutsandı...

İşte 31 Mart yerel seçimlerinde yaşanan bu kötü gidişata “dur” hareketidir. Türkiye halkları dönemin en anlaşılır, en akıllı, en dayanışmacı tavrını sergileyerek gidişatı frenledi. Kürt halkı, sol ve sosyalist güçler için önemli bir hamle. İşçi ve emekçilerin işini kolaylaştıracak, sömürü ve şiddet politikalarına karşı yeni bir güç ve örgütlenme yaratacak olanaklara kapı aralandı.

Elbette “bir çağ kapanmış, bir çağ başlamış değildir”, abarttığımız düşünülmesin, ama önemlidir yaşanmış olan ve yaşanan... Yıkılmaz sanılan köhne duvarlara vurulan güçlü halk omuzu hiç de fena bir etki yaratmadı. 3 büyük şehri kaybetti. 25 yıllık yağmacı yerel yönetim iktidarı önemli oranda devrildi. 17 yıllık despotik yönetim ciddi bir birleşik muhalefet tokadı yedi ve müthiş biçimde sendeledi. Tek adam rejimi sarsıldı. Kurumlaşma aşamasındaki diktatörlük darbe yedi.

Şimdi, 1 Mayıs’a, yani işçi ve emekçilerin bayramına daha güvenle hazırlanıyoruz. Yürünmesi bilinirse açılmış bir yoldur bu da... Seçimde, sandıkta başarılanı ileri taşımak için mücadele etmeli...

Şimdi artık bu olanakları ve yeni koşulları titizlikle değerlendirme zamanıdır. Sorumluluklar daha da artmış, yeni döneme olanak doğmuştur. Demokratik hareketin, seçimlerin ötesinde bir şey olduğunun gösterilmesine ihtiyaç duyulan bir zamandır. İşçi ve emekçilerin, kadınların ve gençlerin ileriye çıkma vaktidir. Kürt halkının, Türk ve tüm Türkiye halkları ile birlikte demokratikleşme hareketini büyütme ve ilerletmesinin olanaklarının hakkını vermek için kılı kırk yararak ilerleme, mücadelede yaratıcılık zamanıdır.

Zira iktidarın seçim yenilgisini zor kabul ettiği ve hazmedemediği görülüyor. Bölgede bazı mazbatalar gasbedilerek sonuca katlanmaya mecbur kalışı onun yeni hesaplar, karşı ataklar içinde olmayacağı anlamına gelmemektedir. Daha bir kaç yıl önce yaşadığımız demokratik halk hareketinin güçlü rüzgarından sonraki “çöküntü” dönemini unutmadan, hiç bir olanağı heba etmeden kararlı ancak özenli yürünmesi gerektiği unutulmadan bir demokratik örgütlenme süreciyle ilerlemek şarttır.

1 Mayıs’a hazırlanırken işçi sınıfımız ve emekçilerimiz tarihsel sorumluluklarına uygun hareketle ileri atılabilirse, önümüzdeki zorlu dönemi güçlenerek karşılamak pekala mümkün olacaktır.