Seçime bir hafta kalmışken artık birçok şey daha açık… Erdoğan iktidarının gideceği her geçen gün daha da belirginlik kazanıyor.
Seçime bir hafta kalmışken artık birçok şey daha açık…
Erdoğan iktidarının gideceği her geçen gün daha da belirginlik kazanıyor.
Tek adam yönetime karşı büyük, ‘sessiz’ bir halk hareketi oluşmuş durumda. Toplumun önemli bir bölümü bu iktidardan kurtulmak istiyor. Evet, güçlü bir rüzgar esiyor. Ve rüzgar muhalefetten yana. Ancak sessiz! Sessiz çoğunluğu oluşturan işçi ve emekçilerin sürece müdahalesini sağlayanlar ise geleceğe yön vermede tayin edici olacak.
Evet, Erdoğan’ın yenileceğine kesin gözüyle bakılabilir. Hiç ‘acaba’ demeye, farklı olasılıklara dalmaya, derin analizlere gerek yok. Çarşıda, pazarda, sokakta, işyerinde, fabrikada, okulda, tarlada, kahvede dinlenecek birkaç kişi size bunu bir biçimde hemen söyleyecektir. Dolaylı ya da dolaysız ama bu iktidarın işinin bittiğini her yerden duyabilirsiniz. Yaka silken bir toplum yarattılar. Baskıcı, hukuksuz ve yağmacı icraatlarıyla sonlarını hazırladılar. Şimdi, örgütlü olmayan, hedeflerini belirlememiş ancak için için yanan, bir an önce bu iktidardan kurtulmak isteyen milyonlar var.
Öyle az buz değil, büyük bir farkla yenilecekler. Son birkaç seçimi hileyle kazanmış olan, son yerel seçimde hezimetle karşılaşmış olan tek adam yönetimi 14 Mayıs’ta sandığa gömülecek. 21 yıllık AKP iktidarı tarihe karışacak.
Kaybedeceklerini anladıkça şaşkınlıkları artıyor. Dik durmaya çalışıyorlar, gürültü çıkarıyorlar, tehdit ediyorlar, yalan söylüyorlar. Kamunun olanaklarıyla seçim çalışmaları yürütüyorlar. Kurumları hizmetlerinde kullanıyorlar. Devlet olanaklarıyla parti adına yeni temeller atıyorlar, karada, denizde, havada maharetlerini sıraladıkları savaş aygıtları sunuyorlar, öne alınmış açılışlar, teknofestler yapıyorlar, “işgalcilere karşı süren bir mücadele”den söz ediyorlar, muhalefetin gelişine ‘darbe’ diyorlar, “Kazansalar da vermeyeceğiz” söylemi var. Kürt halkını bölücülükle itham etmeye devam ediyorlar, Hizbulkontra elemanlarını serbest bırakıyorlar...
Birçok şey var ancak hiçbir söylem ve girişim onlara derin bir nefes aldırmaya yetmiyor. Kaybedecekler.
Diğer yanda ‘sessiz’ bir muhalefetin var olduğu gerçeğini de atlamamak gerek. Yıkılmakta olanın yerine neyin konulacağı ve bunun hangi talepler etrafında şekilleneceği meselesi halk açısından belirgin değil. Partilerin açıklama ve seçim beyannameleri değil sözünü ettiğimiz, sorun talep ve hedefler açısından işçi ve emekçilerin, ezilen halkların, kadınların, gençlerin ne istediği ve ne için değiştirmek istediği sorunu.
İşçi ve emekçi hareketinin kendi sınıf, emek ve demokrasi talepleri üzerinden sürece müdahalesinin yetersizliği gözle görülür durumda olması bunun nedenlerinin başında geliyor. Oysa bu iktidardan en çok zarar gören işçiler emekçiler, ezilen ve sömürülen halklardır.
Her ne kadar Millet İttifakı görece daha güçlü mitingler yapıyor olsa da bu tablo, hâlâ bir ‘sessizlik’ olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Dahası Millet İttifakı, bu sessizliğin düzeyinin belirlenmesinde tayin edici durumda. Son günlerdeki kitlesel mitinglerde mağduriyetler dile getiriliyor olsa da bazı talepler yazıyla, dövizle miting alanlarına taşınsa da mikrofon uzatıldığında sorunlarını dile getirenlerin sayısı artmış olsa da bu tablo ‘sessizliği’ bozmaya yetmiyor.
Yeni dönemin taleplerinin talep sahipleri tarafından dile getirilmediği bir tablonun mevcudiyeti ne yazık ki mevcut iktidarın sandığa gömülmesi sonrasında şekillenecek yeni dönemin muğlaklığının nedeni durumunda. Elbette, bu baskı ve sömürü iktidarının gitmesi az şey değil ancak nasıl bir gelecek sorusu da atlanır değil.
Sınıfın, emekçilerin, Kürt halkının, ezilenlerin müdahale ettiği bir seçim olabilir…
Düzen partileri muhalefet liderlerinin ifade ettikleriyle yetinen, ileri çıkamayan işçi ve emekçiler, ezilen ve sömürülen halklar için bu durum üzerinde kafa yormayı gerekli kılıyor. 1 Mayıs kutlamaları da sınıfın seçimler müdahalesi bakımından “Yeterince belirleyici olabildi mi?” diye tartışılıyor. İşçilerin, emekçilerin, sendikaların, meslek odalarının, birliklerin talepleriyle dile getirilmiş kitlesel bir tutum sergileyememelerinin nedenleri üzerinde durularak son bir hafta bazı adımlar atılabilir. Büyük bir yıkım içindeki üretici köylüler görünür değil. Gençlik mitinglere katılım sağlasa da talepleriyle öne çıkamıyor. Eşitlik ve özgürlük, yaşam hakkı, gelecek kaygısı içindeki kadınlar için de aynı şeyler söylenebilir. Kürt halkı eşitlik ve özgürlük talepleriyle, hapisteki binlerin resimleriyle “özgürlük” diyerek yürüyebilir. Aleviler eşit yurttaşlık talepleriyle demokratik Türkiye’nin geleceğinin garantisi olduklarını şimdi ne kadar hissettirebilirlerse gelecek o denli orantılı şekillenebilir.
Zira Kılıçdaroğlu’nun “Yüzleşme, demokratikleşme, helalleşme” söylemiyle yetinen bir toplumun yarın neyle karşılaşabileceğini az çok kestirmek zor değil. Üstelik Millet İttifakının bileşenlerinin bir bölümünün ırkçı ve tekçi söylemde iktidarla yarıştığı gerçeği de orta yerde durmaktadır.
Emek ve Özgürlük İttifakının, iktidarı devirmeye aday esen rüzgarı demokratik bir gelecek için arkasına alması pekala mümkün. Seçimlere sadece bir hafta kaldı. Hedefin güçlü biçimde dile getirilmesi aynı zamanda AKP’nin yapması olası yeni hukuk dışı manevralar karşısında tutum almanın da açık ilanı olacaktır.