Yerel Seçimlerin Genel siyasete önemli etkisi olacak Halkı etkileyen ekonomik kriz artık tüm yanları ile günlük hayatın bir parçası oldu. Dolara bağımlı olan ekonomi bir anda yüze 40 değer kaybetti.
Yerel Seçimlerin Genel siyasete önemli etkisi olacakHalkı etkileyen ekonomik kriz artık tüm yanları ile günlük hayatın bir parçası oldu. Dolara bağımlı olan ekonomi bir anda yüze 40 değer kaybetti. Bu durum halka yüzde yetmiş oranında pahalılık olarak yansıdı. Buna karşın emekçi halkın gelir durumu sabit kaldı. Alım gücü düştü, yoksulluk kat kat arttı. Kapitalizmin eşitsiz gelişme yasasına dayanan bu ekonomik yapı, bir de savaşa endeksli kötü bir iktidar yapısı ile yönetilince durum halk ve emeği ile geçinenler için feci bir hal alıyor.
Şimdi içinde yaşadığımız bu ekonomik durumun bi şekilde patlayacağı 2018 yılı başlarında belli idi. Bu sebeple AKP iktidarı, kriz henüz fazla görünür olmadan baskın bir genel seçimi gündeme getirdi. AKP MHP iktidarı olarak, her açıdan şaibeli bir oldu bitti ile tekçi iktidarlarını korudular.
Benzer bir müdahaleyi yerel seçimler için de çok tartıştılar. Ancak Ağustos-Eylül aylarında kriz patladı. Seçimi erkene almanın artı bir siyasi getirisi yoktu. Bu sebeple normal zamanında, 2019 Martında yerel seçim kararı alındı.
Şimdilerde tüm hazırlıklar, kulisler, ittifak arayışları, diyaloglar, yerel seçimler üzerine. Ancak bu yerel seçimler son yirmi yılda yapılan yerel seçimlere benzemiyor. Son iki yıldır halkın oyları ile seçilen yerel yöneticilerin görevlerine son verilip yargı kıskacına alınmaları, yerlerine de kayyum denen devlet memurlarının atanması yerel seçimlere damgasını vuran gelişmelerdir. Bu politikaların muhatabı DBP’li belediyelerin olması sorunun Kürt sorunu ve genel demokrasi sorunu ile bağını hemen ortaya koyuyor. Demokrasi rafa kalkmış, tekçi bir yapı yukarıdan aşağıya doğru yeniden inşa edilmiştir. Çalışan emekçi muhalif kesim tarihte eşine az rastlanır türden işlerinden edinilmiş, muhalif olmayı açlıkla özdeş kılmışlardır. Yargı güdümlü hale gelmiş, medya devlet tekeline geçmiştir. Zindanlar muhalif siyasetçilerle doldurulmuş, tecrit hali olağan hale getirilmiştir. Tecrit et, sustur, kapat, tutukla emirleri en az ekonomik darboğaz kadar toplumu derinden etkilemiştir.
Mevcut iktidardan kaynaklı tüm bu uygulamalar toplumu epey sıkmıştır. İnsanlar kaygıyla, korkuyla yaşamak zorunda kalmışlardır.
Özünde, normal bir durumda ve normal bir toplumda hiçbir iktidar ayakta kalamazdı, bu durum karşısında. İlk seçimde halklar bu politikaları güden iktidara, sandıkta cevabını verir ve iktidardan uzaklaştırırdı.
Ancak bu Türkiye’de böyle olmuyor. Bunun toplumsal, siyasal, psikolojik ve tarihi nedenleri vardır. Kuşkusuz bu nedenleri en iyi bilen ve hesaba katan yine 600 yıllık Osmanlı ve yüz yıllık demokratik olamayan cumhuriyet deneyimlerine sahip olan iktidar sahipleridir. Bütün darbe dönemleri dahil, bu yönetime, 700 yıllık egemenlik tarihinden gelmiş bir sentez yönetimidir de diyebiliriz.
Ama bu sentez yönetimi, iktidarın devamını göreceli olarak sağlıyorsa da, kalıcı değildir. Çünkü doğal ve normal iç dengelere dayanmış değildir. Hep bir olağanüstülüğe, hep tek yanlı yetkiye, KHK’lara, dışarıya taviz, içeriye sopa şeklindeki politikalara dayanarak daha fazla yol almak mümkün gözükmemektedir.
Böylesi bir ortamda yerel seçimlere gidiliyor.
İktidar yerel seçimlerde beklenen hezimetlerini önlemek için çok önceden tedbirler almaya başlamıştı. MHP ile var olan ittifakını yerel seçimlerde, yerel durumlara göre uyarlayıp, bu yolla başta büyükşehirler olmak üzere bir çok yerde yerel iktidarı ele geçirme çabasındadır. Genele ilişkin bu ittifak politikasını geliştirirken, kayyumların hâkim olduğu yerlere ilişkin de kayyumlarını birer seçilmiş durumuna getirme çabası içindedirler. Bunun için gizli ve açık anketler bile yapmaktadırlar. Böylelikle izledikleri politikanın halktaki karşılığını an be an gözlemektedirler. Ama sonuç istedikleri gibi çıkmıyor! Bu kez en yetkili ağızdan, “seçilseler bile yine kayyum atarız” diyerek hem seçmene mesaj vermekten, hem de mevcut durumun devamını arzuladıklarını belli etmekten geri durmamaktadırlar. Bu sebeple, açıkçası yerel seçimler olur mu, olmaz mı, olsa da müdahale olur mu, seçimler kayyum siyasetinin aleyhine demokrasi güçlerinin başarısı olarak sonuçlanırsa devleti yönetenlerin tavrı ne olur gibi kaygılar da yaratmış oluyorlar.
Halkın bu gelişmeler karşısındaki siyasal tavrı önemli. Hükümetten taraf yayılan politikaların kimseyi ikna ettiği yok. Halk yaklaşan seçimlerde kayyumları göndermeye hazırlanıyor. Açık bir tercih gündemdedir. Faşizm ve tekçi yönetim ile gerçek bir demokrasi yönetimi arasında tercih yapılacaktır.
AKP MHP ittifakının, Ankara İstanbul gibi, iki büyük büyükşehir’i kaybetmesi Türkiye geneli bir kaybın belirtisi olacaktır. Son genel seçimlerde bunun belirtisi ortaya çıkmıştı. Kayyumların atandığı yerlerde iktidarın seçimlerde yenik çıkması son üç yıllık politikanın yanlışlığını da ortaya koyması bakımından siyaseten anlamlı olacaktır. Bu sebeple yerel seçim sadece yerel değil, genel siyaseti de etkileyecektir. 05.10.2018
İrfan Babaoğlu