"Kürtler son elli yılda, Lozan’ın ellinci yılında, son elli yıla damgasına vuran hareketle Lozan’ın bu haksız ve hukuksuz sonucuna karşı sesini her şekilde

“Bu şehrin salonlarında imzalanan Lozan Anlaşması, anlaşmaya taraf devletlerin, Kürtleri mezara koymak isteyen yüz karası bir anlaşmadır. Bu anlaşmayı tümden reddediyoruz.” 

“Kürtler bu anlaşmayı hiçbir zaman kabul etmedi ve etmeyecek de”

“Kürtler yüzyıl boyunca direnerek, savaşarak bu anlaşmaya karşı çıktı ve kendisine biçilen bu kefeni parçaladı.”

“Kürtlerin tek ihtiyacı olan birliktir, ortak milli stratejilerini oluşturup, bölge ve bölge dışındaki işgalci güçlere karşı bu milli strateji etrafında birleşmeleri hayati önemdedir.”

Bu cümlelerle başladı Lozan anlaşmasının yapıldığı Lozan şehrindeki “Lozan Anlaşması” konulu konferans.

Konferansa bini aşkın Kürdistan’ın dört parçasından ve Avrupa’dan gelen Kürt ve Kürdistanlı siyasi parti, grup ve inisiyatiflerin temsilci veya mensubu kişiler, siyasetçiler, aydın ve yazarlar, tarihçi, sosyolog ve konusunda uzaman kişilerin katılımı ile gerçekleşti.

Bu tarihi bir konuydu. Ama Yüzyıl boyunca Kürdistanlıların hep gündeminde olan bu konu yüzüncü yılı nedeniyle bir kez daha dile geldi kongre salonunda: 

*  

Yüz yıl önce, 24 Temmuz günü, İsviçre’nin Lozan kentinde imzalana anlaşma ile 1.Dünya savaşı sonunda Almanya ile yenilen Osmanlı devleti dağıldı. Bu tarihe kadar savaşın galibi devletler başta İngiliz ve Fransızlar olmak üzere Osmanlının elinde bulunan toprakları paylaşan gizli ve açık birçok anlaşma yapmışlardı.

Galip devletler, Dünya ve Ortadoğu’ya bu anlaşmalar çerçevesinde bir biçim vermeye çalışırlarken 1917 yılı Ekim ayında Çarlık Rusya’sında işçi ve köylülerin öncülüğünde bir devrim meydana geldi. Gerici emperyalist savaşı iç savaşa çeviren Lenin’in partisi Bolşevikler iktidara gelince Rusya, işgal ettiği yerlerden çekilme kararı aldı. Eğer Rusya da işçi köylü devrimi olmasaydı, Ağrı, Erzurum, Dersim, Çapakçur (Çewlig) e kadar gelen Rus Çarlık ordusu, 1.dünya savaşın galibi olarak Kürdistan’ın tamamını ele geçirme potansiyeline sahipti. Ve kendinde bu hakkı görüyordu.

Rusya’daki devrim buna engel oldu.

İttihat Terakici Mustafa Kemal bu boşluğu gördü. Zayıf da olsa Osmanlı ordusunun var olduğu yerlerde ve özellikle de Kürdistan illerinde yeni bir hareket başlattı. İlk önce Amasya genelgesi ile sonra da Erzurum ve Sivas Kongreleri ile inisiyatifi ele almaya çalıştı. Bu harekette Kürt ileri gelen aşiret reislerinin, din adamlarının onay ve desteğini almaya çalıştı. İstanbul Hükümetine alternatif yeni bir hükümet oluştururken de önemli oranda Kürt mebuslara bu mecliste yer verme ihtiyacı duydu.

Öte yandan, Rusya’daki devrim yerel değil evrensel bir devrimdi. Yani kapitalist sömürü sistemine karşı emekçilerin sömürüsüz, savaşsız, eşit ve özgür bir sistemi dünya koşullarında gerçekleştiren patik bir deneyimdi. Bu sistem kapitalist emperyalist sistemi kökünden sarsıyordu. Savaşın galibi devletler deyim uygunsa galip olmanın sevincini yaşayamadan işçi köylü ve sosyalist muhalefetinin kendilerini alaşağı etme tehlikesi(!) ile karşılaştılar. Almanya, yenilginin acısını kendi sosyalistlerinden çıkarmaya başlar. Tüm Batı Avrupa ülkeleri sosyalist parti mensupları avı başlatır kendi içinde.  Almanya Roza Luxemburg ve sosyal demokrat parti temsilcilerini 1919 yılı başlarında kurşuna dizer.

Dünya iki ayrı kampa bölünmüştü. 

Mustafa Kemal liderliğindeki Kemalist hareket Kürtlere ve devrime karşı olan ideolojik tavrını 1920 başlarında açığa vurdu. Kürt halkının ulusal haklarını ileri süren Koçgiri halkına karşı ittihat Terakkici politikası ile ırkçı yanını ortaya koydu. Karadeniz’de 20 Türkiyeli komünistin boğdurulması kararı vererek de yerinin dünya kapitalist- emperyalist bloku oluğunu tüm dünyaya ila etti.  

Bu iki politik tavrı Kürtlerin o dönem içinde bulunduğu parçalanmışlık, örgütsüzlük ve önderlerinin bu yeni durumu doğru değerlendirememelerinden faydalanır. Aynı şekilde ortaya çıkan yeni dünya dengelerinden faydalanmaya çalışır.

İlerleyen yıllarda Kemalist siyasette İngiliz emperyalizmini ağırlığı artınca, Yunan engeli de ortadan kalkar. 1923 teki Lozan Konferansına bu ortamda gelinir.

Kemalist meclisin temsilcileri Kürtleri yok sayan, görüşme masalarında “iki halkın hükümeti” gibi sözlerle aldatıcı ve yalan sözlerle diplomasi yürütürler. Tabii bu gerçeği müzakere masasındaki İngiliz ve Fransız temsilciler yutmazlar. Onlar da Kürtlerin ayrı bir halk olduğunu belirterek Kürtlerin varlığını ve potansiyelini gösterirler. Bunu Kürtlerin haklarını savunmak için değil, Kürdistan’ın petrol yataklarını kendi denetimlerine almak için yaparlar. Sonuçta Kemalist temsilcileri Kürtlerin hak taleplerinin bastırılması uğruna, Musul ve Kerkük’ten vazgeçerler. Egedeki adaların bahsini bile etmeye cesaret edemezler.

Böylelikle Kürt halkının 1920’den 1940’lara kadar süren kanlı katliamlarına Lozan anlaşmaları ile tüm taraf devletler ortak olur ve onay veririler.

Lozan antlaşması üzerinden yüz yıl geçti. Kürtler son elli yılda, Lozan’ın ellinci yılında, son elli yıla damgasına vuran hareketle Lozan’ın bu haksız ve hukuksuz sonucuna karşı sesini her şekilde yükseltti. Kürt halkının varlığı ve özgürlük talebi tüm dünya tarafından görünür oldu.

Lozan konferansı tartışmalarının devam ettiği dönemde, yüz yıl önce egemen devletler anlaşmada kendi ulusal ve devlet çıkarını gözeterek anlaşma sağladılar.  Bu devletlerarası politika bugün de varlığını ve geçerliliğini koruyor. Yüz yıl önce Kürdistan halkı birliğini sağlayamamıştı. Ulusal düzeyde askeri, siyasi ve ideolojik bir birliği yoktu. Bu kadar stratejik öneme sahip olan bir ülke sahipleri tarafından korunamıyor ve savunulamıyorsa, o ülkenin kaderi de başkaları tarafından yazılır, maalesef!

Bu tarihi durum bugün için de geçerlidir. Kürdistan hala yüz yıl önce olduğu gibi önemli bir ekonomik ve politik konumdadır. Kürdistan’a hâkim olan Bölgeye ve Ortadoğu’ya hâkim olur.

Kurdistan tabii yüz yıl önceki gibi değildir. Bu ülkeyi zorla elinde tutmak isteyen güçlere, Kürt halkının bu direnci ve ulusal iradesi sayesinde, çok ama çok pahalıya mal oluyor. Kürt halkının ulusal anlamda, siyasi diplomatik ve birliği anlamında Kürt halkı çok mesafe katletti. Ama hala, Kürt halkının düşmanları esas gücünü Kürtlerin kendi içindeki parçalanmışlığından, bölünmüşlüğünden alıyorsa, Kürt halkı ve onun temsilcileri, Kurdistani tüm halkların irade birliğini sağalmalıdır. Her zamankinden fazla Kürt halkı bu Kurtlar sofrasında ulusal strateji birliğini her türlü bireysel, yerel ve parça bazlı anlayışların üstünde tutmalıdır. Aksi takdirde bir yüz yıl daha kaybedilir.

24 Temmuz 2023 günü Lozan’da yapılan ve iki gün süren Konferansı sonuç belgesi açıklandı. Bu sonucu takip edecek kurullar da oluşturuldu. Bunlar iyi gelişmelerdir. Kürt halkı bu yüz yıllık direnişi ile varlığını ve özgürlük arayışını bugüne kadar taşıdı. Ama bundan sonra da bu gelişme belirtilen stratejik birliği sağlaması durumunda zafer Kürt halkının ve tüm dünya ezilen emekçi halkların olacaktır.