Dünya yeni bir direniş dalgasının eşiğinde görünüyor. Pandeminin girdabında ölümle pençeleşen işçiler ve emekçiler isyan bayrağını açtı. Yeni gelişmelerin gösterdiği, salgın karşısında sağlanan suskunluğun giderek bozulmakta olduğudur. Bu kaçınılmazdır.
Kapitalizmin, salgını fırsata çevirme hesabı karşısında yaşam koşulları daha da kötüleşen ve kitlesel ölümlerle yüz yüze kalan işçiler, emekçiler, işsizler ve yoksullar elleri kolları bağlı bekleyemezler. Ezilenler için direnişten başka bir yol görünmüyor.
Kolombiya ve Yunanistan’da yaşananlar bunu gösteriyor. Gelişmenin yönüne dair belirtileri hemen her yerde görmek mümkün. Baskı ve sömürüye, salgının sömürüde fırsata çevrilmesine karşı biriken işçi ve emekçi öfkesi yer yer patlıyor ve bu giderek dünyayı saracak bir direnişe dönüşebilir.
Türkiye de direniş yoluna giren ülkelerden biri olmaya aday. AKP ve MHP eliyle sömürü ve baskı derinleştirilirken direniş de büyüyor. Geçen haftaki yazımızda sürmekte olan işçi ve emekçi direnişlerinin bir bölümünden söz etmiştik. Yasaklara rağmen İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs kutlamaları engellenemedi. Sadece İstanbul’da 130’u aşkın işyerinde ve alanda işçiler direnişteydi. Türkiye’nin dört bir yanında yasaklara, İçişleri Bakanlığının yeni yasaklama genelgelerine, polis ve jandarma şiddetine, engellemelere rağmen işçiler susmadı.
Art arda açıklanan yasaklara, artan şiddete boyun eğilmiyor, işçiler, emekçiler işsizler, yoksullar baskıya ve zorbalığa karşı direniş yolunu seçiyor. Bir yol bulunuyor ve direniş sürüyor. 1 Mayıs’ta da öyle oldu, yasaklara teslim olunmadı. Yaşam mücadelesi veren işçi ve emekçiler, sendikalaştıkları için işten atılanlar, hak aradığından dolayı devletin hışmına uğrayanlar, patronların Kod 29’a dayanarak kapı dışarı ettiği işçi ve emekçiler mücadeleden vazgeçmiyor.
İktidarın tehditlerine, polis ve jandarmanın baskısına boyun eğmeyenlerin direnişinin giderek yayılacağını, boy verip büyüyeceğini gösteren başka bir direniş ise İkizdere’dir. Saray’ın koruyup kolladığı Cengiz Holdingin doğayı yağmalamasına karşı Karadeniz’de süren direnişle birlikte büyüyen dayanışma da gelişmenin yönüne, biriken öfkeye ve mücadele azmine işaret etmektedir. Umutlu olmak için fazlasıyla nedenimiz var. Ancak, her yerde direnişi ateşini harlamaya ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır…
Her gün 300’ü aşkın kişinin öldüğünü açıkladıkları tablonun öfkeyi daha da derinleştirdiğini söylemek olası. Yolsuzluk, yasaklar, yoksulluk diz boyu… Aslında her gün açıklanan sayının üç katı insanın salgından öldüğünü söyleyen veriler var. Henüz nüfusun yüzde 20’sinin aşı yapıldığı koşullardayız. Salgının, işçi ve emekçiler için giderek daha da ağırlaşacağı görülmektedir. “Tam kapanma” sürecinin salgının sınıfsallığını daha çarpıcı hale getirdiği de başka bir gerçek. Paranın ve kârın gözlerini bürümüş bir iktidar var. Bu sürecin çelişki ve çarpıklığı daha bariz hale getirdiği ve öfkeyi büyüttüğü görülüyor. Bu gelişmelerin direnişi ve ortak mücadeleyi daha da yükselteceğini söylemek için kahin olmak gerekmiyor. Yeter ki yol açalım…
Henüz iktidarı sarsan güçlü bir işçi ve emekçi direnişine dönüşmemiş olsa da köpürerek kıyıya vuran mavi dalgaların giderek büyüyeceğini gösteren fazlasıyla veri var. Nesnel koşulların gösterdiği direnişin kaçınılmaz olduğudur. Burjuva muhalefetin rolünü ve kapsamını aşan bir mücadeleye ihtiyaç her geçen gün daha da yakıcı olmaktadır.
Dünyanın birçok yerindeki patlamaların gösterdiği de budur. Kapitalizme karşı güçlü direnişler görüyoruz. Yeni direniş dalgasının ateşi Kolombiya’da, ardından Yunanistan’da yakıldı. Güney Amerika ülkelerinden Kolombiya’da direniş büyüyerek yayılıyor. Hükümetin sağlık, güvenlik ve eğitim politikalarına karşı başlayan direniş, polisin sert uygulamaları karşısında başka bir boyut kazandı. 1 haftadan bu yana dinemeyen bir direniş var. Polisle halk arasında çatışmalar ve bastırılamıyor. Devlet, şiddeti sonucu direnişi daha da büyüteceğe benziyor. 1 Mayıs kutlamalarına binlerce kişinin katıldığı Bogota’da Devlet Başkanlığı Sarayı’na yakın bölgeleri direnişçilerin ablukasında bulunuyor. Medellin ve Cali kentleri işçilerin, emekçilerin, orta sınıfın, üniversite öğrencilerin direnişleriyle çalkalanıyor. “Vergi reformu” yasa tasarısı geri çekilmiş olsa da direniş yeni taleplerle devam ediyor.
Başka bir direniş dalgası da Yunanistan’dan. Hükümetin, günlük çalışma süresini uzatma yasa teklifini meclise getirmesi karşısında güçlü bir direniş başladı. Sokakları dolduran halk, Yunan hükümetinin bu teklifini bir an önce geri çekmesini istiyor.
8-9 Mayıs 1945, faşizme karşı zafer günlerinin yıl dönümündeyiz. 6 Mayıs 1972’de idam edilen Denizleri anıyoruz… Direniş ruhuyla işçi ve emekçi mücadelesini büyütmenin, sömürü ve baskı rejimini, halkçı ve demokratik bir yola yöneltmenin zamanı…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Ötekilerin Gündem’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.