ANLILAR KAR ALTINDA! Mevsimlerden Kış, hava soğuk, zemheri ayındayız. Kadim dağların zirveleri beyaz gelin tacı misali.

 

 

 

ANLILAR KAR ALTINDA!
Mevsimlerden Kış, hava soğuk, zemheri ayındayız. Kadim dağların zirveleri beyaz gelin tacı misali. Kayıp mevsimler gibi yani. Manzara beni göçüp giden mevsimlere, düşler ülkesine götürüyor. Duygu dünyam; beni eskiye, o vakitlere, anılarımı anımsıyorum.
Metrelerce yağan karın bize çektirdiği eziyetleri de bir hayli çoktu. Yollar kapanıyor, kentlerle bağlantılarımız kesiliyordu. Elektriksiz dönemler daha bir fena geçerdi kış. Sonrasında elektrik geldi, Allah'a emanet bir akım diyelim. İlk rüzgârda kesiliverirdi.
Ne coğrafyamızın karına nede karlı fırtınasına dayanamazdı elektrik. Yaşamı zorlaştıran kuralların yanında birde doğa koşulları yaşamımızı tam anlamıyla felç ediyordu. Elbette bu doğa koşulları içerisinde insanların ördüğü yaşam felsefesi anılara güzel notlar bırakıyordu.

Günlük işlerden arta kalan zamanda kartopu oynamanın ne tadı nede zevkini anlata bilirim. Birbirimizi kara gömerdik. Vakit dolu geçerdi. Günün sonunda biten işlerin ardından yürekler birleşir çok yönlü sohbetler çay eşliğinde demlenirdi.

Buna eşlik eden ağır yanan meşe odunun sıcaklığıyla muhabbet derinleşirdi. Bugünün kestanesi tost makinesinde pişerken o dönemler orman palamudu, kızgın sobada pişirilerek çökelekle yenilirdi. Tadı başka olurdu, damaklara ve bugüne emanet kalan sıcak ve uzun kış gecelerine en çok genç kızların hayallerini süslerdi. Sobadan dem vurmuşken, sobanın etrafında anlatılan masallar Dersimde büyüyen her insanın ömrü boyunca unutamadıkları anıların en başında geldiğine inanırım.

Sözlü sanatımızdı masal. Aşk, gemilerini uzak diyarlara sürer maviliklere yelkenlerini açarlardı. Düş âlemine hayalin de kurdukları sevdalara teslim olurlardı. Xızır Orucu, biz Dersim'silerin inancında Xızır Orucu ayrı bir yerde duruyordu! Xızır Orucun son gününü biz gençler-imiz de mutlaka tutardık.

Oruç gün bitiminde açılırdı ancak Gençler su içmezlerdi. Susuz kaldıklarında rüyalarında bir kız yâda erkek kendisine su verdiğinde onunla söz esilir, nişan yapılır. Onlar bir biriyle evlenir inancı vardı. Görenlerin olduğunu, söyleyenler bolcaydı ama bunlar belkkide sadece evlenmek için kendilerinde uydurdukları rüyada olmuş ola bilir orasını ben bilemem. Bildiğim bir şey bu oruçta son günde gençlerin rüya muhabbetleriydi.

Bu gelenek; çok temiz ve masum yüreklerde inançla taht kurmuştu büyük bir heyecanla sürer giderdi küçük kadınların dünyalarında. Çok yönlü olan bu toplumun kültürü her dönem kendini güzelliklere bırakarak şekillenirdi. Yine bu aylar içerisinde Gagan etkinliği ile toplumdaki dayanışma birlik ve beraberliği yoksul olan aileye yardım dayanışma çağrısıyla sürer gider eğlence haline dönerdi.

Beyaz gelinliğe bürünen kadim toprakların altında bu anıları yata dursun en çok ta acıları rengini örtüyor. Ama her zaman kışın sonu bahardır…

Bu zemheriler geçecek, güneş düşecek dağlarımıza sonra kar suya dönüşecek, akacak Munzur doludizgin… Sonra toprak ana can verecek, yeşertecek dağlarımız…

Yaşam rengimiz, direncimiz, yarınları büyütme inancımız her bahar toprağa düşen cemre gibi yüreğinizden eksik olmadığı gibi bu baharda olmayacak. Toprağımızın Bereketi Kar’dır.

Dersimde halen kar yağıyor Gelin taçlarına…