Newroz’a sayılı günler kaldı… Savaş politikalarını varlık nedeni haline getiren bir iktidar altında gidiliyor Newroz’a. AKP ve MHP birlikteliği, seçimlere, savaşın içinde ulaşacak bir iktidar olduğunu, son 26 maddelik yasa değişiklikleriyle de gösterdi.
Newroz’a sayılı günler kaldı…Savaş politikalarını varlık nedeni haline getiren bir iktidar altında gidiliyor Newroz’a.
AKP ve MHP birlikteliği, seçimlere, savaşın içinde ulaşacak bir iktidar olduğunu, son 26 maddelik yasa değişiklikleriyle de gösterdi.
Afrin savaşı da iktidarın bu ihtiyacından doğdu.
Yoksa sınırın Afrin bölgesinden Türkiye’ye yönelik herhangi bir saldırı olmadığı gibi, Rojava en güvenli sınır bölgesiydi.
İkinci ayını tamamlamak üzere olan Afrin savaşında çocuklar ölüyor, siviller hayatını kaybediyor. Türk, Kürt, Arap… Bölge halklarının evlatları canlarından oluyor.
Az çok demokratik bir ortamda, gerçeklerin az çok dile getirilebildiği koşullarda bu savaşın iktidardakiler için ne denli günah ve suç biriktirdiği daha rahat ortaya dökülebilecektir.
Artan demokratik kamuoyu tepkileri karşısında Avrupa Parlamentosunun “Afrin savaşına son verilmesi çağrısı” karşısında bile Erdoğan’ın “İşimiz bitmedikçe Afrin’den çıkmayacağız” açıklaması da bize bu savaşın ‘İktidarı muhafaza ve sürdürme savaşı’ olduğunu gösteriyor.
Çıkarılan 26 maddelik yasalar ise ‘civalı zar’ misali her türlü kazanılacağının kanunlaştırılmasıdır.
Bu durum değiştirilemez ise artık Türkiye’de gidilen her seçimin sonucu ‘civalı zar’ın gösterdiğidir.
Aslında 7 Haziran seçimleri ile birlikte yolun sonu göründü. AKP iktidarı son buluyordu. Bunu her çevre gördü. Ancak durumu görmek ve tespit etmek yetmiyor, ne yapılması gerektiğini de bilmek gerekiyordu. AKP iktidarı, daha doğrusu Erdoğan bunu ilk idrak eden oldu ve hemen harekete geçirilmesi gerektiğini bilerek zaman kaybetmeden yeni bir plan devreye sokmuş oldu.
İktidarı seçimler yoluyla, sandık sonucuyla kaybedeceğini gören Erdoğan yeni bir strateji belirledi ve bunu CHP de dahil olmak üzere partilere benimseterek 7 Haziran’ı yok sayarak onları arkasından sürükledi.
Rakiplerini diskalifiye etmeyi sürdürüyor…
7 Haziran seçimleri sonuçlarıyla demokratik güçler için yeni bir döneme kapı açmışken, gerici, milliyetçi, faşizan güçler için ise bir dönemi kapatmanın koşullarını yarattı.
Ancak açılan yeni dönem, demokratik güçler tarafından idrak edilip hızla tutum alınarak değerlendirilemedi. Ne öncesinden tam olarak algılanıp, gerektiğinde bir direniş hattı oluşturarak kazanımları savunmak için, ne de sonrasında ortaya çıkan gelişmelere karşı alınması gereken tavır ve mücadele hattının çizilmesi konusunda başarılı olunamadı.
Sosyalistler için seçimler dönem açıp kapatır mı tartışması çok su götürebilir bir konu…
Ancak 7 Haziran her hangi bir seçimden daha fazla bir şeydi; yılların demokratikleşme mücadelesinin son üç beş yıl içinde güç kazanarak, toplumsal meşruiyet zemini yakalayarak gelişip güçlenmesi ve büyük bir hamle yapmasıydı.
7 Haziran, önceki yıllara yayılan ve Gezi direnişi gibi hareketlerle devasa boyut kazanmış bir dizi kitlesel demokratik hareketin, Kürt demokratik direnişiyle birleşen mücadele deneyiminin, başarısının sonucuydu. Birleşik hareketin, ittifakların sonucu olarak yeni demokratik bir Türkiye’ye gidecek yolun açılmasıydı. Yılların mücadele ve direniş birikimi bir üst boyut kazanmıştı.
Kazanımlar korunup, demokratik güçler, dayandıkları mücadele dinamiklerinin yeni ve bir üst hamle yapmasına olanak sağlayacak bir zemin yaratmaya başarabilmiş olsalardı, Türkiye makus talihini değiştirecek demokratik bir tarih yazımı sürecinde hızla yola alabilecekti.
AKP, bu gelişmeyi gördü ve CHP ile birlikte, MHP ve diğer tüm gerici güçleri ikna edip yanına alınca, 7 Haziran seçimini yok saydı ve artık bir dönemi kendi lehine bitirmiş oldu.
Şimdi bu yoldan yürüyor…
Savaş sürerken ve Newroz yaklaşırken umut yine başta 7 Haziran’ın demokratik güçleri olmak üzere, bu süreçten ders çıkarabilmiş tüm halk güçlerinin ortak hareketindedir.
Ve şu soğuk dünyada Newroz’da yakılan ateş ısıtacaktır insanlığı...
Yazıyı 76 yaşında kaybettiğimiz ünlü Fizikçi Stephen Hawking’in sözüyle bitirelim; Hayat varsa umut da vardır.