Depremin yarattığı yıkım ve iktidarın felakete dönüştürme tutumunun etkileri toplumu sarsmışken, Millet İttifakı, Akşener kriziyle sarsıldı. Bu gelişme, Erdoğan yönetiminden kurtulma arzusundaki toplumda derin bir kaygı ve endişe yaratmakla birlikte Akşener ve İyi Partiye karşı öfkeye de neden oldu. Neyse ki kriz, Millet İttifakının yeni manevralarıyla aşıldı. Kılıçdaroğlu’nun mutabakatla cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi ise bir rahatlama yarattı.
Dahası, muhalefetin bu krizden güçlenerek çıkmış olduğu görünüyor.
Millet İttifakının bundan sonra yeni krizler yaşayıp yaşamayacağına ilişkin kesin sözler etmek zor, ancak görünen o ki Kılıçdaroğlu’nun, Akşener ve İyi Partinin baskısından kurtulması ne denli başarılabilirse kazanma olasılığı da o denli artacak.
Zira cumhurbaşkanı seçimini kazanmak için Kürt oyları tayin edici durumda. Kürtlerin gücünü ve rolünü Erdoğan da biliyor. Biliyor ve kaybettiği Kürt oylarını yeniden alabilmek için bir yol bulma arayışından vazgeçmiş değil. Depremden kaynaklı bazı duraksamalar olsa da yine ABD ve Rusya’dan destek alamadığından bir sınır ötesi harekata girişmemiş olsa da bunda seçime giderken içinde bulunduğu çıkmazın ve seçimi kazanmak için Kürtlerin desteğine duyduğu zorunluluğun rolü de var.
Ayrıca iki yıla yakın süredir İmralı’da mutlak tecrit koşullarında tutulan Öcalan ile görüşmelerin yapıldığına, seçim için destek arandığına ilişkin çıkan haberler bu arayışın sürdüğüne yorulabilir. Bilindiği üzere, “müzakere masası” yıkıldığından bu yana Öcalan ile görüşmelerin sürdüğü yer yer konuşuluyordu. Yine, bazı Kürt kaynakları, Öcalan’a uygulanan mutlak tecridin nedeninin Öcalan’ın Erdoğan yönetiminin dayatmalarına ve bazı konularda almak istediği mesafelere onay vermediğinden kaynaklı olduğunu belirtmişti. Eğer, seçimler vesilesiyle görüşmeler sürüyorsa; Cumhur İttifakının Öcalan’ı ikna edemediği, ancak sürecin işletilebilmesi için bazı operasyon ve girişimlerin ertelendiği yönlü yorumlar yapmak pek ala olası.
Yine Anayasa Mahkemesinde görülmekte olan HDP’nin kapatılma davasının bir ay ertelenmesi ve Anayasa Mahkemesinin hazine yardımına blokajı kaldırmasının da sürmekte olan görüşmelerle ve bazı başka iç ve dış nedenlerle ilişkisi kurulabilir. AYM’nin erteleme kararına, “Kapatma davası seçimden sonraya kaldı” biçimindeki iyimser yorumlar olsa da iktidarın hesapları kapsamında olduğunu düşünmemiz için çok neden var.
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun adaylığının toplumda karşılık bulmuş olması, HDP için verilen bu kararlar ne Millet İttifakı ne HDP ne de tüm muhalefet için rahata erişme diye bir duruma neden olmalı. Ancak, bu sürecin selametle ilerlemesinin demokratikleşme, barış, kardeşlik ve halkların birlikte hareketine neden olabilecek ortamın yaratılmasından geçtiği de unutulmamalıdır. Kürt sorununun demokratik çözümüne ilişkin bir sürece ve mesajlara toplumun ihtiyacı var.
Buna bağlı olarak; Kılıçdaroğlu, HDP ile ilişkilerde doğru bir rota belirleyebilirse -ayrı kulvarlarda yürüyor olsa da- muhalefet güçlenecektir. Emek ve Özgürlük İttifakı, sol ve sosyalist güçlerin hiç değilse bu aşamada Erdoğan yönetiminden kurtulmayı önemli buldukları da görülüyor. Bu halde; olağan gelişmelerin seyri içinde yapılacak bir seçimin ilk turda kazanılması da kuvvetle muhtemeldir.
Ancak yol taşlı ve dikenli… İktidarın, içeride ve dışarıda uygulayacağı çokça planı kapsayan listesi var.
Putin’in Erdoğan’ın yeniden kazanması için seferber olduğu ve Esad ile Erdoğan’ı buluşturup birlikte poz vermelerini sağlamak istediği sır değil. Putin Esad’ı Rusya’ya davet etti. Dörtlü zirve de yapılacak. Dahası var, Putin’in temsilcilerinin, Rojava Kürtleri üzerinden, Erdoğan’ın desteklenmesi gerektiği yönlü telkin ve tavsiyelerde bulunduğuna, “Emperyalizme karşı birlikte hareket etmeliyiz” dediğine ilişkin bazı haberler medyada yer aldı. Ayrıca, Rojava yönetimi ve IKBY üzerinden süren bir askeri ve diplomatik trafik var. Erdoğan yönetimi içeride ve dışarıda sıkışıyor ve bunun nelere, nerelere evrileceğini kestirmek hiç de kolay değil.
Ortadoğu’da son iki hafta içinde oldukça hızlı gelişmeler yaşandı. İran’daki muhalefeti bir yere bağlama hesapları sürüyor. Önce ABD genelkurmay başkanı ardından ABD savunma bakanının bölge ziyaretleri yeni birçok gelişmeye işaret ediyor. İsrail, Ürdün, Mısır, Irak gibi ülkeleri ziyaret eden ABD’li üst düzey yetkililer, NATO üyesi Türkiye’ye uğramadı. Rahatsız olan Ankara ABD büyükelçisini Dışişleri Bakanlığına çağırdı. ABD savunma bakanı ve genelkurmay başkanının Ortadoğu’ya ziyaretleri, Rojava’ya inişleri, Irak yönetimi ve IKBY Başkanı Neçirvan Barzani ile görüşmeleri, “Kürtlerin birliği” gibi konuları gündeme getirmeleri, IŞİD’e karşı mücadelede Kürtlerin rolüne dikkat çekmelerinin altındaki neden Rusya ve ABD ile rekabetin kızışacağına işaret ediyor. Bunların seçimlere yansımaları olacak…