Türkiye’yi  yönetme Tarzı -1- Türkiye’de Siyasal İslam, ya da İslam’ı bir siyasal ideoloji olarak iktidar olma aracı olarak kullanan kesimler hep takiye yaparak varlığını korudu. Kime karşı korudu? Türkçü ırkçı Kemalist iktidarlara karşı korudu.

 

Türkiye’yi  yönetme Tarzı -1-

Türkiye’de Siyasal İslam, ya da İslam’ı bir siyasal ideoloji olarak iktidar olma aracı olarak kullanan kesimler hep takiye yaparak varlığını korudu. Kime karşı korudu? Türkçü ırkçı Kemalist iktidarlara karşı korudu. Çünkü Kemalist iktidarlar diye tabir edilen kesim de İttihat ve Terakki’nin devam olan tekçi bir yönetimdi. Halkların, etnik yapıların varlığını ve çeşitliliğini kabul etmiyor, hak ve özgürlüklerini tanımıyordu.

Bununla birlikte İslam’ın her türlü sembol ve ritüellerini de kabul etmiyordu. Kuran kurslarını yasaklıyor, başörtüye resmi kurumlarda izin vermiyordu. İslami yaşam tarzına sahip olanların ne ordu da, ne de bürokraside yerleri vardı. Bunu yaparken de Kemalist yönetim İslam’ı ve şeriat yönetimini Osmanlının çöküşüne neden olduğunu iddia ediyordu. İslamcılığı çağdaş uygarlık dışında kalmakla özdeşleştiriyordu. Bu sebeple siyasal İslami eğilimleri hep mürteci, irticai faaliyetler diyerek yasaklıyor ve cezalandırıyordu.

İşte böyle zamanlarda İslam’ı siyasal iktidarı için kullanmak isteyenlerin takiyeleri iş görüyordu. Takiye ne demek? Kendi öğretilerine göre “düşman”ı atlatmak için farlı görünmek, saman altından su yürütmek, içten değil ama amaca ulaşmak için her yolu mubah saymak, önemli bir siyasal çalışma alanı oluyordu. Mesela demokrasiye inanmazlar ama zorda kaldılar mı demokrasiye sarılırlar. Ümmetçiliklerini, şeriatçı özlemlerini ve Osmanlı hayranlığını yıllarca milli görüş, milli ekonomi gibi 20. ve 21. yüzyıl küresel kapitalist sistem içinde geçerliliği olmayan fikirlerle halk kitlelerini örgütlemek, siyasal bir güç haline gelmek için kullanıp durdular.

Türkiye çok partili sisteme geçince iktidar sahibi Kemalist zümre bu yeni sistemi kendine göre dizayn etti. Bu sistemin dışına çıkan siyasal eğilimleri iki darbe ile yola getirdi. Sonuçta özellikle 70’li yıllara damgasını vuran üç parti ortaya çıktı. Demirel-Ecevit klasiği bu sistemin esas aktörü oldu. Biri sağ muhafazakar, diğeri de sol demokrat bir söylemi kendine esas aldı. Ve dönüşümlü olarak iktidar oldular. Tekçi devlet sistemi aynen korundu. İslam’ı iktidar ideolojisi için kullanan siyaset de 70’li yıllarda Milli Selamet Partisini kurarak, bu sisteme 3. Parti olarak eklendi. Milliyetçi Cephe iktidarları ile de bir parça iktidar oldu.

Siyasal İslam’ın siyasette ve toplumda önünü açan ve yaygınlaştıran esas olarak 12 Eylül darbesi oldu. Kenan Evren elinde kuranı alarak mitinglerde ayetler okumaya başladı. Bu aslında o dönem ABD öncülüğünde dünya çapında var olan anti-Sovyet dalganın Türkiye’ye yansıması idi. Türkiye’deki, siyasal İslam bundan ziyadesi ile faydalandı. Böylece şimdi iktidar olan Milli Görüş’ün devam ettiricisi Erdoğan’ın da önü açılmış oldu.

Yerli ve milli gözükerek takiye yapan bu hareket tamamen İsrail’in ve ABD’nin bir dizaynı olarak ortaya çıktı ve iktidar oldu.

Bu durum Türkiye devlet sistemine de uygundu. Demirel Ecevit klasiği yerini Türkçü ve İslamcı klasik aldı. Biri MHP diğeri MSP geleneği. Son 6 yıldır bu iktidarlar seçim hileleri ile de desteklenen bir birliktelik kurarak tarih boyunca devam edegelen tekçi iktidarın devamını sağlama çabası içine girdiler.

Şimdi hem ırkçı siyasal akım MHP, hem de şeriatçı Osmanlı milli görüş takımı derin özlemlerini bu iktidar sayesinde gerçekleştiriyorlar. Türkiye’nin varlıklarını yüzde 30’luk bir oy desteği ile paylaşıyorlar. Yıkıyorlar, dağıtıyorlar. Özgür düşünceye açıktan tavır alıyorlar. Kadınları eve hapsederek erkeğin kölesi yapmak istiyorlar. Toplumu bozuyorlar. Geleneksel asimilasyon politikaları, sömürü sistemi yetmiyor daha ileri gidiyorlar. Tecavüz vakalarının cezasız kalması, çocuk istismarları, cenazelere saygısızlık, mezarlara saldırı, doğa katliamları, hayvanlara dönük vahşice saldırılar bir iki kişinin sorumsuz tavırları değil, bu çürütme ve iktidar olma politikasının bilinçli bir tercihi sonucudur.

Ve şimdi elde kılıç Ayasofya minberinde Osmanlı manzaraları sunuyorlar. Halifeliği geri getirme ve sonra da şeriat usullerine göre toplumu yönetme arzularını dile getirdiler. İslam’ı özünden boşalttıkları yetmiyormuş gibi, hala İslam adı altında daha fazla kırım yapma eğilimi göstermektedirler.

Ama aslında kurdukları bu yönetme sistemi diplerde sürünüyor.

Bütün bunlar olurken ana muhalefet partisi başkanı Kılıçdaroğlu, “Kürt sorunu biz çözeceğiz” konuşmasını yapıyor. Kılıçdaroğlu CHP Genel başkanı. CHP klasik devlet yönetiminin temel bileşenlerinden bir parti. Her türlü kötülüğü bir partiye yaptır. Sonra diğer partiyi daha iyi ve güzel olacak diye halkı ve halkları oyala, bu şekilde yönetmeye devam et.

Tam bir devlet yönetme metodu.  Diğer bir deyişle siyaset etme tarzı. Derin devlet, tekçi  ve ırkçı sistemini böyle götürüyor. Evet, 1915’ten 2015’e, Ermeni katliamından, Suruç-Ankara Gar önü katliamına kadar geçen Yüzyılı böyle yönettiler. İstiyorlar ki bir yüz yıl daha bu insanlıktan çıkmış rejimi devam ettirsinler.

Ama artık bu iş öyle kolay olmayacak. Yapılan katliamlarla, işledikleri insanlığa yönelik suçlarla yüzleşmeden yeni bir Türkiye kurmak ve devam ettirmek mümkün olmayacak.

Türkiye halkları, Kürt halkı ve emekçi kesimlerin, demokrasi güçlerinin alternatif politikaları da vardır ve önemlidir. Gerçek demokrasi olanakları, zorluklar ve çıkış koşulları ne olabilir, onu ikinci bir yazıda değerlendireceğiz. Sağlıkla kalın.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Ötekilerin Gündemi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.