AKP-MHP İKİLİSİ ÜLKEYİ YÖNETEMİYOR, MUHALEFET İSE PATİNAJ ÇEKİYOR
Ey insanoğlu korkma! İdeallerinden, inançlarından, değerlerinden ödün verme! Diz çökme! Eşitlikten, adaletten, özgürlüğünden, emekten, barıştan, demokrasiden vazgeçme!
İktidar bileşenleri yani, AKP-MHP ikilisi artık, ülkeyi yönetemiyor. Ülkemiz yağmalanıyor, talan ediyor ve parsel parsel satılıyor. Bu olup bitenlere seyirci mi kalacağız? Elbette hayır.
Ülkenin onurlu insanları; işsiz, yoksul. Ülkenin aydını, yazarı, düşünürü, akademisyeni tutuklu. Ülkenin seçilmişleri; görevden alınmış, yerine kayyumlar atanmış, halkın iradesi yok sayılmış, seçilmişler ise cezaevlerinde. Bu demektir ki; ülkeyi artık AKP-MHP ikilisi yönetemiyor.
Ülkenin; esnafı, küçük ölçekli sanayicıları, tarım ve hayvancılıkla uğraşanları perişan. İşçilerin ve memurların grev hakkı ellerinden alınmış, açlık ve yoksulluk sınırları içerisinde ki bir ücretle, güvencesiz köle koşullarında çalıştırılmaktadır. Hak arayan emekçiler ise ihraç edilmekte, sürgün hayatı yaşatılmakta, açığa alınmakta veya tutuklanmaktadır. Bu demektir ki; ülkeyi artık AKP-MHP ikilisi yönetemiyor.
Kadın katliamlarının yaşandığı, çocukların katledildiği, kız çocuklarının gelin olduğu, 6 milyon öğrencinin eğitime erişmediği, cemaat ve tarikat yurtlarında öğrencilerimizin o küçücük bedenlerinin taciz, tecavüz başta olmak üzere her türlü şiddete maruz kaldıkları ve yine cemaat ve tarikatların ihtiyaçları esas alınarak müfredatın değiştirildiği ve eğitimde her türlü eşitsizliğin derinleştiği günleri yaşıyoruz. Bu da demektir ki; ülkeyi artık AKP-MHP ikilisi yönetemiyor.
Eşitlik, özgürlük, hak, hukuk, adalet kavramlarını kimse kullanamıyor ve bu kavramların ülkemizde hiçbir karşılığı artık kalmamıştır. İktidar aracılığıyla siyasi parti liderlerinin linç edilmeye çalışıldığı, siyasi parti eş genel başkanlarının tutuklandığı, bakanların, valilerin, müsteşarların yolsuzluk yaptıkları ve görevlerini açıkça kötüye kullandıkları belgelenmiş sübuta ermiştir. Bu da demektir ki; ülkeyi artık AKP-MHP ikilisi yönetemiyor.
İnsanların evlerine ekmek götüremedikleri, borçlarını ödeyemedikleri için intihar ettikleri, annelerin çocuklarını aç yatırdıkları, her geçen gün işsiz genç sayısının arttığı ancak küçük bir azınlığın ise, zevki sefa içerisinde yaşamlarını sürdürdüklerini biliyor ve diyoruz ki; ülkeyi artık AKP-MHP ikilisi yönetemiyor.
Covid-19 salgını nedeniyle yaklaşık olarak 46 bin yurttaşımızın vefat ettiği, henüz 70 milyon insanın Covid-19 aşısına erişemediği, Merkez Bankasında kaybolan 128 milyar doların hesabının verilmediği, mafyanın gündem belirlediği, Emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi veren Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucularına yani Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’ye ayyaş denildiği, cami cem evi projeleriyle Alevilerin asimile edildiği bu dönemde diyoruz ki; ülkeyi artık AKP-MHP ikilisi yönetemiyor.
Evet, AKP-MHP ikilisi artık ülkeyi yönetemiyor. Ancak muhalefet ise patinaj çekiyor. Çuvaldızı iktidara batıralım, İğneyi de muhalefete dokundurma zamanı geldi ve geçiyor.
Mafyanın devlet yönetiminde söz sahibi olduğu, gündem belirlediği, suç örgütü liderlerine ilişkin yasal düzenlemelerin yapıldığı böylesi bir dönemde, muhalefet partileri; iktidar- mafya ilişkisini yeteri kadar teşhir edemediklerini, üzülerek belirtmek isterim.
Muhalefet partileri, siyasal iktidarın; yağma, talan ve savaş düzenine karşı, emekçi halkların çıkarlarını esas alacaklarını, “yurtta barış, dünyada barış” şiarı ile emperyal güçlerin Orta Doğu’yu savaş alanına çevirmesine müsaade etmeyeceklerini, komşu ülkelerle her türlü diplomasiyi geliştireceklerini ve AKP- MHP ikilisinin savaş politikalarına son vereceklerini her platformda yüksek sesle ifade etmelidirler.
Muhalefet partileri, parti içi meselelerde özellikle milletvekili ve belediye başkanı adayların belirlenmesinde parti içi demokrasinin işletilmediğini, partilerin üyelerine; adayları biz belirleyelim, siz oy verin dayatması yapıldığına, aday belirleme kriterlerinin üyeleriyle paylaşılmadığını, seçilen milletvekili ve belediye başkanlarının bir bölümünün, seçildiği ilde hegemonya kurmaya çalıştıklarına, parti disiplinine uymayanların olduğu, kendi param, kendi olanaklarımla seçildim diyenlerin var olduğu, partilerinden istifa edenlerin, parti değiştirenlerin olduğu ve bu konulara ilişkin, partilerin yetkili organlarının üyelerine hesap vermediği süreçleri birlikte yaşamaktayız. Bu bağlamda muhalefet partilerine lütfen diyoruz ve hak, hukuk, adalet ve demokrasi mekanizmasını çalıştırmalarını bekliyoruz.
Muhalefet partileri, parti içi demokrasiyi mutlak suretle işletmelidir. Milletvekilli ve belediye başkanı adaylarını; üyelerinin, emek ve meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla yapılacak ön seçimlerle belirlemelidir. Bu talep lütuf değil, zorunluluktur. Kendilerini halkçı, sosyal demokrat, devrimci, solcu, sosyalist diye nitelendiren, emekten, barıştan, demokrasiden yana taraf olan siyasi partilerin aynı ittifaklarda bulunmaları, ülkenin ezilenleri, ülkenin ötekileri, ülkenin yoksulları için kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Mafyanın, devlet yönetiminde söz sahibi olduğu, ülke gündemini belirlediği, suç örgütü liderlerine ilişkin yasal düzenlemelerin yapıldığı böylesi bir dönemde muhalefet partilerinin; iktidar- mafya ilişkisini yeteri kadar teşhir edemediklerini üzülerek belirtmek isterim. Dolayısıyla muhalefet partileri ve yetkili organları; cesur, samimi ve yürekli olmak zorundadırlar.
Muhalefet partileri, ülkeyi ve ülke halklarını, yeni inşa edilmiş olan tek adam rejiminin hegemonyasından kurtarmak için; amasız, fakatsız bir araya gelmeli, baskı ve zulüm rejimini sonlandıracaklarını yüksek seslerle ifade etmelidirler.
Nazım üstat diyor ya;
“VATAN ÇİFTLİKLERİNİZSE,
KASALARINIZIN VE ÇEK DEFTERLERİNİZİN İÇİNDEKİLERSE VATAN,
VATAN, ŞOSE BOYLARINDA GEBERMEKSE AÇLIKTAN,
VATAN, SOĞUKTA İT GİBİ TİTREMEK VE SITMADAN KIVRANMAKSA YAZIN,
FABRİKALARINIZDA AL KANIMIZI İÇMEKSE VATAN,
VATAN TIRNAKLARIYSA AĞALARINIZIN,
VATAN, MIZRAKLI İLMÜHALSE, VATAN, POLİS COPUYSA,
ÖDENEKLERİNİZSE, MAAŞLARINIZSA VATAN…”
Muhalefet partilerinin iktidar olmaları durumunda, ülke halklarının kendi kimlik, kültür ve inançlarını özgürce yaşayabileceklerini ve insanlık onuruna yakışır bir ücret için güvenceli iş, güvenli bir gelecek sağlayacak projeleri hayata geçirmeleri dileğiyle…
Sevgi ile kalın.