BİR HAK VE BAŞINA GELENLER
Birkaç hafta önce, Sosyalist Kadın Meclisleri içinde çalışmış ya da çalışmaya devam eden iki kadının “ifşa hakkımı kullanıyorum” diyerek uzun zaman önce yaşadıkları tacizlerin, örgütlü yapı içinde çözümsüz kalmasını teşhir eden mesajları çıktı. Öncesini bilmediğim, sonrasındaki tartışmaları az çok takip edebildiğim bu durum çok önemli bir gelişmeyi haber veriyordu. Yıllardır “kadın beyanı esastır” ilkesinin yaşama geçirilmesi için mücadele etmekte olan kadın hareketinde, ilk kez Partili bir kadın örgütlenmesinin-SKM-cinsel suçlarla mücadele konferansı düzenleyip, ifşa eylemini, “bir hak” olarak düzenlediğini öğreniyorduk, en azından ben yeni haberdar oluyordum.
Açıklamayı ilk okuduğum metin, bu şiddeti yaşayan bir kadına aitti ve avukat bir arkadaşın, “yanındayız, birlikte yeneceğiz” mealinde destek tweet’inden bana ulaşmıştı. Taciz suçunun cezasız bırakılmasına karşı öfkeyi, yapılmayanları sayarken, “SKM’nin cinsel suçlarla mücadele tüzüğüne” atıfta bulunuyordu kadın arkadaş. Sanırım sonrasında SKM –MYK da, “bu hakkı kullanan kadınların yanındayız” manşetiyle paylaştığı tweet’i gördüm. O daha da çarpıcı bir üst başlığa sahipti: “İfşa hakkını kullanan kadın yoldaşların yanındayız!”. Bunları görünce çok heyecanlandım gerçekten. Birkaç ay önce sanat- edebiyat dünyasından yükselen “ifşaa hareketi” Partilere yansımış diye düşündüm Kadın hareketinin bütünü için önemli gelişme yaşıyoruz, dedim. Öyle ya, hala sol saflarda bile şüpheyle hatta tepkiyle karşılanabilen “Kadın beyanı esastır” ilkesini bir yerdeni somutlaştırarak, ifşayı bir hak olarak düzenlemişti, “karma yapıda bir kadın örgütü”. Bunu kim yapmışsa- ki metne göre, SKM yapmıştı- sosyalist kadın hareketinin tarihinde yeni öncü bir girişim, cesur bir atılım vardı ortada. Bu gelişmeyi, bütün kadın hareketi için de önemli bir kazanım sayarak, e sadece bu yanını dile getiren bir ekle facebook’ta paylaştım. Cinsel şiddete uğrayan kadınların ise, tereddütsüzce yanındaydım, birinci tweet’im zaten onlara yönelikti.
Paylaşımdan sonra doğrudan takip edemediğim kadınların ve erkeklerin, LGBTİQ+ ‘ların sosyal ağlarında konunun başka boyutlarıyla tartışıldığını öğrendim. Doğrudan cinsel suçlara muhatap olan bir kadın arkadaş, SKM’nin açıklamasını kastederek, SKM’nin suçunu aklamaya çalıştığı gibi değerlendirmeler içeren yanıt vermişti bana da. Ona göre, bu açıklamayla, ifşaa hakkının boşa düşürülmüş olduğunu ve kendilerinin acılarını nasıl olur da görmezdim… Haklı olabilirdi ama ben SKM genel merkezinin “gövdedeki göz” değeri bulduğum, açıklamasındaki “ifşaa hakkı” ve bu hakkı desteklemesiyle ilgilenmiş, açıklamanın bütünüyle ilgilenmemiş ve onlardan söz etmemiştim. O gün başka bir kadın arkadaş aradığında bu itirazlardan haberdar oldum aslında. O arkadaşım arayınca tartışmadan daha geniş haberdar oldum. Cinsel şiddete uğramış kadın arkadaşlar bana da kızgınlardı. Onlara; emek verdikleri böyle önemli hakkın varlığının, uygulamada her türlü “boşa düşürmeyle mücadele” etmede çok “sağlam bir dayanak” olduğunu, buradan mücadeleye devam etmeleri gerektiğini düşündüğümü ilettim. Birkaç günlük aşırı yoğunluğum vardı, ondan sonra meseleyle, genişçe ilgileneceğimi de vaat ettim.
Fakat benim üç dört günlük yoğunluğumun içinde ağır bir hastalığa yakalandım. Hiçbir şeyle uğraşamaz vaziyette kaldım bir ayı aşkın süre. Sözünü ettiğim yazı çok çok gecikti, bu arada gündem çok çok karmaşıklaştı. Yine de kadın özgürlüğü, kadın devrimi görüş açısından, kadınların adalet mücadelesini ilgilendiren bu önemli olan konuyu atlayamazdım. Ayrıca sözümü yerine getirmeden de duramazdım. Şimdi ancak, ifşayı başlatan iki kadın arkadaşa tekrar geçmiş olsun diyorum, mücadelelerinin yine yanlarında olduğumu ifade ediyorum. Aynı zamanda, ilk günkü gibi, SKM’nin “ifşaa hakkı”nı düzenlemiş olmasının öneminin altını çizmeye de devam ediyorum. Hak düzenlemesinde ve uygulanmasındaki çelişkileri ve açmazlarını da atlamadan bu yazıda ele almaya çalışacağım.
İfşa eylemi, elbet yeni bulunmuş bir eylem biçimi değil, SKM’nin bulduğu da bu değil. Feminist kadın hareketinin dünyanın pek çok yerinde alanında yürüttüğü mücadelelerde ortaya çıktı ve yakın zamanda çokça kullanıldı. Bu vesileyle, iki sosyalist kadın arkadaşın imalı dokunmalarını da sosyal medyada gördüğüm için şunun altını özellikle çizmek istiyorum; kadın bilincine ulaştıktan sonra, kadın hareketinin bütün bölümlerinin bir arada ve birbirini tamamlayacı hareket etmesi gerektiğinden hep söz ettim, kadın bölüklerinin rekabet değil, birbirini ilerleten halde bulunmalarının önemi üzerinde durdum. Coğrafyamız özelinde; feminist, Kürd ve sosyalist üç damarlı birleşik hareket üzerine de hemen her yazımda değindim. SKM’nin “ifşa hakkını” düzenlemesini de böyle görüyor ve böyle söz ediyorum.
Kadınların en son Amerika’dan “me too” şiarıyla başlattığı ve dünyayı sararken de sarsan ifşa hareketi bir eylem türü olarak çok değerli kazanımlar sağladı. “Me too” dalgası geçtiğimiz yıl Türkiye’ye geldi. Sinema ve edebiyat dünyasında kadınların bayrağını kaldırdığı “ifşaa” hareketini her renkten bütün kadın hareketi destekledi, ortaklaşan eylemler ve toplantılar oldu. Ben de içinde yer aldım ve o zaman diliminde HDP eğitim çalışmaları içine, eğitim atölyelerimize taşıdık. HDP-HDK saflarında dünden bugüne çözülmemiş taciz davalarına karşı yeni bir mücadele ortamı oluştu hatta. Yeni ifşaalar duyduk, ağır yaptırımlara da uğradılar. HDP’de kadın Toplumsal Cinsiyet –hem de karma eğitimlerde- kadına karşı şiddet ve cinsel şiddet konusunda “kadın beyanı esastır” ilkesi için büyük mücadeleler içindeydik hep birlikte. Bizdeki me too hareketi “solcu” erkekleri hedefleyerek gelişti, “kol kırıldı ama yen içinde kalmadı” durumunu yaşadık bir süre.
Yıllarca sosyalist saflardan başlayarak HDK, HDP; hep örgütlü karma yapılarda çalıştığım için, bu saflarda epeyce bir erkek suçları bilgisine sahiptim. Ortaya çıkan “erkekleri savunma” cephesine karşı iki de yazı yazdım. Cinsel suçlar çetelesindeki erkekleri, eski çalışma arkadaşlarımdan, hatta ilkokul öğretmenimden bahisle, erkeklik hallerini anlatıp, “kadın beyanı esastır” ilkesini somutlayan ifşa eylemlerinin meşruiyetini savundum. Birçok kadın toplantısı oldu o arada. Kadınların tüm örgütlerin üstünde Kadın Adalet Meclisi/ Disiplin Kurulu kurmasını önerdim. Hatta bu tür bir öneriyi, HDK/HDP Kadın Meclisi ortaklaşa kurulmuşken de yapmıştım. Çünkü örgütlü kadınlar da, kendi içlerindeki bu tür suçları, “örgüt içi mesele” diye, saklayabiliyordu. Çözümsüzlük koridorlarında bırakılmış çok dosya vardı. Ve biz eğitimci kadınlar özellikle, eğitimlerde bu durumları eleştiri konusu yapıyorduk.
HDP’nin Kadın Meclisi Kadın Konferansı karalarında, Partiyi bağlayıcı ek maddeler bu mücadeleler içinde, büyük emekler harcanarak yasa katında düzenlemeler yapıldı. Bunlar da kadına ve çocuğa karşı cinsel suçların soruşturmasının, “kadın beyanı esastır” ilkesi rehberliğinde, disiplin kurullarının kadın üyeleri tarafından soruşturulacağı, kadınların şikayet dilekçeleri ve tanık dinlemelerinin ancak kadın üyelerce yapılacağı, onların oluşturacağı kararın disiplin kurulu önüne getirileceği, erkek üyelerin onu dikkate alarak fikir beyanı ve karar sürecine katılımlarının gerçekleştirileceği yazıldı. Merkezi Disiplin Kurulu ile başlayarak, eşbaşkanlık düzenlendi. Soruşturma sürecinde ilgili kadın meclislerinden destek alınması, işin koordinasyonunda il kadın eşbaşkanlardan da yardım alınması, KM. Disiplin Yönetmeliği’ne eklendi. Yine Parti programını ve tüzüğünü Kadın Meclisi Disiplin Yönetmeliği tamamlar ve bu konuda bağlayıcı olan yönetmeliktir, düzenlemesi yapıldı. Önemli bir nokta da şu; kadın ve karma eğitimler de de bu eğitimi kadın eğitimciler verir. Beş yıldır saydığım mücadeleler içinde bizzat bulundum. Çok zorlu davalar gördük ama kadınların ifşaa hakkı değil, mecburen çekilme halleri daha çok oldu. Ortada kadınların adının dolaşmasını önleyebildik, o da her zaman değil. Ama ifşa’nın bir hak olarak düzenlenmesi, doğrusu gündemimize gelmedi ya da gelemedi.
SKM’nin önümüze gelen ve fark yaratan adımı, tam bu noktada olmuş; cinsel saldırıya uğrayan kadına, ifşaa hakkını da tanıması! Daha da ötesi bir Cinsel Suçlarla Mücadele Yönetmenliği’nde amaç, ilkeler, cinsel suç tanımından uygulama esaslarına kadar detaylı yazılı bir rehber-belge hazırlamış. Kadın adaleti kavramı üzerinden cinsel suçlarla mücadele ilişkisi kuruyor ve “kadın beyanı esastır” ilkesinin somut eylem formu ifşa hakkı için, kadın hareketinin bütün deneyimlerini içererek yasal düzenleme yapıyor. Benim üzerinde durduğum sadece buydu. Bu bir ilktir. Bu hakkın kullanıldığı iki olayda SKM yetkililerinin nasıl davrandığından, sosyal medya paylaşımlarına nasıl yanıtlarından bağımsız olarak, bir kadın örgütünün, bir eylemi fiili durumdan yasa katına çıkarması… Tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını sağlayan 6284 gibidir, kendi alanında kadınların eline önemli bir silah vermiştir. Buna bütün kadın hareketi olarak buna sevinmeliyiz. Nasıl ki feminist kadın hareketinin, kadına şiddete karşı mücadelede elimize verdiği her yeni olanağa, sloganlara, “kadın beyanı esastır” ilkesine mesela, yasal düzenlemelere sevindik ve hayata müdahalede kullanmaya başladıysak bu da öyle. Bu da yeni bir ileri adım. Hep birlikte sahiplenip arkasında durmalıyız, Hatta SKM’ye karşı da! Eksikleriyle uğraşmalıyız, geliştirmeliyiz de.
Burada artık SKM yönetmeliğine geliyorum. Onca polemikten sonra metni tam olarak incelediğimde gördüm ki, SKM; bu hakkı yasalaştırırken esasen örgütsüz kadınlara bahşetmiş! “Sosyalist Kadın Meclisleri; cinsel suça maruz kalan örgütlü kadınların ya da ezilen cinsel kimliklerin suçluyu ifşa etmesini ideal bir yöntem olarak görmez. Mücadele anlayışımızda suçu duyurmanın yöntemi, ilgili SKM örgütünün vereceği açıklama kararıdır. Cinsel suça maruz kalan örgütsüz kadınların yapacağı ifşada kadının yanında yer alır” diyor.
Yönetmeliğin Uygulama bölümünde ifşa hakkının kullanımını ikiye ayırmış:
“11) Kadın adalet ilkelerimiz ve bu yönetmelik; örgütsüz kadının suçu ifşa etmesini bir yöntem olarak görür ve ifşa eden kadının karşısında konumlanmaz.
Örgütlü kadın bakımından ise; parti içinde cinsel suçlarla mücadele yöntemi ve soruşturma mekanizmaları açık olduğu için ifşayı bireysel bir tutum olarak görür ve yöntem olarak kabul etmez. Mücadele anlayışımızda suçu duyurmanın karşılığı kadın örgütünün vereceği açıklama kararıdır. Buna rağmen ifşa tercihinde bulunan kadın yoldaşa karşı eleştiri hakkını saklı tutmakla birlikte, ifşa sürecinin yanında yer alır.” MYK açıklaması aynı anlayışı, pratikte ortaya çıkan durumun basıncıyla sanırım, ikili ayrımı çelişkisini izaha girişmiş:
“Soruşturma süreçlerinin paylaşılmamasında ‘Kadın beyanı esastır’ ilkesine zarar vermeme sorumluluğu ile hareket ediyor, kol kırılır yen içinde kalır” bakış açısıyla hareket etmediğimiz gibi örgütlü kadınlar bakımından cinsel suçla mücadelede ifşayı; en ideal biçim olarak görmüyoruz. Cinsel suçun ağırlığına, suça maruz kalanın tercihine ya da başkaca özgün durumlara bağlı olarak kimi durumlarda soruşturma sonucunu kamuoyuna kimi durumlarda da ilgililerine açıklıyoruz. Bunu bir ifşa olarak değil kaçınılmaz bir bilgilendirme olarak görüyoruz.”
Devamında da “İfşa her kadın ve LGBTİ+ için haktır,” diye bir tekrar daha ve yine, “Kadın özgürlük mücadelesi ilkelerimiz doğrultusunda ifşa hakkını kullanan” kadın ve LGBTİ+ların açıklamasındaki somut bilgi yanlışlıklarına, kadınların hedef gösterilmesine karşı ifşa hakkını kullanan kadınlara dönük birebir yanıt vermeyi doğru bulmuyoruz” diye bir yorumlu ekliyor. Sonra da ifşa hakkını kullanan kadınlarla duygudaşlık kurduğunu ifade ederek, “ tüm eksiklik ve hatalarımızı kabul ediyoruz” diyerek sözünü tamamlıyor.
Bütün bu beyanlar iyi, “ birlikte öğrenmeye devam edeceğiz” beyanı da iyi. Benim hatırladığım ilk bir sosyalist kadın örgütü, cinsel suçlarla mücadeleyi “kadının cinsel özgürleşmesini geliştirici olmak” bakışıyla ele aldığını söylüyor. Önemli, cesur bir yaklaşımla karşı karşıyayız, buna bakarak. Fakat hayat öyle gelişmiyor. Çünkü SKM; daha Yönetmelik’te örgütlü kadınların bu hakkı kullanmasını tercih etmiyor! “Kol kırılır, yen içinde kalmaz” diyen de SKM! Kime öyleyse bu hak? Örgütsüz ama yine de yakınlarda olanlara! İyi de SKM’nin o zaman cinsel suçlara karşı mücadele konferansı yapmasına ve böyle bir ifşaa kararı almasına ne gerek vardı? En büyük sıkıntının partilerde soruşturmalarının sonuçsuz kalması, ayları yılları bulması, erkek yöneticilerce ya da erkek aklı yüklü kadın yetkililerce yaptırımların uygulanmaması değil mi zaten? İfşa eylemlerinin tam da bu nedenle patladığı bilinmez mi? Bunun bir ezilenler isyanı olduğu bilinmez mi? İfşa hakkının başka bir gerekçesi olabilir mi zaten? İfşayı bir hak olarak tanımak utandıran bir şey mi ki, örgütlü kadınlara uygun görülmüyor? Utanılacak bir şey varsa, erkeklik suçunu ifşa noktasına getiren süreçlerin işlemesi olmalı. Utanması gereken erkeklik, erkek egosu ve cinsel saldırganlığıdır.
İkincisi, ifşa hakkının iki örneğinde hem bu “hakkı kullananların yanındayız” demek hem de söylediklerinin “doğru-yanlışlığını tartışmayacağız” demek de ifşa hakkını küçümseme fırsatı yaratmak, ifşa eden kadınları önyargı yumaklarıyla baş başa bırakmak olur.
Buradan sonrası, kadın özgürlüğünü adeta eskisi gibi bürokratik çarka tabi kılmaya çalışmak oluyor artık: “… ifşayı kadın örgütünü, örgütlü kadınları karalamaya, teşhire varan açıklamalarına, somut olay, durum ve maruz kaldıkları cinsel suça, nasıl bir eksiklik yaşandığına veya yürüttüğümüz süreçte sorunlu yaklaşımın ne olduğuna dair bilgi vermeden sadece “şiddeti ve erkeği aklama” yaftası ile teşhir etmesini de kabul etmiyoruz. … başta ifşanın içinin boşaltıp iç hesaplaşmaya dönüştürülmesine, yine kadınlara ve kadın özgürlük mücadelesinin ilkelerine zarar vermesine ve erkek egemenliğini güçlendirmesine izin vermeyeceğiz. …” kadın özgürlük mücadelesini zayıflatıp erkek egemenliğini beslediğini unutmayan, unutturmadan..” diye sürerken iyice üstten, tehdit diline sıçrıyor artık polemik. SKM’nın onca ilkeli sözü, kapsamlı cinsel suçlar Yönetmeliği, bir ifşa eyleminin yarattığı öfkeye kurban edilmiş oluyor.
İfşaalar nedeniyle, “parti aleyhtarı faaliyet yürütenlere, antipropaganda edenler” diyerek savunmaya geçmek, onlarda bulunan suçların ateşini bu iki kadının eylemine atmak, onları töhmet altında bırakmak demektir. İfşaa hakkı kullandığında sinema sanatçısı, edebiyatçı kadınlara da büyük bir erkekler korosu böyle demişti Sosyalist kadınlar, ifşa hakkı kullanıldığında, beklemedikleri tepkilerle karşılaştılar diye sorumluluktan bahsediyorsa, orada o hakkın yanında kararlıca duramazlar. Sadece sosyalist kadınların düştüğü yanlış değil ki bu. Bütün kadın örgütlenmelerinin özellikle cinsel suçları açığa çıkarmada, açığa çıkmış olana tavır almada, yaptırımları uygulamada, disiplin kararlarını uygulama da en büyük açmazı bu zaten. Sosyalisti, sosyalist feministi, yeni demokratı, Kürd yurtseveri; hiçbiri azade değil bundan. Hepimiz de birbirimizi biliyoruz. “Örgütünü koruma” refleksi, kadınların haklarını korumada prangaya dönüşüyor. Çok örnek biliyoruz hepimiz, burada örneklemem gerekmiyor.
SKM –MYK açıklaması şöyle bitiyor:
“Erkek egemen sistem ve parti içi erkek egemenliği ile her alanda, teorik, politik, ideolojik ve fiili meşru mücadele biçimleri ile mücadele eden örgütlü kadınlar olarak; gönüllü üstlendiğimiz ikili sorumluluğun bilinci ile hareket ediyoruz.”
İkili sorumluluk, ne demek? Nasıl anlaşılıyor? Bir önceki pasajda anlattığımız ve bütün kadın hareketinde tekrar tekrar yapılan yanlışların, kadın aklı ve iradesini zayıf bırakan tam da “ikili sorumluluk” anlayışının, daha doğrusu kadın özgürleşmesini toplumsal özgürlükle eşit saymayan anlayışın ifadesidir. Kadın özgürlüğüne ikincillik atfederek erkek egemen statükoyu koruyan bürokratik yaklaşımın ta kendisidir. Gerçekten kadına karşı cinsel suçlarla mücadele de bu kadar ileri kazanımlar elde edilmişken, bunlar üstelik yasa katına çıkarılmışken, “ikili sorumluluk” diye yapay bir barikat kurmak, kurmaya çalışmak, “kadın özgürlükçü dünya” tahayyülü ve eylemiyle çeliştiğini öne sürmüş olunmuyor mu? Kadın özgürlüğü, diğer özgürlüklerle çelişir mi gerçekten? İnanalım mı buna? Aslında, “karalama kampanyası” ndan söz etmekle, gerçekte kendini böyle bir statükoya, erkek egemen kaleye hapsetmiş oluyor açıklama.
Kadın aklının ışığından bakabilirsek, kadın için iyi olan toplumsal yaşam için asla kötü olamaz. Ne ifşa hakkı ne de bir ifşa eylemi, özgürlük savaşçısı bir Parti’nin çıkarlarıyla asla çelişmez, Parti yöneticisi ya da kadınların saygınlığına halel getirmez. O hak olarak doğuşunu sağlayan nedenlerden ortaya çıkmış, çıkmaya devam eden erkek egemen pratikle, erkek egemen parti statükolarla, erkekliğin kirleriyle çarpışır sadece. El hak, bu haklar da bunun için var zaten. Arada çer çöpler de ortalarda olur. Esası bırakıp bunlarla uğraşmak, erkek egemen akılları rahatlatır sadece. Böyle bir geri adım ne gerçek bir özgürlük partisine ne de kadın özgürlük hareketine yarar sağlar. Bunu anlamak için yaşanmış sosyalizm deneylerine ve hiç olmazsa otuz-kır yıldır, hiç olmazsa demokratik siyaset alanında Partilerin ve üyesi kadınların yaşadıklarına, bizzat deneyimlere bakmak yeter.
Bir de şunu düşünmek yeter; gerçek bir sosyalist parti, yanlışlarının eleştirilmesinden korkmaz. Savunma refleksi, genel olarak, yanlışlarda tutuculaştırır ve statükolar oluşturur. Kadınların cinsel saldırganlığa karşı bulabildiği ifşa hakkını, örgütlü- örgütsüz kadınlar ayrımına tabi tutmak gafletine düşülemez. İfşa hakkının kullanılmasıyla paniğe kapılmak, kadın aklına ve iradesine yakışmaz. SKM, büyük bir devrimsel gelişmeyle kadınların hayatına girdi, kadınları siyasetin merkezine statükoları yıka yıka ilerletti, erkek egemenliğini Parti ortamlarında topa tuttu. İsteriz ki bütün kadın hareketinin bir parçası ve öznelerinden bir olarak daha büyük başarılara ulaşsın.
Şimdi zaman hem ifşa hakkını kullandıkları için bile mağdur olan kadınları, bildirilerde yazıldığı gibi- kucaklama, yaraları sarma zamanı ve hem de erkek aklın eski kalelerine tırmanış hamlelerini boşa çıkarma zamanı. Genel planda da erkekliğin her türlü suçuna ve kirine karşı mücadeleyi yükseltme zamanı. Yanlışlar ya da suçlar zamanında kendileriyle hesaplaşılmadığında, daha da büyüyerek yine ortaya çıkarlar, daha büyük gedikler açarlar. “İç hesaplaşmalara dönüştürmek” ten söz edilmesi, belki de bu büyük gerçeğin silüetidir. Dünyaya ve devrime kadın aklıyla bakmak, kadın iradesiyle müdahale etmek, örgütlü özgürlük mücadelesini büyütecek biricik yoldur.