“Büyük yalan” bir propaganda yöntemi olarak tüm diktatörlüklerin başucu silahıdır. Onsuz yapamazlar. Propaganda büroları, kalemşorları, iletişim merkezleri, borazanları, gazeteleri, televizyonları iktidarın yalan makinesi olur. Muhalefet büyüdükçe, halk, çekilmez yaşam koşullarına karşı başkaldırmaya başladıkça daha çok yalan ararlar. Kabuslar içinde uyanır yeni yalanlar bulma çabasına girerler.
Bugün yaşadığımız budur. Kabataş yalanı, tünel kazma yalanı, Bezmiâlem Camii’nde bira içtiler yalanı…
Ve “sürtük” ve “çürük.”
Yalan ve hakaret. Yalan ve küfür. Yalan, yalan ve yalan…
Halkın direnişlerini kirletmek için yalan… Hırsızlığı gizlemek için yalan…
Yoksulluğu, adaletsizliği gizlemek için yalan, TÜİK yalan. Enflasyon yalan. Gazeteleri yalan, televizyonları yalan, propagandaları yalan,
Kürt sorununda yalan...
Baskı ve şiddeti bir yönetme tarzı olarak benimsemiş olmaları yeterli gelmez oldu. Hep böyledir. Sömürü derinleştikçe ve halk iktidardan kopup tavır almaya başladıkça panik başlar ve bu paniğin ilk ifadesi yalan olur. Halk muhalefetini sindirmek için başka yollar ararlar. Yerli ve yabancı sermaye gruplarına, uluslararası güçlere peşkeş çekilse de ülkenin tüm kaynakları, onlar mangalı üfledikçe üflerler. Din ve milliyetçilik günde üç öğün içilen ilaç olur. Vatan, millet, bayrak diye bağırırlar. İç ve dış düşmanlar yaratılır. Dört bir yanımız düşman güçlerle çevrilir bir anda.Sular ısınır, savaş tamtamları çalar. Sınır ötesi hedef gösterilir, hainler bitirilecek olur.
“Büyük yalan” her zaman en kolay yoldur. Hırsızlığın, yolsuzluğun üstünü örtmek için yalanlar bulunur. Dine, bayrağa, milliyetçiliğe bulanmış yalanın en etkili yol olduğunu düşünürler. Çıkmaz büyüdükçe yalan arayışı da büyür. Bulunamaz ise eski yalanlar tekrarlanır. Bir bakarsınız, bir anda petrol deryası olur kurak topraklar, denizler “mavi vatan” olur gaz fışkıran. Uzay’a yolculuk başlar. “Uçağımız” göklerde süzülür, “otomobilimiz” dört, hatta sekiz şeritli yollarda dolaşır. “Dünyanın kıskandığı ülke” oluruz. Umut pompalanır yoksulların karınları açlıktan guruldarken.
Kitleleri zehirleme, etkisi altına alma, yönlendirme, biçimlendirme yollarından biri büyük yalandır. Tarihte tüm diktatörler, otoriter rejimler hep yalana başvurmuşlardır. Yalan ne denli büyük olursa ve ne kadar çok tekrarlanırsa o denli etkili olur. Nazi Almanya’sı büyük yalanlarıyla anılır. Hitler diktatörlüğünü sağlamlaştırmak için büyük yalanlar aramıştır. Onların, “Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı” da ünlüdür. İletişim oralarda konuşulmaktadır. Kurumun başında da Hitlerin has adamı Joseph Goebbels vardır. Ona göre defalarca tekrarlanan yalan iktidarın can suyu olacaktır. Yalan büyük olmalı ve çok tekrarlanmalıdır. Ne kadar çok tekrarlanırsa inananların sayısı o kadar artar. Öyle ki yalanı söyleyenler bıkmadan usanmadan aynı yalanı tekrarlarlar.
Goebbels, “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır” der. Şöyle devam ettiği biliniyor; “Dolayısıyla, devletin muhalefeti bastırmak için tüm yetkilerini kullanması hayati önem taşır, çünkü gerçek, yalanın ölümcül düşmanıdır ve dolayısıyla gerçek, devletin en büyük düşmanıdır.”
Ne kaynak ne dayanak ararlar. Sadece iktidardakilerini dinleyen başka bir yere ne gözünü çeviren ne de kulağını veren, etkileri altındaki kitleleri böylece esir alırlar. Yalanlarıyla yoksul halkın ruhuna işlemek isterler. İşsiz, aç, yoksul halkın dini ve milli duygularına hitap ederler. Vatan, millet, ezan, bayrak temalarıyla “zenginleştirilmiş” söylevler çekerler. Kendileri lüks ve sefahat içinde yüzerken, ülke içinde ve ülke dışında büyük kaynaklara sahiplerken, yoksul halka vatan millet, ezan, bayrak nutku çekerler. Ülkenin tüm kaynakları yerli ve yabancı tekellere peşkeş çekilirken, “Düzlüğüne yokuşuna ölürüm. Irmağının akışına ölürüm” diye bağırıp dururlar. Yalan, yolsuzluk, hırsızlık büyüdükçe bayrak daha görünür dalgalandırılır.
İktidar temsilcilerinin ağzından düşmese de yandaş gazeteci müsveddeleri tarafından binlerce kez yazılsa da ruhunu iktidara satmış kalemşorlar tarafından ağızda pelesenk edilse de kaynak göstermezler. “Gelecek cumaya” dedikleri görüntüler yıllar geçse de bir türlü gösterilemez. Merkezi aygıtın ürünü olan “büyük yalan” durmadan dile getirilir.
Ancak halkımızın çok hoş bir özdeyişi var. Ne diyor halkımız; yalancının mumu yadsıya kadar…