Büyük dört sorun içinde çırpınıp duran ve çırpındıkça batan bir AKP var. Nedir bu dört sorun?
Kovid-19 salgını, ekonomik kriz, dış politika, Kürt sorunu.
Kürt sorunu dahil tüm sorunları çözüyormuş gibi görünerek büyük destek bulsa ve yıllarımızı gasbetse de artık gerçekler açık seçik ortadadır. Son yıllarda rakamlarla oynayarak ömrünü uzatmaktadır. Bu oyunlarla bugüne kadar gelse de gerçekler her geçen gün biraz daha su yüzüne çıkıp somutluk kazandıkça AKP batıyor.
Kovid-19 salgını karşısında aldığı tutum aslında bu hükümetin tüm zihniyetini ortaya koymaya yetiyor. Halkı sürü bağışıklığına terk ederek salgını yaydılar. İşçi ve emekçileri mayın tarlasına sürer gibi ölüm alanlarına sürdüler. Günlük 39 lira ile “Ya öyle ya böyle öl” denilerek salgına terk edilen işçiler emekçiler ekmek peşinden koşarken patır patır ölürken, Saray’ın bahçesi için harcanan paralar dudak uçuklatıyor. Saraydakiler “İtibardan tasarruf olmaz” tavrını sürdürüyorlar. Salgında rakamlar aylar boyunca gizlendi, gerçeklerin üzeri örtüldü. Ancak şu an ölümler ve salgının boyutu bakımından Türkiye’yi Avrupa birincisi ve dünya dördüncüsü yaptılar.
Aynı durum ekonomideki rakamlar içinde söylenmelidir. Her alanda bir istatistik hırsızlığı var. Yalan bir perde gibi sarılmış durumda ülkenin üzerine. TÜİK az çok gerçeğe yakın bir rakam açıklayınca enflasyonun yüzde 14.03’lerde seyrettiği ikrar edilmiş oldu. Oysa bu oran çok daha yüksek. İşsizlik milyonlarla ifade edilir durumda. Doların yükselişini engellemek uğruna 100 milyar dolardan fazla parayla piyasalara müdahale edildiği ve bunun da emekçilerin bütçesinden çalındığı da sır değil. Döviz yükselirken TL pula dönüyor. Asgari ücretin 280 dolar civarında olduğu bir yaşam içindedir işçi ve emekçiler.
Dış politikada gemi karaya oturdu. Dahası kayalara saplandı kaldı. Suriye, Libya, Akdeniz, Kıbrıs, Azerbaycan, Kürt sorunu… İşgalci ve ilhakçı hesaplar geri tepiyor. Bir bir çöküyor yarattıkları büyük dağlar. Şimdi kara kara düşünmeye başladılar. Trump kaybedip de Biden kazanınca yeni pozisyon almanın krizi içinde debelenip duruyorlar şimdi. NATO, AB, ABD ilişkileri, Rusya, Çin ilişkileri, Ortadoğu’daki gelişmeler ve Kürt sorununda olası yeni hamleler karşısında ne yapacağını bilmeyen bir AKP iktidarı var. 10 Aralık AB toplantısı öncesi için yine işçi ve emekçilerin ekmeğinden çalınacak hesaplara düştüler. “Ekonomide ve hukukta reform” dedikleri çözümlerin bir kez daha sermaye ve egemenler için ataklar çabası olduğu da görüldü.
“Reform” söylemini Kürt sorunu üzerinden dile getiren AKP’nin bilinen isimleri bir bir hedefe konulup püskürtüldü.
Ancak uzun bir süreden beri irtifa kaybeden ve her geçen biraz daha çakılmaya yaklaşan bir AKP olduğunu söylemek abartı olmaz. Kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptıkları anketlerde hâlâ birinci parti olsa da artık yüzde 30’un altında seyreden bir parti durumunda. Erime ve moral çöküntüsü Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın hitap ettiği toplantılara da yansıyor. Erdoğan’ın eskisi kadar alkışlanmadığı, suskun ve moralsiz dinleyicilerin tepkisiz duruşu büyüyor. Eskiden konuşunca alkış tufanı koparan, büyük tezahüratlar alan Erdoğan artık o ortamı göremiyor. Bundan ne denli rahatsız olduğunu Tekirdağ Şehir Hastanesinin açılış töreninde yeterince alkış gelmeyince salondakilere sitem ederek ifade etti. “Ne oluyor ya, ölü toprağı serilmiş üstünüze. Allah allah...” dedikten sonra törendekilerin alkışladığı görüldü.
Parti içindeki alkışın ve desteğin de eskisi kadar olmadığını, gidişatın hiç de iç açıcı olmadığını gören çok sayıda vekilin ve parti yöneticisinin de olduğu anlaşılıyor. Bunun en çarpıcı örneği Bülent Arınç ile ilgili yaşananlar. Sadece Bülent Arınç değil, Kürtlerin Bülent Arınç konumundaki Eski AKP Milletvekili İhsan Aslan olayı da AKP içindeki gelişmelere ilişkin önemli ipuçları veriyor. Arınç istifa etti, İhsan Aslan ihraç için disipline sevk edildi, minnet rica durumuna düşürüldü. Ensarioğlu, IŞİD’e karşı mücadelede hayatını kaybeden gencin ailesine taziye ziyaretinde bulunmaktan kendini savcılıkta buldu. Son birkaç hafta içinde yaşanan 3 gelişme AKP içindeki durumu göstermesi bakımından önemlidir. Bu üç gelişme de Kürt sorunu üzerinden cereyan etti.
Bu ikisi Kürt üç eski milletvekili ve bir dönem AKP’deki etkili ismin boy hedefi haline gelmesinin esas nedeni Kürt sorunudur.
Yeni bir AKP destekçisi Kürt partisi hesabıyla sürece müdahale edilmek istense de tüm baskılara, dinmeyen operasyonlara, gözaltı ve tutuklama furyasına rağmen HDP ve Kürt halkı demokratik barışçı bir çözüm için mücadele etmeye devam ediyor. Eşit haklara dayalı demokratik çözüm mücadelesi tüm Türkiye halklarının işçi ve emekçilerin mücadelesi olarak destek beklerken, HDP, bir yandan eşit haklara dayalı demokratik barışçı çözüm için mücadele ederken, aynı zamanda Kürt halkının kaderini Türkiyeli işçi ve emekçilerin kaderine bağladıkça tüm oyunlar boşa çıkıyor.