Doğayı o kadar seviyorlar ki, her şeyi kesip bağırlarına basıyorlar…
Efrîn’den sonra bu defa başka bir doğa parçası hedefte. Bu defa, Metîna, Zap ve Avaşîn’in ağaçları kesiliyor. Devasa ağaçlara kıyılıyor, kütükler kamyonlara diziliyor…
Önceki gün Irak Parlamentosundan 51 milletvekili bir dilekçe ile Parlamento Başkanlığına başvurarak, Türkiye’nin Duhok, Hewler ve Süleymaniye bölgelerindeki doğa katliamına karşı ne yapıldığını sordu. Bu doğa katliamının derhal durdurulmasını istendi. Irak ve IKBY Tarım Bakanlıkları da önceki günlerde yaptıkları ortak açıklamada “Bir süredir basında Türk şirketlerin Türk ordusunun desteği ile Kuzey Kürdistan sınırlarındaki Irak Kürdistan Bölgesi toprakları içerisinde bulunan Behdinan bölgesinde ağaçları keserek ticaret amacı ile Türkiye’ye taşıdıklarını görüyor ve işitiyoruz” ifadesini kullanmıştı.
Günlerdir bu bölgede bir savaş durumu sürüyor ve bir doğa katliamı yapılıyor. TSK ve yedeğindeki korucular ile ÖSO eliyle köylerin boşaltıldığı, yoksul Kürt köylülerinin hedef seçildiği yazılıyor. Doğa tahrip ediliyor, yangınlar çıkarılıyor, canlılar yok oluyor, kesilen ağaçlar kamyonlarla taşınıyor.
Bilindiği gibi, 23 Nisan’dan bu yana süren sınır ötesi operasyon var ve hâlâ devam ediyor. Irak Kürdistanı Bölgesi adeta bir savaş alanı. Şubat ayı ortalarında başlayan Gare Operasyonu ile müjde vereceğini söyleyen AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın PKK’nin elindeki rehinelerin sağ kurtarılamaması sonrasındaki suskunluğu akıllardır.
Hükümetin her sıkıştığı durumda bir “Müjde verme” çabasında olduğuna alıştık artık. Savaş ve şiddet ile kazanılmış bir müjde arayışı hâlâ devam ediyor.
Şimdiye kadar kaç defa doğal gaz bulundu, kaç defa petrol kuyuları keşfettiler, kaç defa madenler… O müjdelerden birini veren de Berat Albayrak’tı, şimdi ara ki bulasın…
Ancak tükenişe doğru hızla yola alan hükümetin hâlâ müjdelere, halkı kandıracak açıklamalara ihtiyacı var.
Tam bir çıkmaz içindedirler. Söyledikleri inandırıcılığı yitirmiştir. Ayasofya’nın camiye çevrilmesi töreninde olduğu gibi bu de defa Taksim Camii açılışında aynı kamplaşma, Gezi direnişine destek ve güç veren kesimler boy hedefi haline getirilmiştir. Yine Ayasofya’daki bir törende Mustafa Kemal hedefe konmuş, bu vesile ile bir kez daha kamplaştırma yoluna giderek, mütedeyyin kesimin açlığını, yoksulluğunu, işsizliğini gizlemek ve yine din ve milliyetçilik söylemini ağızlarından düşürmeyenlerin bir zümrenin nasıl bir lüks ve safahat içinde oldukların unutturmak istemektedirler.
Bu oyunun başka bir yanı da Kürt sorunudur. Kürt halkının haklı hak ve özgürlük talepleri de aynı yalan makinesi tarafından bir yönetme aracına dönüştürülmüştür. Bu on yıllardır böyledir. Sınır ötesi operasyonlar da içerideki baskı ve şiddet de bunun içindir.
Sedat Peker bile bunu söylemek zorunda kalmıştır. Kürt sorunu gibi Alevi halkın ve başkaca farklı inançlardan halkların laik bir Türkiye, demokratik bir yaşam, devletin inançlar üzerinden elini çekmesi, tüm din ve inançlara karşı eşit mesafede olması gerektiği talebi yok sayılmaktadır.
Bugüne kadar söyledikleri vatan, millet, ezan” söyleminin esas olarak işçi ve emekçilerin, yoksulların, ezilen ve sömürülen halklarımızın gözünü kapatmak için olduğu her geçen gün daha çok anlaşılmaktadır.
İşte böylesi koşullarda ellerinde kalan tek çıkar yol bir kez daha “bölücü terör örgütü ile mücadele” silahıdır. Gerçeği karartma, milliyetçiliği.
Sınır ötesine binlerce asker gönderilmekte, başka ülkenin topraklarına tank, top, uçak, SİHA, İHA sürülmekte ve “Bölücü terör örgütü ile mücadele ediyoruz” adı altında halkın aşından ekmeğinden alınıp silaha, savaşa, operasyonlara harcanmaktadır.
Daha önce Efrîn’de zeytin ağaçları sökülmüştü. Tır ve kamyonlarla ağaçlar taşındı. ÖSO’nun yağmaladığı bölgeler çoğaltılmaktadır. İddialara göre Libya politikasının iflasından sonra oraya gönderilen ÖSO elemanları bu defa Irak Kürdistanı’na sevk edilmiştir. Bu defa Güney Kürdistan…
23 Nisan tarihinden bu yana süren bu savaş halinden kaç askerin, kaç Kürt köylüsünün, kaç insanın öldüğü, öldürüldüğü bilinmiyor. Onlarca köyün boşaltıldığı, insansızlaştırıldığı yazılıp konuşuluyor. Boşaltılan bölgeler yağmalanıyor. Ağaçlar kesilip kamyonlara yüklenerek Türkiye’ye getiriliyor. Bunların görüntüleri de ortaya çıktı. Bu politikadan vazgeçilsin…
İçeride ve dışarıda barış gerek… Kürt sorunu savaşla değil, barışla çözülür. Kürtler, Türkiye halkları ve bölge halkları eşit haklara dayalı demokratik bir çözüme ihtiyaç duymaktadır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Ötekilerin Gündem’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.