Bu aralar Almancı oldu Erdoğan Hükümeti. Emperyalist-kapitalist güçler arasındaki çelişki ve çatışmaların arttığı böylesi bir dönemde Türkiye yönetimi oradan oraya savrulmaya devam ediyor.

Bu aralar Almancı oldu Erdoğan Hükümeti.

Emperyalist-kapitalist güçler arasındaki çelişki ve çatışmaların arttığı böylesi bir dönemde Türkiye yönetimi oradan oraya savrulmaya devam ediyor.

Bir oraya bir buraya…

Bu aralar ABD Hükümetine verip veriştiriyorlar.

Dolar Trump’ın yüzünden yükseliyormuş…

Sanki avro düşmüş; TL, avro karşısında şaha kalkmış da!..

ABD ile ekonomik, siyasi, askeri bağımlılıkları koparmaya yönelik tek bir adım bile atılmazken, başka bir emperyalist limana yeniden yanaşılırken Türk’ün Türk’e ‘güç’, ‘kuvvet’ propagandası tam gaz sürüyor…

Uygulanan yanlış politikaların sonucu olarak ete, ota bile muhtaç hale gelen ülkede şarbon, deli dana hastalığı kol gezerken, Amerikan karşıtlığı üzerinden iç politika dizayn edilmeye, yoksul halk, inançlı insanlar, işçi ve emekçiler iktidarın kulu kölesi yapılmaya çalışılıyor.

Ayrıca, Rusya, İran, Suriye’, (Irak’ı da katabiliriz) cephesinin İdlib çıkartması hazırlığı süresince, yeniden ABD korumasına sığınmaması için bir neden bulunmuyor.

Ama bu açık seçik gerçekleri ve sonuçlarını halka anlatamıyoruz, yetersiz kalıyoruz…

Sınıf çelişkileri, ezen ezilen ilişkisi, sömüren, sömürülen çarkı içinde yok olup giden milyonların kendi sınıf çıkarları üzerinden birliğini gerçekleştirmede yol açamıyoruz.

Camilerde vaaz veren hocalar da reise özenmiş halde bağırıp çağırıyorlar; “Hey Trump, senin doların varsa bizim Allah’ımız var, Peygamberimiz, var Kur’an’ımız var…”

Cebi delik cemaatten bir ‘Allah’ın kulu’ çıkıp da “Bir dakika” deyip, elini vicdanına koyup gerçeği kendi bildiğince, kendi hallince anlatmıyor…

“Durun kardeşim; dini, inancı, camiyi, namazı, ezanı iktidarın hırsı uğruna bozuk para gibi harcamayın!” demiyor, diyemiyor. Dilsiz hale getirilmiş cemaati iktidarın kölesi haline getiren mekanizmaları işlettikçe işletiyorlar.

Dün ABD övgücülüğü, bugün ABD düşmanlığına dönüştüğünde de alkışlanıyorsa AKP…

Dün AB, Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya vd. ülkelerle düşmanlığı iç politikaya malzeme edilerek ayyuka çıkarılmışken, bugün birdenbire Alman, AB övgücülüğü, tokalaşmalar, davetler, ağırlamalar gündemi kaplamışsa ve yine Erdoğan alkışlanıyorsa…

Rusya ile uçak düşürüldüğünde, ‘Gerekirse bir daha düşürürüz’ deyip, (Şimdiler İdlib, Suriye, Ortadoğu politikasındaki derin çelişkilere rağmen) Rusya yandaşlığında tam sarmaş dolaş haldeyken…

Suriye’nin savaş ateşine atılmasında benzinle koşulmuşken, Menbic, İdlip, Afrin ve diğer alanlara çıkartmaları boyunca bir öyle bir böyle denmişse ve her durumda yanında milliyetçilik, dincilik, mezhepçilik üzerinden propagandanın esiri edilmiş milyonları buluyorsa…

Kürt karşıtlığının şekillendirdiği ve Türkiye halklarına ağır faturası çıkarılan Ortadoğu politikasının iflasına rağmen hâlâ güçlü bir karşı koyuş, demokratik bir mücadele hattı oluşturulamamışsa;

Bizdendir…

Her birimiz, her çevre, her oluşum… Bunun üzerinde düşünmeliyiz, birlikte bir yol bulmalıyız…

Ancak AKP’ye söyleyeceklerimizi de söyleyelim;

Bu sarkaç hali, bu omurgasızlık halidir sürmekte olan. Bu bir ABD’ye, bir AB’ye, bir Rusya’ya yaslanışın esası bağımsız olmayışıdır Türkiye’nin, demokratik mekanizmalardan çok uzak oluşundandır.

Şimdi, İdlib üzerinden tam bir bataklıktayken, bir kez daha hangi emperyalist güce dayanacağının derin kaygısı/hesabı içindedir.

Bugün yeniden Almancı oldular ya, bu AB’cilik falan değil, kimse bunun iç politikaya yansımaları beklentisi içinde olmamalıdır.Almanya’ya yanaşmanın ne kadar süreceğini kestirmek de çok zor değil…

Zira Erdoğan başkanlığındaki AKP Hükümetinin 16 yıllık icraatlarına bakan, onun ne denli bel kemiksiz, Makyavelist politikaların icraatçısı olduğunu rahatlıkla görebilir.